Hepimizin, bazılarımızın daha fazla, hayatta deneyimlediği ve önünü alamadığı takdirde kendisini bilimum psikolojik hastalığa sürükleyecek bir fenomeni, yani beklenti ketlenmesini yaşadığı bir dönemi olmuştur.  Peki, nedir beklenti ketlenmesi?

İşletme ve Yönetim bölümü profesörü Victor H. Vroom’un beklenti teorisine göre, en basit izahıyla bir işin yapılabilmesi için var olması gereken motivasyon, o işten beklenen sonuçla doğru orantılıdır. Yani, bir engeli aşmak için içimizde bulacağımız güç, o engeli aştığımızda elde edeceğimiz ya da edeceğimizi sandığımız/düşündüğümüz sonuçla doğrudan ilişkilidir.

Özetle: beklenilen sonucun bize göre pozitifliği- >bu pozitifliği elde etmeye yönelik arzu-> motivasyon- >eylem.

Bu sebeple kişi, hayatının belli bir noktasında önüne çıkan engelle başa çıkması halinde eline geçecek kazanca karşı kayıtsızsa, ya da bu sonucu olumsuz tecrübeleri sebebiyle beklemiyorsa, motivasyon doğmaz, sonuç olarak mücadele edecek eylem gerçekleşmez.  Eylemsizlik gerilemeyi, gerileme nevrozu, nevroz psikolojik rahatsızlıkları tetikler.
Bu noktada psikolojiye yönelip, biraz libidinal enerji ve gerileme kavramlarını irdelemeliyiz.

İnsanın içinde psikolojik olarak barındırdığı yaşam enerjisini Freud salt libido olarak tanımlamış, Jung ise tanımı genişleterek var olmaya ve yaşamaya dair her türlü arzu ve etki olarak tarifle ona libidinal enerji demiştir.  Yani insan içinde, ölene kadar bir var olma, yaşama, deneyimleme, ileriye doğru akma enerjisi taşır. Bu enerji, bazen kişinin hayatında karşılaştığı engellerle ileri akamaz hale gelerek geriler.  Peki, gerilediğinde nereye gider? Eski engellerin patikalarına, yani eski acılara, yenilgilere…

Hepimizin hayatta bazı hikâyeleri farklı sahne ve insanlarla tekrar tekrar yaşadığımızı hissettiğimiz ve bundan rahatsızlık duyduğumuz olmuştur. İşte bu durum, gerilemenin bir sonucudur.

Burada asıl nokta, libidinal enerjimizin tetiğidir.

Her insanın yaşam enerjisinin tetiği farklıdır. Kimininki aşk, kimininki güvence, kimininki iş/görev, kimininki ait olmak.  Hayatımızda bu tetiklere temas edecek olaylar yaşadığımızda, örneğin tetiği aşk olan bir insan âşık olduğunda, iş olan bir insan yoğun bir çalışma temposuna girdiğinde, kendimizi normale göre daha “coşkulu ve cezbeye gelmiş” hissederiz. Çünkü yaşanan olay, enerjinin akacağı yolu netleştirmemiş bir de vanayı açmıştır. Aksi gerçekleştiğinde ise, yukarıdaki örneklerden devam edecek olursak,  yani aşkımız karşılık bulmadığında veya işsiz kaldığımızda, enerjinin yolu kapanır. Bu durumda enerji, geriye, tetikleyicimize dair eskiden yaşadığımız problemlere doğru akar.
Bu durum, insanın zihninde bir karamsarlık döngüsü başlatır. Tetikleyicide bugün sorun vardır, geçmişte de sorun yaşanmıştır düz mantığı arasında sıkışan zihin, taze beklentiler üretmeyi bırakır. Bu da ikinci bir kısır döngüyü tetikler; beklenti oluşmadıkça motivasyon ve ona bağlı mücadele eylemi oluşmaz, engelle mücadele gerçekleşmedikçe enerji geriye akmaya devam eder, enerji geriye aktıkça karamsarlık derinleşir, sonra tekrar baştan.

Böyle kısır döngüler, çözüme kavuşturulmadıkça kişi, dönem dönem tekrar eden depresyon, nevrotik bozukluklar gibi sorunlar yaşar. Birkaç senesi iyi geçer, birkaç senesi kötü. Bu tip tekrar tekrar başa dönmeleri çözümlemenin yolu ise, elbette kişinin kendi enerjisini ve onun tetiğini iyi anlaması gerekir.

