“Hiç”likten önce kendini “Hep” zannedersin. O anda dünyada yaşadığın deneyim her nasılsa “hep” sürecekmiş gibi gelir ve hatta bunun “hep”liği için mücadele eder durursun da. Mevkiin vardır, orada kalmak için çabalarsın, gücün vardır o güç hep sende olacak sanırsın, acılı bir kurban senaryosu içindesindir ve tüm hayat böyle dersin ve de acına acı katacak nice konu bulursun, sürekli ve sürekli içinde bulunduğun o “hep”in sürmesi için döner durursun.
İşte illüzyon denilen bu “hep”liktir. Bilgisayar oyunu gibidir bu, yorulup kapatmadığın sürece çıkışı da yoktur, çünkü oyunu kuran öyle bir yazılım ve donanım kullanmış ki oyunun oyun olduğunu fark etmek bile başlıbaşına bir oyun. 🙂
İşte bir yerde her neyi yaşıyorsan öyle bir senaryo gerçekleşir ki “Yeter!” dersin. Dönüp duruyorum ama yetti. Güç oyununda isen ya gücün gider ya da doyumsuzluktan artık dengen bozulmuştur ve sert deneyimler karşına çıkmaya başlar, acının içindeysen bile onun da yeter dedirten noktası vardır… (fakat bu noktaya gelebilmek kimileri için nesiller, hayatlar boyu süren bir yolculuktur…)
İşte tam da bu noktada “hep” perdesi yırtılmaya başlar. Artık benlik iddian bitmiştir, mecalin kalmamıştır. “Hiç”liğe adım atmışsındır…
İşte o vakit “Kudret”in kokusunu almaya başlarsın. O dünyevi “Güç” tanımlarının çok çok ötesindedir…
Dünyevi oyundan çıkmışsındır… “Oh!” dersin sonunda…
Fakat…
Bu da yeni bir oyun başlangıcıdır. 😉 İlahi oyunun yeni bir seviyesidir.
“Hiç” seni yeni bir “Hep”e açar ve de vakti gelince o “Hep”ten “Hiç”e geçtikçe yeni yeni seviyeler açılır… “Kudret” hep seninledir bu süreçte, ama onu nasıl kullanacağın da zaten yolculuğunu belirler… 🙂