En büyük cehaletmiş ruhsal cehalet. İnsan istediği kadar okusun, kendi “gerçek doğası”nı bilmedikçe cahil kalırmış.

O yüzdenmiş bu dinmek bilmeyen öfke, bitmeyen kibir, hırs, korkular… Ölüleri bile ayırması işte bu cehaletten; toprağın altında da, üstünde de tüm canların bir olduğunu idrak edememesindenmiş. Başkasının ölüsüne, kederine duyarsız kalırken, daha fazla ölüm isterken aslında karanlığı, şiddeti ve ölümü tüm dünyaya ve bizzat kendi hayatına davet ettiğinden bihabermiş insan. Cahilmiş işte. Yaptığı, söylediği ne varsa bilgisizliğinden, körlüğündenmiş.

Ama herkes değişebilir. Senin gibi, benim gibi. Bu yüzden başta kendin olmak üzere, tüm insanlığın idrakının gelişmesini dile. Kendi kalbine ve cehaletin karanlığına ışık dile. Ben öyle yapıyorum, elimden geldiğince…

Evet her şey değişir. Bu yüzden karanlığın varlığını bilerek ışığa bakmaya devam, kötülüğü görerek iyi olmaya devam. Gerçek bir sorumluluk üstlenerek şiddetin her halini önce kendi hayatından çıkarmaya devam. Dünyada görmek istediğin ne varsa onu dünyadaki duruşunla hayata geçirmeye devam.

Her şey değişir, değişecek. Sen kalıcı olana, değişmeyene, sevgi ve şefkat dolu asıl doğana odaklan. Olmasını istediğin dünyanın canlı bir temsili ol. Barış istiyorsan dilinden barış dökülsün, aydınlığı arıyorsan duruşundan ışık saçılsın.

Cesaret isteyen budur. Gerçek eylem budur.

Deniz Yalım Kadıoğlu