Ben hayatım boyunca hesapçı birisi olmuşum. Hesaplı değil ama hesapçı. Hesaplı birisi olsam kaynaklarımı yönetmeyi başarabilirdim. Ama hesapçı oldum. Çünkü kaynaklarımı har vurup harman savurmuşum. Bunu nasıl yapmışım?

Elimde para var di mi? Zenginim bilincinde olacağım diye onu harcayacağım deneyimler yaratmışım, ama o deneyimlerin hakkını vermemişim. Orada olma halini yaşamamışım. Bu da sadece orada olup para harcama halini yaratmış bende. O ruhsal tatmini vermemiş. Bu sebeple daha da acıkmışım.

Bunu sevişirken de yapmışım. Karşımdaki varlığın hakkını verememişim. Aceleci olmuşum. Tamamen zihinle sevişmişim. Bu yüzden doyuma ulaşamamışım.

Nice yaratımım olabilecekken yarattıklarımı da besleyememişim. Daha doğrusu doğuramamışım bile. Rahmime inmiş ama tam doğuracakken düşük yapmışım. Yaratım sürecindeki hamileliğimin bile hakkını vermemişim.

Çünkü gözüm hep ilerideymiş. Bir sonrasında ne var acaba sorusuna takılmış zihnim. Merak ve acele vaziyetleri. Ama yoksunluk bilinciyle yapmışım bunu. Tüketme arzusuyla. Tamam bunu da elde ettik sıradaki gelsin. Ama hakkını vermek yok. Onunla iletişim kurma yok. Paylaşım yok. Aşk yok. Sadece elde etmek amaçlı…

Spiritüellikte de aynen böyle olmuş. Hani her birimizin bir dış gör vardır, bir de batında ya. Zahirdeki görüntümü biliyorsunuz, ama batında aynaya baksam benden bir obez çıkar. Yemiş yemiş hazmedememiş, ama lombür lömbür haliyle nefes nefese halde bir sonraki bilginin peşinde koşan bir tip.

Ergenliğimde de böyleydim ben. Şişman, hafif tüy bıyıklı, şekilsiz saçlı bir ergen. Kendi görünüşümden nefret ederdim. Bu halimle beni kim beğenir derdim. Bu sebeple kendimi başka açılardan geliştirmeye çalıştım. Özellikle de bilgisel anlamda. Lisede genel kültürü en güçlü bendim. Bunu herkes bilirdi. Bilgi yarışmalarına girdiğimde rakip tanımazdım. Yetersizlik hissimi böyle dengelemeye çalışmışım.

Şimdi de benzer hisler içindeyim. Nice davranışımın altında bu ergen bilincimin uzantıları olduğunu görüyorum. Acelecilik, sabırsızlık, bir sonraki için koşturma… Yine bir yetersizlik hissi ve dengeleme arzusu… Ama artık bunun dönüşümünün vakti geldi.

Yazının en başında hesapçıyım demiştim. Paranın kaynağı dişildir, ona yön veren eril. Benim erilim yoksunluk içindeyken paraya nasıl yön vereceğini bilemediği için bu enerjiyi har vurup harman savuruyordu. Sonra da nereden ne gelir hesaplarına girişiyordu. Sadece para da değil, bahsettiğim üzere hayatın içinde karşısına çıkan tüm enerjilere böyle davrandım. Zaman, bilgi, cinsellik, iş, var oluş… Hep açlıkla ve yoksunlukla saldırdım bir sonraki kaynağa…

Şimdi bu farkındalıkla içimdeki bu bilinçsiz erili, ilahi erile dönüştürebilirim. İçsel ve dışsal kaynaklara daha özenli, daha sabırlı, daha dingin yaklaşan bir erile…

Bugüne kadar güzellikleri korkularla, endişelerle, yapamamlarla, olmazlarla mundar ettim. Kendimi hep mahkum ettim ve mahrum bıraktım. Kendime ihanet ettim. Nankör davrandım… Bu artık tamamlandı! Ruhumun davetini artık yanıtsız bırakmayacağım. Kapı çalındığında evdeyim. Evin kendisiyim. Kapıyı da çalan benim…

Şimdi hakkıyla yaratmanın ve yaşamanın vakti…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...