“Facebook güvende olduğumu söylüyor oysa ben hiç güvende hissetmiyorum, can güvenliğimiz yok, ne olacak bizim halimiz?” diye soruyorsun.

Güven en basit şekliyle “korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu” olarak tanımlanır.

Bu tanıma göre yaşamın boyunca sana bunu sağlayacak hiçbir şey ve hiç kimse olmayacaktır. Güven dışarısı ile ilgili değildir, o içten gelen ve her deneyimle daha da büyüyen bir zihinlilik halidir.

Güven zamanla ve insanların sana olan davranışları ile ortaya çıkmaz. İlişkiler üzerinden güven duymayı öğrenemezsin. Tam tersine sen zaten sonsuz bir güvenle doğarsın.

Güven; sen doğdugunda hesabına yatan yüklü bir sermaye gibidir. Bu sermaye, her bir deneyimin içinde bilinçaltındaki ihtiyaçlılık algısının oluşturduğu beklenti programlı düşünce sistemin yüzünden harcanır.

Yaşadığın acı güvensiz hissetmenden değil, güveninin yavaşça yitip, harcanıyor olmasından kaynaklanır. Tehdit altında hissetmen güven kırıklığı yüzündendir. Bir insana “sana güvenmiyorum” diyemezsin, bu anlamsızdır. Güvenin olmadığı bir ilişki veya bir sistemin içinde olamazsın. Eğer hala oradaysan bu güvenin de orada olduğunu gösterir. Güvenin sarsılabilir, güvenin kırılabilir lakin asla kaybolmaz.

Çünkü güven Yaradan’a ait bir kavramdır. O tamamen Tanrısaldır. O’ndan geldiğini, O’na döndürüleceğini bildiğin bir yerde O’nun iradesi ve ifadesi olan tüm diğer şeylere karşı nasıl güvensiz olabilirsin ki?

Bedenine hayat veren anne ve babana da güvendin. Savunmasız, minicik bir bebekken başka bir seçeneğin var mıydı sanıyorsun ?Büyürken bakım ve ihtiyaçlarınla ilgilenen insanlara da güvendin. Okulda sana okuma yazmayı öğreten öğretmenine de güvendin aksi taktirde asla öğrenemezdin. İlk aşık olduğunda sevgiline de güvendin. En mahrem sırlarını paylaştığın dostlarına da güvendin. İlk oy verdiğinde ya da siyasi bir tercihe yöneldiğinde de o güven oradaydı. Bir şekilde bir sebeple yönlendiğin adli deneyimlerinde hukuk sistemine de güvendin. Diğer türlü bu deneyimlerin içinde aktif rol alamazdın. Arabanı, evini, toprağını, çocuklarının anne ya da babasını seçerkenvde o güven hep vardı. Güvensiz hissetmenle yüzleşmen sana hiçbir fayda sağlamayacaktır, cesaretin varsa tüm aldığın darbelere, tüm kırılganlıklarına, tüm ihanetlerine rağmen hala içinin derinliklerinde varlığını bir şekilde sürdüren “güveniyor olma” gerçeğinle yüzleş.

Güven; birinden ya da birilerinden, köy, kasaba, şehir, ülke, dünya sistemi üzerinden senin kişisel algına göre şekillenebilir bir kavram olamaz. Önce bunu kabullen!

Güven; zihninin içinde, kişisel algılarından oluşan dünyanda bir şeyler ne kadar korkunç gidiyor gibi görünse de, “vardır Hak’kın bir bildiği” diyebilmektir. Daha birkaç gün önce Akdeniz’de kilometrelerce alan yandı da hiçbir hayvan, ağaç, toprak, bitki, gökyüzü yaygara koparmadı. Onların ilmine, gücüne ve şefkatine güvendiği Allah ile senin zihnindeki Allah aynı değil mi yoksa?

Herkesin huzur içinde olduğu, güvenin buram buram koktuğu bir dünya arzuluyorsan algını değiştir. Tüm incinebilirliğine rağmen güvenmeye devam ettiğin gerçeğine ver dikkatini. Düşüncelerindeki ölüm senaryoları ile ürettiğin adrenalinin bağımlılığına son ver. Çünkü şu an deneyimlediğin senaryoda, kurbandan da, failden de aynı oranda sorumlusun. Çılgın gibi etrafa saldırıp sözcüklerinle terör düşüncesine destek ve gerçeklik veriyorsun. Zihninin yargı alanında taraf tutan, bir taraf olan, bölen, iten , parçalayan oluyorsun ve bilinçsiz olarak istemediğin bir durumun enerji frekansına güç katıyorsun.

Sükunet, sabır, kabul ve üzüntü olgun bir bilinçten doğar. Olgun insan duaya yönelir. Her düşünce, duygu ve davranışının sorumluluğunu bilir. İç dünyasındaki korkuyu ve kaosu kendi mahrem alanında Rabbi ile çözümler. Güveni esirgemeden vermeye devam eder, çünkü O bilir ki, verdiği ve aldığı hakikatte birdir.

Sevgi ve Güven ile.

SATH Bilinç Okulu