Yeni Aktüel’in arka sayfalarında astroloji yazıyorum. Haftalık burçlar! Sevgili kova, yengeç diye başlayan yazılar. Astrolog değilim olmayı da hiç düşünmedim. Ancak küçük yaşlardan beri astroloji ile ilgilendiğim için, bir şekilde o bölge boşalınca, hadi Aycan sen yaz dediler. Yazıyorum da, eğlenerek, sağdan soldan araştırarak, çoğu da geyik yaparak. Sağolsun insanlar bana çok eğlendiklerini söylüyorlar. Değil mi sevgili akrep!..
Son yıllarda astrolojinin trendi giderek yükseliyor. Astroloji bir bilim mi fal mı tartışmaları sürüp gidiyor. En son Diyanet İşleri Başkanlığı astrolojiyi din dışı ilan etti. Buna rağmen trend yükseliyor. Örneğin önümüzdeki yıl İzmir’de yapılacak Kehanet Festivali’ni duymuş muydunuz! Antik çağın ünlü kehanet merkezlerinden İzmir Menderes’deki Klarios Bilicilik Okulu 3 bin 400 yıl sonra yeniden canlanacakmış. Festivale dünyanın birçok ülkesinden astrolog ve arkeologlar çağrılıymış. Astroloji bir kehanet sanatı mı yoksa insanlara ufuk açan bir disiplin dalı mı! Bana göre ikincisi ama astrolojiyi kötü kehanet sanatı olarak görenler de var. Buna karşı her geçen gün astrolojinin itibar kazandığı da bir gerçek. Örneğin geçtiğimiz haftalarda İngiliz Sunday Times gazetesinde bir bakalım: İngiltere Kraliyet Astronomi Derneği’nin üyelerinden, Plymouth Üniversitesi’nde astronomi dersleri veren Dr. Percy Seymour yazdığı bir kitapta güneş, yıldızlar ve gezegenlerin henüz doğmamış bebeklerin beyinlerini etkilediğini ve bunların ölçülebildiğini iddia etti. “Astrolojinin Bilimsel İspatı” adlı kitabında dünyanın manyetik alanının güneş ve aya ait manyetik alanların arasındaki iletişimden etkilendiğini belirtiyor. “Bu da gösterir ki, tüm güneş sistemi dünyanın manyetik alanı üzerinde bir senfoni çalıyor. Hepimiz de genetik olarak bu senfoniden değişik melodiler almak için akort edilmişiz”.
HİÇ BU KADAR AĞLAMAMIŞTIM
Astronomi ile ilgilenen bir bilimadamının, bütün pozitifistlerce “tu kaka” olarak ilan edilen astroloji ile ilgili olumlu görüş bildirmesi güzel ama işin bir başka tarafı var ki çok tehlikeli: Kehanet. Kehanet çok tehlikeli bir şey ve malesef bazı astrologların yaptıkları astrologluk değil kahinlik! Üstelik onlara gelen insanların ruh sağlıklarını hiç gözönüne almadan, yeterince bilgi ile donanmadan, yaptıkları tehlikeli kehanetler. Bu kehanetler gerçekten insanları depresyona sokabiliyor. Kimileri de hastanelik oluyorlar. Örneğin Zehra D. 29 yaşında psikoloji eğitimi almış bir insan, şu anda hizmet sektöründe çalışıyor. Tanınmış bir kadın astroloğa gittikten sonra, hayatında hiç ağlamadığı kadar ağladığını söylüyor. Astrolog 10 yıllık ilişkisinden henüz ayrılmış olan Zehra’ya kesinlikle çok sıkıntılı günler geçireceğini, bu ilişkiye dönmesinin mümkün olmadığını, çok uzun yıllar aşksız yaşayacağını söylüyor. Zehra hanım olayın şokunu epey bir zaman üzerinden atamamamış. ” İyi ki psikoloji eğitimi almış bir insanım, almasaydım ne olacaktı ki bilmiyorum. Son derece kötü etkilendim. Psikoloji sağlam bir insan olmasaydım, o gün duyduklarımın etkisinde kalarak çok ciddi sorunlar yaşayabilirdim” diyor. 20 yaşında genç bir erkek, yine tanınmış bir astroloğun ısrarıyla haritasına baktırıyor ve en çok korktuğu şeyleri duyuyor ve sinir krizi geçirerek hastaneye kaldırılıyor. 45 yaşında bir başka kadın astroloğa gidiyor ve astrolog ona kocasının bir yıl içinde ölebileceğini söylüyor. Adam yaşıyor ama kadın sinir krizinden hastanede! Bir başka astrolog 17 yaşında, henüz hayatının baharındaki bir genç kıza 7 tane kürtaj geçireceğini söylüyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün! Peki ne oluyor! Bu kehanetlerin hepsi gerçek mi! Gerçek bile olsa insanlar hangi yetkiyle insanlara böyle telkinlerde bulunabiliyorlar! Hassas yapıdaki insanların bundan etkilenebileceğini düşünmüyorlar mı!
