Hayat bir yolculuk; asıl amaç da varmak değil, yolda olmak. Başlangıç ve bitiş noktası yok. An’da başlayıp, An’da bitiyor. Gidilecek bir yol da yok aslında. Peki neden yaptığın ve nasıl bir yolculuk bu hayat? Amacı ne bu gittiğin yolun?

Kendinden kendine giden bir yol

Kendinden kendine yaptığın bir yol bu. Rotası belli ama yönü değil, niyeti belli ama amacı yok.  Zamansız bir yol alma bu ayrıca. Ne dünü var, ne de yarını, sadece mevcut An’ı. Mesafesi de yok, menzili de.  Zira zamanı ve uzaklığı ölçmek için bir referans noktasına gerek vardır. Ancak bizler; olması gereken yerde ve zamanda tek birer nokta olarak yaratılmışız bu evrende. Tüm noktaları birleştirince ortaya çıkacak sonsuz ve mükemmel bir bütünün ışık dolu parçalarıyız. An zamanda ve her mekanda varız…

Noktalar arası mesafe de “0”.  Zira yolculuk da noktadan noktaya değil, noktanın kendinden kendine, içe doğru. Karşıdan baktığında sabit duran bu noktanın içine doğru yapılan bir yolculuk bu. O yüzden baktığında hareketsiz ve zamansız gibi duruyor. Ancak An zamanda, içe doğru sonsuz hızda ilerliyoruz. Her nokta içe doğru yalnız ve birlikte bu yolda. Her noktanın içindeki bu yol, birbirine çıkıyor ve birbirine bağlı. Sonsuz kollu bir sarmal, her yöne ve hiçbir yöne gitmeyen.  Varoluşu ve yok oluşu içinde barındıran; her an var olup her an yok olduğun bir yol.  Yok oldukça var olduğun, olduğundan vazgeçtikçe de daha çok var olduğun tek bir nefes. Bu dünyada yaşam da, bu tek nefes arası iki kalp atışı biriminde bir zaman. Ancak ne birinci atış ilk, ne de ikinci atış son. Ahir zaman içerisinde mevcut, arası sonsuz zaman iki atış. İlk ve son olmadığı gibi, ne genç ne de yaşlı. “An” zamanda, “n” yaşında.

Hem Teksin hem Bir’likte

Yolda hem Tek’sin hem de Bir’likte. Zira bir bütünün vazgeçilmez parçasısın; ne diğerlerinden önemli ne de önemsiz. Olman gerektiği gibi, olman gerektiği boyda ve şekilde. Sensiz olmayacağı gibi seninle de olmaz. Sen ancak senden vazgeçebilirsen, diğer parçalarla Bir olup, bütünü meydana getirebilirsin. Sen, ben demekten vazgeçebilir, ben de sen demekten vazgeçersem, ne sen kalır ne de ben ve işte o zaman bu yol anlam kazanır. İçe doğru yapılan bu yolculuğun nereye çıkacağı belli değil, ama nereye çıkmayacağı kesin; kendine. Boşuna kendini arama, çünkü bu yolculuğun amacı kendini bulmak değil, kendinden geçmedir. Kendini bil, kendinden geçmede lazımdır sana. Nefsini bil, nefesini bulmakta dosttur sana. Ama kendini kaybet, kendinden geç. Hatta kendinden öyle bir geç ki, teslim olup kendini özgürce bu yola öyle bir bırak ki; gideceğin yol sana gelsin. Sen yol ol, yol da sen. Yolunla bir ol, yolculuk ol, yoldaş ol, yoldaşın yolu ol. Sen sadece “OL”, yeter ki kendinden geç, akışa güven ve yolda OL.

Bu zamansız ve mekansız yolda Bir olana dek; Eyvallah…

Yunus Emre Berk

Yunus Emre, 1976'nın karlı bir Ocak sabahında, İstanbul’da doğdu. Çocukluk yıllarında başladığı “niye” sorularına, daha sonra “neden” i eklemiş, evrende özüne doğru çıktığı bu seyahatte kendi kitabını okumaya, hep dinlemeye ve izlemeye niyet etmiştir. Geçimini hukuk danışmanlığı yaparak sağlamaktadır -çok şükür- asıl işi ise “3H” dir: Haddini Bilmek - Hizmetini Bulmak - Hakkını Vermek. Kendini keşif ve hizmet yolculuğunda Mevlevi, Sufi, Şaman ve Budist Hocalar ile çalışmış, UCLA’den Mindfulness/Meditasyon eğitimleri almış ve çok sayıda inzivaya katılmıştır. Çok değer verdiği ustasının inisiyasyonuyla Reiki Master’ı da olmuştur. Tüm bunların ötesinde ise halen ve aslen, Rab sisteminde öğrenmeye ve eğitimine devam etmektedir. Adını taşımaktan gurur duyduğu Yunus Emre gibi; her yaratılanı Yaratan’dan ötürü sever ve Olmak için ölmeden önce ölmeye çalışmaktadır.