Çocukluğumdan beri iki kahramanım oldu benim. Hz. Muhammed ve Mustafa Kemal Atatürk. Ikisinin de kalbimde yeri çok özeldi.
Fakat sonra yıllar ilerledi ve ikisinin yolu birbirinden çok ayrıştırıldı. Kutuplaştırıldı. Ya oradasın ya buradaya dönüştü. Hatta öyle hale geldi ki vaziyet şu satırları yazmak bile cesaret ister hale geldi. Halbuki ben ikisini de çok sevdim ve seviyorum.
Sevmekle kalmıyorum. Manevi alemdeki rotam Hz. Muhammed’in yolu, maddi dünyadaki de Atatürk’ün yolu oldu. Sonra her ikisi de gönlümde birleşti. Hatta o birlik öyle bir hale geldi ki kimi zaman manevi alemde Atatürk, kimi zaman da maddi dünyada Hz. Muhammed elimden tuttu. Geriye ne madde kaldı, ne de mana… Yalnızca bir vardı.
Elbette bahsettiğim tarihi kişiliklerden ibaret değil. Atatürk’ün de söylediği üzere etten kemikten ötede olan Biz bilincindeki varoluş halleri. O Bizlik öyle bir hal ki içine girdiğinizde aslında her şeyin bir bütün olduğunu anlıyorsunuz. Bütün yollar birbirini tamamlıyor destekliyor. Ayrım yalnızca ayrıştıran zihinlerde mevcut.
Ve bu gece hem Hz. Muhammed’in, hem de Cumhuriyet’imizin doğum günü. Benim gözümde güzel yurdumuzun maddi ve manevi alemlerinin kavuşumunun, ikinin bir oluşunun, içimizin dışımızla kucaklaşmasının müjdesi.
Bazı zihinler halen ötekileştirme etkisinde olabilirler. Ama hem Hz. Muhammed’in, hem de Atatürk’ün öğretilerinin hakikatlerini hâl haline getirmişler bilirler ki ikisi birbirini, bir bütünün parçaları olarak destekler.
Ve de Yaradan bu topraklara ne kadar cömert davranmış ki nice güzel ve değerli yolu bize gani gani sunmuş.
Güzel Cumhuriyetimizin 97. Yılı ve Mevlid Kandilimiz kutlu olsun.
Daha nicesini birlikte kol kola, can cana, omuz omuza kutlamamız dileğiyle…