Yaşadıklarımızla baş etmede işe yarayabileceğini umduğum bir kaç sözüm var… bunları oldukça kısa ve yalın biçimde paylaşmak ve hatırlatmak istedim. Bende iş görüyor, umarım başkalarına da hayrı olur.

Entropi : Hem doğada, hem de sosyal dünyada geçerli bir yasa. Bu yasaya göre düzen içeren her şey, zaman bağlamında sonludur… Dahası her düzen, yaptıkları ettikleriyle kendi sonunu hazırlar.

Tam bu noktada, bizi yol ayrımına getiren şu soruyu sormak gerek. Eğer zaman doğrusal ise; Entropinin varacağı yer, nihai ve geri dönülmez bir düzensizlik veya diğer deyişle, mutlak bir son olacaktır. Bir tür büyük kıyamet… Bir tür, seçim hakkı bulunmayan, müdahale edilemez şey. Kader.

Yok eğer zaman döngüsel ise; Bu durumda her düzensizlikten yeni bir düzen doğacak ve bu, sonsuza dek tekrar edecektir. Bir tür, tekrar eden mini kıyametler ve her daim gerçekleşen yeni başlangıçlar gibi. Ancak bu yaklaşım doğru ise, doğrusal yaklaşımdan farklı olarak, önümüzdeki olası gelecekler arasından seçim yapabileceğimiz anlamında, biz insanlara bahşedilmiş bir fırsat var demektir.

Bu yol ayrımına dair düşünceleri şimdilik bir yana koyalım ve yaşadığımız şu zamanlara entropi açısından bir bakalım derim. Bu günlerde, geçmişte yapılmış olan pek çok düzenlemenin sonuna geldiğimizi görebiliyoruz sanki. Bu durum, siyasette, ekonomide, fikir ve düşün dünyasında, inana geldiğimiz paradigmalar için ve sayamadığımız nice alanda geçerli görünüyor. Bu aynı zamanda, elbette kriz ve hatta krizler anlamına geliyor. Krizde; Her şey kaygan, güvenilmez bir yolda, bizi karşı konulamaz bir sona doğru taşır gibi görünür. Bu sadece bir görüntü olmaktan öte, gerçekleşme olasılığı yüksek bir kehanet olarak da okunabilir.

Bu olasılığın, korkutucu, ürkütücü olmaması mümkün mü? Tüm korkularımızda sarılıp tutunduğumuz o karizmatik ve aynı zamanda pek yanıltıcı çözüm önerilerine sarılma refleksimiz harekete geçmeyecek mi yine? Pek de kişisel ölçekte kendimizi sorumlu görmediğimiz bu süreçlerde, yine suçlular aranmayacak mı? Mağdur edilmişlik duygusuyla büyüyen öfkelerimiz, mağdurlar arası bir kör dövüşüne sokmayacak mı bizi?

Tarihte bu tür krizler kuşkusuz pek çok kez tekrar etti ve etmeye devam edecek. Bu da bize, zamanın fraktal/döngüsel yapısına dair bir iç görü veriyor. Eğer bu iç görüye inanırsak, o halde sorumuz şu olmalıdır.

Düzensizliğin arttığı ve entropinin yükseldiği zamanlarda; kendimizi, tutumlarımızı salt kişisel ya da grupsal hayatta kalma reflekslerimize indirgemeyen ve olası düzenlemelerin yönünü hepimizin ortak hayrına doğru belirleyebilecek toplumsal araçlarımız var mıdır?

Bu araçlara sahip olan ve bunları uygun biçimlerde kullanabilen toplumların, sıkıntıları çok daha serin kanlı ve anlamlı çözümlerle atlatabileceğini öngörmek hiç zor değil. O halde nedir bu araçlar?

En temel araç, öncelikle düşün ve fikir dünyasında yer alan ve soruna dair yeni/uygun yaklaşımlar üretebilen, nitelikli bir insan/bilgi kaynağına sahip olmak. (Ülkemizde bu kaynağa, hem binlerce yıllık Anadolu’lu olmanın bir gereği, hem de onca çileyle yaratılmış Cumhuriyet’in mirasçıları olmak anlamında sahip olduğumuzu biliyoruz şükür ki ). İkinci koşul, bu değerli kaynakla ilişkide kalacak düzeyde ayırd edici bir zihne ve sağduyuya sahip olmak. Ve nihayetinde, kişisel düşünce, tutum, anlayış ve paylaşımlarımızda, bu sağduyuya uygun hareket etme iradesini koruma becerisi gösterebilmek.

Ben akşam çöktüğünde, kendimi bu bağlamda test edip öyle kapatıyorum gözlerimi. Hem yaşam sevincimi, hem varlık bilincimi hem de akıl sağlığımı korumak adına… Bana iyi geldiğini düşünerek, ihtiyacı olanlara tavsiye ediyorum bu yolu. Umarım korku, nefret ve acıyı bir nebze dönüştürürüz el birliğiyle…daha insanca, huzurlu, şefkatli ve adil bir döngüde buluşmak için.

• Ha bu arada, sahip olduğumuz o değerli kaynakla ilişkide kalmak isteyenlere şunu da hatırlatabilirim. Bu toplumun, bu coğrafyada ürettiği değerli her şeyde, evrensel birliğin bilgi ve bilincine mutlak bir atıf vardır. Baktığımız, duyduğumuz, okuduğumuz şeyde bunu göremiyorsak eğer; O, bize ait değildir özetle ve en kestirmesinden.

Funda Altınçekiç Aysel