KAHİNLİK YAPAN YALAN SÖYLER
Astrolog Kemal Milar “size kaç kere evleneceğinizi söyleyen, ne zaman öleceğinizi, ne zaman kaza geçireceğinizi, ne zaman ölümcül bir hastalığa yakalanabileceğinizi , ömür boyu mutsuz yaşayacağınızı söyleyen bir astrologdan uzak durun” diyor. Kendisine gelen bir müşterinin de bir astroloğun 27 yaşındaki genç bir kıza 33 yaşında karaciğer kanseri olacağını söylediğini anlatan Milar yine başka bir astroloğun kendisine gelen kişiye şöyle söylediğini anlatıyor: “Kadına beş evlilik yapacaksın diyor. İlk kocası trafik kazasında ölecek, ikincisinden kavga ederek ayrılacak, üçüncüsünde aldatılacak, dördüncüsünde kısmen uzun bir evlilik yapıp boşanacak, beşincisinde mutluluğu yakalayacakmış. Kaderi ve geleceği dünyada kimse okuyamaz” diyen Milar ekliyor: “Kaderi okuyorum diyen yalan söylemiştir. Astroloğa geleceği sormak yerine ne için gitmemiz gerekir diye düsünebilirsiniz! Kişinin kendisini tanımasına yardımcı olmak için diyor. “Satürn süründürür, pluto adamı öldürür gibi saçmalıklara gidilemez. Yada 6. ev süründürür 8. ev adamı öldürür denmez”diyor. Astrolog Ayda Ersan da astrolojinin yanlış kullanımından kaynaklanan bir çok şikayet olduğunu kabul ediyor ve astrolojinin bir kehanet aracı olarak değil kendini tanıma aracı olarak kullanılması gerektiğini vurguluyor. “Bir haritaya bakarak neler yapılabilir” derseniz söylenecek çok şey var tabii. Ama öncelikle sizin yeteneklerinizin nerede yattığını ya da gizli kalmış yönlerinizi görebiliriz. Örneğin korkularınız ya da bastırdığınız yönleriniz nelerdir, fiziksel rahatsızlıklarınız alanda ortaya çıkıyor. Travmatik bir olaylardan ne şekilde etkileniyorsunuz, yeteneklerinizi nasıl kullandınız yada bundan sonra nasıl kullanabilirsiniz? İnsanın ehil olan hangi astroloğa giderse gitsin, yaklaşık aynı şeyleri duyması gerekir. Tabii bilginin yanlış kullanımı yada sert ifadeler o kişinin üzerinde derin etkiler de bırakabilir. Öncelikle bir astrolog haritaya baktığında o kişinin ruh yapısıyla ilgili bilgi sahibi olur ve ona göre hareket etmesini de bilmelidir. Zaten astrolojinin de bir etiği vardır ve insanları negatif duygulara ya da büyük korkulara sürükleyecek yorumlardan kaçınmak gerekir. İşte astrolojiyi falcılıktan ayıran en önemli nokta da budur. Kişiyi öncelikle kendini keşfetmeye yönlendirir. Geleceği yönlendirmeyi bu şekilde kişinin kendi insiyatifine bırakır ve aşırı kadercilikten de uzak tutar”..
