(Ferhan’dan Meryem Suna’ya…)
“Sevgili Meryem,
Sana gelmeme vesile olan arkadaşlarımdan bir tanesi “merakla bekliyorum anlat” diyince “sen gidebilirsin, anlatırsam tecrübeni değiştirmiş olurum” dedim. “Ne yapıldığını değil, sana yansımalarını anlatmanı istiyorum” dedi
Ve ben aşağıdakileri yazdım, seninle de paylaşmak istedim…
Hep derdim ki, “kimsenin bir eşi yok, her biri emsalsiz; her birine sevgi ve saygı duymak gerek”
Meğer hissederek söylemezmişim; herkes gibi ben de çok değerli, emsalsizmişim.
Hep derdim ki, “hepimiz biriz; ben senim, sen bensin”
Meğer ne dediğimi bilmezmişim; herkeste benden bir parça, bende de herkesten bir parça varmış, hissetmezmişim.
Hep derdim ki, “genelleme yapma, önyargısız ol”
Meğer önyargıların en büyüğü bendeymiş; ruh bedenden öteymiş, iki ruhun birbirinde nasıl eriyebildiğini gönül kapılarını açıp, gönülle görmek gerekmiş.
Hep derdim ki “tabuları yıkmak gerek”
Meğer yıkabilmek için söylemekten öte cesur olmak, kendini sahip olduğun tabunun içine cesurca atmak gerekmiş; asıl, tabularımı yıktıkça özgürleşirmişim.
Hep derdim ki, “kimsenin ne dediğine takılma, ne istersen onu yap”
Meğer her istediğimi yapmazmışım; özgürmüşüm, ama özgürlüğümü kısıtlar, yaşamazmışım.
Hep derdim ki, “kendi yaptıklarımın sorumlusu benim”
Meğer yapılanların da sorumlusu benmişim, yaratma kudretimi görmemişim.
Hep derdim ki, “içimdeki çocuk hala yaşıyor”
Meğer sadece yaşaması yetmezmiş; ona şefkat göstermek, hiçbir suçu olmadığını anlatmak da gerekmiş.
Hep derdim ki, “hayata bir defa geliyoruz, nasıl istersek öyle yaşamalıyız”
Meğer dermişim de harekete geçemezmişim; kudret içimdeymiş, bilmezmişim
Hep derdim ki, “iste, gelir”
Meğer sadece söze dökmenin yeterli olduğunu sanır, istemenin teslim olma halini bilmezmişim
Hep derdim ki “alçak gönüllüyüm”
Meğer içimde koca bir kibir taşırmışım da, geleni alamazmışım.
Hep derdim ki “kendine karşı sorumlusun, kendine iyi bak”
Meğer sorumluluğum benden öte benden yüceymiş, bilmezmişim.
Hep derdim ki “egona yenilme”
Meğer yenmeye başladığımı sanırken başkasında vücut buldurur, tekrar içine çekilirmişim; küçültmek yetmez, kesip atmak gerekirmiş.
Çok teşekkür ederim, şükran doluyum”