“Edeb bir taç imiş nûr-i Hüdâ’dan
Giy ol tacı emin ol her beladan”
Yunus Emre
Bilgelik, kafa, kalp ve beden arasında uyum yaratmaktır. Bu uyum ile hayatın kaynağı ve asıl merkezi olan ruh devreye girer ve kendini ifade etmeye başlar.
Aynı bilge insan bu uyumu varlık alemine yani dışarıya uyarladığında rezonans gerçekleşir, evrensel ritmi yakalamış olur. Ayrışmaz ve ayrışmanın yoksunluğu içine girmez. Varlık aleminde insan topluluklarının belirlemiş olduğu davranış modelleri, kurallar bütünlüğü vardır. Burada hatalı algıya sebep olan bazı davranışların kabul edilip bazılarının kabul görmemesidir.
Mikro sistemler yapılanırken oluşan duygu, düşünce, davranış modellerinin genelleştirilmesi ve makro sistem olarak algılanması çarpık bir algıdır. İlahi sistemde kabul görmeyen hiçbir duygu, düşünce ve davranış yoktur. Her şey Allah’tandır. O’ndan gelir ve O’na döner. Suç yoktur, suçlu yoktur. Ancak Allah’ın zuhur ettiği varlıklar arasında bağ kurulmuş, bu bağ ile iletişim oluşmuştur. Bu iletişimi sağlayan duygu, düşünce ve davranış kanallarının hassasiyetle algılanması, iletişim bütünlüğünü koruyacak olan duyarlılığın geliştirilmesi edebin kendisidir. Bütünsel sistemin enerji alanında bir parça olduğumun kabulü, o sisteme rezone olmam, ortak ritmi yakalamam ve parça olarak bütüne uyumlanmam için yeterlidir. Bu uyumlanma ile varlık, varlık değerinden herhangi bir şey eksiltmez, kaybetmez. Uyumlandığı sistemin yaratıcısı olan Allah’a ve O’nun birliğine dikkatini verdiğinde uyumlanma sürecindeki şartlar ne kadar zorlayıcı görünürse görünsün buradan doğacak fırsatlar da o kadar kolay olacaktır. Uyumlanma basitçe kabul ve teslimiyettir. Mevsimlere ve coğrafik koşullara göre şekillenen seçimlerimiz vardır ve bu seçimlerle birleşir, ait olur, korunur, kollanırız. Aynı şekilde topluluklara, kültürlere göre de yapılanmış olan seçimlerin birleştiren, ait hissettiren, koruyucu ve kollayıcı özellikleri vardır. Beden sistemine baktığımızda hücre, doku ve organ ilişkisinden, organların birbiri ile olan ilişkisine kadar muazzam bir uyum söz konusudur. Vücûd sisteminde uyumsuzluğu tespit edilen herhangi bir durumda sistem gerekli onarımı yapmak ve yeniden uyumu yakalamak için harekete geçer.
Bununla birlikte yüce iradenin parça üzerinden bilinçli hareket özelliği vardır, bu da seçimleri değiştirebilme ve parçanın ritim ve ahengine uygun kendi sistemini keşfetme ve entegre olma deneyimini getirir. Basitçe hoşlandığın ve sana iyi hissettiren mevsime, coğrafyaya, yeteneklere, topluluklara dahil olma, mevcut sistemdeki aidiyetsizliğin ve ritim bozukluğunun yarattığı yoksunluğu ortadan kaldırmanın yoludur. Buradaki uyum kendini tanıma ve bilme sürecindeki keşiflerle oluşur.
Uyum yasasının uyumlanma koşulu budur ve hareket, içten dışa- dıştan içe olarak sürekli yer değiştirir. Hücre hafızasında bu bilgi mevcuttur.
“Adap” arapça kökenli ve çok geniş anlamlıdır ancak özetle “bir şey hakkında uygun şekilde gitmek” manasına gelir. Bir anlamda yol, yöntem, usuldür. Adap, bir duruma, sanata veya hale uyarlandığında o alana özel kurallar, incelikler, hüküm ve esasları ifade eder. Edep, bu alanlara uyumlanma sürecindeki başarıdır. Edebe terbiye ile varılır. Terbiye kavramının arapça kökleri Reba, Rabb’dır. Yetiştirmek, düzene koymak, tedbir etmek, mürebbi anlamlarına gelir. Ve Kuran’da sözü edilen Rabb ile biliriz ki mutlak manada terbiye edici olan Allah’tır.
An’daki mevcut duruma ve aynı zamanda gerçekleşen dönüşüm ve yenilenme sürecine uyum kemalet getirir. İlahi sistemin işleyişindeki düzene dahil olmaya izin vermek, sistemin içindeki parçaların parça değerini görüp, tanımak, varoluş gayelerini kavramak, var edenden ötürü onurlandırıp saygı göstermek ve parçayı bütüne güvenle emanet etmek zihnin terbiye sürecinden geçmesi ile mümkündür.
Evrensel sistem, makro ve mikro olmak üzere bütünsel bir orkestradır. Hayranlık uyandıran bir ritmi vardır. İnsan, bu orkestrada ait olduğu enstrümanı arayan, ararken sık sık kaybolan avare bir varlıktır. Mürşid (Hatırlatan) ve Mürid’in (Hatırlayan) sebeb-i hikmeti budur. Olgunluğa erişmiş bir insan (İnsanı Kamil, Adam Kadmon ya da Mesih) sistemin tümüne, ayırt etmeksizin, zaman ve mekan gözetmeksizin uyum sağlayabilen, rengini değiştirebilen, her enstrümanda aidiyeti yakalayabilen, orkestranın kendisi olduğunu bilen, ruhun vücud bulmuş halidir.
Hizmetimiz gereği orkestranın her enstrümanı ile bir hareket ederiz. Davula da, zurnaya da hayır demeyiz. Şükür ki hepsinin de hakkını veririz. Çünkü ustalığımız duyarlı, dikkatli, özenli ve hassas oluşumuzdandır. Bu sebepten sesi, rengi, tadı, kokuyu, dokuyu iyi tanırız, o bize gelmeden biz ona gideriz.
Akordu bozacak durumların tespiti yüksek sezgi gücü ve içgörülerle yapılır. Seçimlerimizde Bir ve Tek İrade söz konusudur. Hiçbir şüphe yoktur. Kimsenin hakikatini sarsmadığımız gibi kendi hakikatimizin sarsılmasına da izin vermeyiz.
Bu bir sanat ise, hakikat ustası bu sanatta ustalaşmanıza yardımcı olur. Ustanın sanatına olan daveti; dileyen, arzu eden ve ait hissedenler içindir. Usta, bağından şüpheye düşen ve aidiyeti yitirenler için edepli bir sekilde sual bekler, şayet ruhsal olgunluğu bunun için yetersizse olgunluğu sûkunetinizde ve sabrınızda görmek ister. Bu da mümkün değilse terk özgürlüğünüzün ardındaki asalete tanıklık edenler olarak hatırlanmayı diler.
Her daim selametle…