Bu konuları hep ileri düzey bilgi olarak nitelendirmiştim, hatta bunlarla ilgilenenleri de yüksek titreşimli insanlar olarak… Şu anda ne yüksek titreşim var, ne alçak. Ne beyaz var, ne siyah, ne de gri. Hatta bunları kelimelere dökmeye çalışmak bile boş kalıyor….

Site, master tez önerisi vs. gibi nedenlerle hayatımda oluşan yoğunluktan bu aralar eterik beden şeklinde geziyorum, ama bu kadar iş gücün arasında kendimde bazı değişimleri de farketmiyor değilim.

Mesela her ne kadar sitemizde kanal bilgileri gibi bölümler yer alsa da artık Kryon, 12 sarmallı DNA, 2012, 02 02 02, Gaiaa’nın ne halt ediyor… umrumda bile değil. Eskiden pek çok kişiyle bunları konuşur ve tartışırdım. Artık bunlar bana o kadar önemsiz ve basit geliyor ki…
Son 8 senedir ne öğrendiysem ve nelere inandıysam herşeyi yıktım içimdeki. Hepsinden vazgeçtim. Bildiğime inandığım herşeyi ama herşeyi sanki başka bir tarafta bıraktım ve geldim. Şu anda üzerimde hiçbirşey yok, keza elimde bir haritada. Bana sadece evrene olan güvenim yol gösteriyor. Hiç bilmediğim yollarda ve patikalarda yürüyorum nereye gittiğimi bilmeden. Sadece ve sadece evrene olan sonsuz bir güven ve huzur duygusu var içimde. Nereye gidersem gideyim, oranın doğru yol olduğuna inancım tam, çünkü her yerin doğru olduğu bir düzlemde gibiyim. Dua edecek, yardım isteyecek kimsem yok, çünkü bugüne kadar dua edileni artık içimde hissediyorum.

Hayatımda hep “ben neden varım?” sorusu vardı bugüne kadar ve hayatımın çeşitli evrelerinde çeşitli yanıtlar da vardı. “Allah’ın imtihanı”, “Barış”, “Işık İşçisi”, “Sonsuzlukötesi Görevlisi”, “Jenaratör” vs. Şu anda bunlardan hiçbiri de umrumda değil. Ve sanki değişmeyen bir yanıta uzanıyor gibi hissediyorum kendimi. O yanıtın kelimerini biliyorum aklımda ama henüz enerjisini alamadım. Sanırım çok yakında o enerjiyi de alacağım ve biraz yamulacağım. Çünkü evrenin en büyük sırlarından birisi içimde açılmak üzere. o yanıt: “Ben varım”… 🙂

Bu konuda sağdan soldan birşeyler okumuş hevesli gençlerin böyle bir cümleyi duyduğunda verdikleri bir tepki vardır ki kendimden iyi bilirim. Karşındakinin ne hissettiğini anlamaya çalışmaz ve “Sen tabii ki varsın, bunu yeni mi öğrendin” gibisinden tepkiler vererek kendilerinin bukonuda ne kadar bilgili olduğunu ispatlamaya çalışırlar.Ben de kendimin ne kadar ileri olduğunu ispatlamak için bu tavrı bol bol verdim, karşıdakini anlamaya çalışmadım bile. Çünkü büyük bir kilidim vardı: Hayatta hep ben en güçlü ve en iyi olmalıydım, çünkü onlardan güçsüz olursam yaşamaya hakkım olmazdı. 🙂 Bana istediğiniz kadar kızabilirsiniz, ama şunu da ekleyeyim, ben bunun nedenini de çok iyi biliyorum. Ben yıllar boyu kendimi herkesten aşağıda, şişman çirkin ve yaşamaya hakkı olmayan biri olarak nitelendirdim. O zamanlar hep derdim ki tüm dünyadaki herkes eşit olsa bile ben, onlardan bir basamak aşağıda olurum. Eh temelinde bu düşüncenin ve yaşayamama korkusunun yattığı bir hayatta böyle bir motivasyona itiyor adamı. 🙂 Ayrıca kendimle ilgili keşfettiğim birkaç şey daha var bununla da bağlantılı… Hayatımda herşeyin kontrolüm altında olduğu alanlarda verimim acaip artıyor. Hele de yönetici konumunda isem. Bu yöneticiliği hiç baskı gücü olarak kullanmıyorum, bilakis ortamı özgür bırakıyorum, ama bunu yaparken bile kontrolün elimde olduğunu bilmek beni rahatlatıyor. Düşünsenize ben senede 2-3 defa partilerde dans ederim ve bu partileri zaten ben ve ekibim düzenlemiştir. Hayatımda 2-3 kişi bir yere gidip tepinme adetim yoktur. Ayrıca ilişkilerimde de bu böyle. Kontrol bendeyse kendime çok güvenli davranıyorum, ama sadece bir defa benden daha dominant biriyle karşılaştım ve darmadağın oldum. Evet, sanırım ben dominant bir yapıdayım. Ve hayatı kontrol edemediğim noktalarda ise basıyorum yaygarayı. Evrene bir yandan sonsuz güven hissederken bir yandan da bu kontrol çabası gözle görülür bir çelişki. Eh bu çelişkiyi birlemenin yolu da öncelikle onu farketmekten geçiyor diye düşünüyorum. Maalesef hayatın akışına kendimi tümüyle teslim etmedim, ama bunu diliyorum. Evet, evrene direnmeyi bırakabilme gücü talep ediyorum yine evrenin kendisinden. Bu teslimiyet duygusu müthiş bir huzuru da beraberinde getiriyor ve hayatımda bundan sonra yaşamak istediğim en büyük talebim bu: huzur. Ve sanırım “Ben Varım”a beni bu huzur götürecek.

İçimdeki çelişkilerin bir an önce bitmesi ve boynumdaki kasılmaların geçmesi dileğiyle

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...