Astrolog Barış İlhan’da astrolojinin tıpkı doktorlarda olduğu gibi etik kuralları olduğunu belirtiyor ve astrologların özellikle de ölüm konusunda kesinlikle konuşamayacağını söylüyor. Astrolojnin insana farkındalık kazandırma konusunda bir işlevi olabileceğini söyleyen “önemli olan insanın bir deneyimi niye yaşadığının farkına varmasıdır. Astrologların bir meslek örgütü olsa bu tip olayların önüne geçilir” diyor. Sabah gazetesinde astroloji yazan, Filiz Özkol da dünyanın en ünlü kahini Nostradamus’un kehanetlerinin bile tam olarak gerçekleşmediğini söyleyerek “astrolog kesin tarihler veremez, kehanet kimsenin hakkı değildir” diyor.
ÖLÜM TARİHİ BİLİNEBİLİR Mİ!
Astromistik adlı sitesinde özellikle Hint astrolojisi alanında çalışmalar yapan, İTÜ Denizcilik Fakültesinde Öğretim Üyesi ve kaptan olan astrolog Yücel Sügen kehanete karşı olduğunu söylüyor ancak o ölüm tarihinin bilinebileceğini belirtiyor. “Astroloji öğrenmek, gün gelip Tanrının lisanı ile konuşmaya hazırlanmaktır. Başka bir ifade ile bilimin henüz çözemediği Tanrısal sırları öğrenmektir. Astroloji (Vedic) kanalı ile yaşam sonu zamanı hesaplanabilir. 2 Gün önce annem vefat etti. Kızkardeşimin ve benim haritalarımın analizi ile bunun ne zaman olacağını on yıldan beri biliyorduk. Ölüm de yaşam gibi bir olaydır ve bunun zamanını bilmek normal insan için bir şey değiştirmez. Ama, öğrenmek istemeyen kimseye de bu söylenmez zaten. Bu gün ciddi olarak bunun ilmini bilen bi astrolog zaten böyle bir açıklama yapmaz. Yapan varsa kasıtlı olarak yapmıştır. Amacı başka bir şeydir” diyor.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN KEHANET
Psikolog, Işın Akı
“Bilinçaltımız herhangi bir şeyin doğru ve yanlış olduğunu tam olarak algılamaz. Ona verdiğimiz bütün bilgileri mantık süzgecinden geçirmeden depo eder ve günün birinde karşılaştığımız bir olayda bilinçaltımızda korku, kaygı ve endişeler ortayla çıkar. Yaşantımıza yön veren düşüncelerimiz bilinçaltımızla çatışmaya başlar. Evet ama keşke bende şansı mı var gibi, ” ben tiryakilileriyle” iç engellerimizi geliştiririz. Sonuçta da kephanetin doğru olacağına kendimizi inandırabiliriz. Bizim diğer canlılardan farkımız düşüncemizin ve özgür irademizin olmasıdır özgür irade ve düşüncelerle hayatımıza istediğimiz gibi yön verebiliriz. Çünkü beynimizde bizim şu anda bildiğimiz 15 milyar beyin hücresi bizim emrimizle, istediğimiz düşünceyi gerçekleştirmek için hazır bekler. Düşüncelerimiz duygular aracılığı ile aynı zamanda hormonlarımızı da ietkilemektedir, etkilenen hormonlarımız bizim sağlığımızı bozarak psikosamatik rahatsızlıkların çıkmasına da neden olabilir. Gelecekle ilgili olumsuz bir söz söyleyen ve duyan kişi açısından risk taşır, eğer takıntılı bir kişi ise duyduğu olayın gerçek olacağı duygusuyla sokağa çıkmama davranışı bile gösterebilir. Nitekim bana böyle bir danışan gelmişti, kız bu tip bir olay yaşamıştı. 17 yaşında kendisine ölebileceği söylenmişti ve bunun etkisinde kalarak beş yıldır sokağa çıkmıyordu. Karşınızdaki kişiyi tanımadan edeceğiniz bir söz onda derin sorunlara neden olabilir, panik atak yaşatabilir. Burada ve şimdi ilkesi insanlığa verilen en güzel hediyedir, geçmiş ve geleceği düşünerek şu anımızı etkilemekten kaçınmamız gerekir.
(İlk Yayın: Yeni Aktüel)