Hayatımızda yaşam enerjimizi tetikleyen temel olgu nedir? Bu olgunun bizdeki manası nedir? Bu tetikle ilgili yaşadığımız ilk engel ve ona yaklaşımımız nasıldır? Bu döngüden çıkarmamız gereken anlam nedir?
Bu soruların cevabı, hayatta gerçekçi beklentiler oluşturabilmek, gerçekten onları umut edebilmek ve yaşam enerjimizin seyrini geriye değil ileriye yöneltebilmemiz ve tekrarlayan psikolojik ve ruhsal bunalımlarımızı aşabilmemiz için elzemdir.
Biraz teorik havadan sıyırabilmek için konuyu, bir örnekle bitirelim:

Tetiği aşk ve sevgi olan bir insan düşünelim.  Sevdiğinde sevildiğinde mutlu, üretken, yaşam coşkusuyla dolu, aksi gerçekleştiğinde karamsar, durağan ve hayatla temassız.
Tetik her engelle karşılaştığında benzer şekilde bunalıma giriyor ve anksiyöz sorunlar baş gösteriyor, yani anskiyete bozukluğu vs. Ya da psikosomatik problemler yaşıyor, örneğin mide-bağırsak hastalıkları.

Yaşamında bu tekrarı birkaç defa yaşadıktan sonra kişi, artık aşk bakımından bir beklenti içine giremeyecek kadar karamsarlaşıyor. Böylece psikolojik problemleri de yavaş yavaş kalıcı hale geliyor. Çünkü işi gücü yerinde dahi olsa, sağlıklı dahi olsa onun tetiği aşk ve o alanın sorunlu olması onu bitirmeye yetiyor.

Bu kişinin aşk tetiğinin muhteviyatı nedir? Yani aşktan anladığı ve engel olarak gördüğü ile beklentisi doğrultusunda gerçekleşmeyen nedir? Çünkü aşkın tanımı da, beklentisi de her insana göre değişiklik gösterir.

Diyelim ki aşk onun için kalbinin sesini dinlemek, sezgilerine güvenmek. Engel olarak gördüğü şey karşısındaki insanın aynı şekilde sezgilerini dinlememesi.  Beklentisi karşı tarafın da kalbini dinlemesi. Neden? Çünkü bu kişi, salt kendi kalbinin sesine güvenemiyor, illa ki karşı taraftan onaylama bekliyor. Onay gelmezse kendi kalbi hakkında şüpheye düşüyor ve bu da onu çok yaralıyor.

Peki, neden böyle bir şema gelişmiş olabilir? Örneğin kişi çocukluğunda diğer çocuklardan farklı ilgi alanlarına veya oyunlara yönelmiş ve bu yüzden alaya alınmış olabilir. Örneğin bir büyük tarafından bu alay gerçekleştirilmiş olabilir, çocuk kendisini otoritece onaylanmamış hissetmiş olabilir.
Görüldüğü gibi düzenek, kişinin çocukluğu, çocuk hali ile ilgilidir, bugünüyle değil.
Bu yanlış oturmuş düzenek bir kez çözüme kavuşturulduğunda, yetişkin birey artık kendisinin, kendisini için en birincil otorite olduğunu kavrayacak ve kendisi onayladığı sürece kalbinin sözünün doğru olduğunu bilecektir. Böylece engel olarak gördüğü karşı tarafın onayı durumu engel olma statüsünü kaybedecektir. Tekrarlayan döngü kırılacak, kişi yeni bir beklentiyi böylece kuracaktır: sevebildiklerimi doyasıya özgürce sevmek istiyorum, onaya gerek yok. Görüldüğü gibi yeni oluşturulan beklenti şemasında beklenti oldukça esnek ve dışarıdan bozulabilir olmaya karşı oldukça korunaklıdır ve kişinin eylemi burada esastır. Yeni beklenti oluştuğuna göre, kişinin motivasyonu da tekrar düzenlenecek ve eylem tekrar gelecektir. Eylem tekrar geldiğinde enerji tekrar ileri doğru ivme kazanacaktır.
Örnekten de anlaşıldığı gibi kendi var oluş itkimizi tanımak, düzeneğin yanlış kodlarını tanımak ve onu esnetmek, zihinsel olarak kararında bir ileri akış için oldukça önemlidir.

Enerjinizi içinizdeki yaralardan çekip, dışarı verebilmemiz umuduyla.

 

Fotograf: Evelyne Hendrikx

Emine Tülin Erinç

NLP ve Profesyonel Koç, Öğrenci Koçu,