En uzun yolculuklara bile ufak bir adımla başlanır…

Işık, yolculuğun hedefi ise bu yolculuk benim için değerlidir…Tüm hayatlar sırasında yaptığımız binlerce yolculuk genellikle yatay yolculuklardır. Bedenimizle, mekanla ve zamanla sınırlıdır. Bunların çoğunda hedef, arayış hatta tatmin bile vardır ama tüm bunlar genellikle kalbimizi gerçek anlamda ışıkla dolduran şeyler değildir. Peki hangi yolculuk, ışığa götürür? Cevabım, dikey yolculuktur. Bu yolculuk için uzay gemisine binmek gerekmez. Astral seyahata çıkmaya da benzemez. Bu yolculuk, kalbimizden uzanan parlak bir ışığın kaynağına sonsuz güzellik kaynağına ilerlemek demektir. Aynı zamanda da özbenliğimize doğru ilerlemek anlamına gelir bu. Dikey yolculuğun 2 türü vardır:

1. Arada bir yapılan yolculuklar,mesela belli aralıklarla yapılan meditasyon ya da dua; yada gerçek sanat yaratma sürecinde yaptığımız derin yolculuklar (yüksek kaynaklı ilhamlar); yada dünya ve evrenle ilintili kurduğumuz güzel hayaller. BU tür yolculuklar aralıklarla yapılır ve hayat amacı haline dönüşmeyebilir.

2: Hayatın tümüne yaygınlaşması üzerine seçtiğimiz ve hayatimizin amacına dönüşen bir yolculuk türü.Yaptığımız her şey bu yolculuğumuzu yansıtır.Genel Hayır ( İyilik) adına giriştiğimiz her hareket yada kalpte doğan her iyi niyet bu yolculuğun sonucunda oluşur.

 

Bu yolculuk türlerinin bazı unsurları veya hepsi insanın hayatında bir sentez içinde yer alabilir. Bazı insanlar bunun farkında olmaksızın böylesine bir yolculuktan inanılmaz haz alıp onu tekrar tekrar yaşamak ister.

Dikey yolculuğun sembolik olarak iki istikameti vardır. Yukarı ve aşağı doğrultuda. Nasıl ki, bir yolu yukarı doğru kat edersek evrenin en yüce ışığına ulaşabilme şansımız varsa, aynı yolun aşağı istikameti de bizi evrenin kaos diyarlarına götürür. Maneviyatta binlerce yıl boyunca denenmiş ve doğrulanmış bir prensip vardır: “Bilinç Genişlemesi”. Bu prensibin en önemli özelliklerinden biri bilincin açılması ve aydınlanmasıyla birlikte sadece yukarı istikamette yükselmesi değildir. Bilinç aynı derecede hem yukarı hem de aşağı genişlemektedir. Yani bilinç evrenin sadece “yüksek ve aydınlık” katmanlarını değil, aynı anda evrenin “ alçak ve karanlık” katmanlarını da fark etmeye ve tanımaya  başlar.

İşin sırrı şudur: Önemli olan başlangıçta istikameti yukarı olarak belirlemek. Yukarıdan aldığımız güç, ışık, cesaret ve enerji ile “aşağıdaki” kaosu düzene dönüştürme gücüne sahip oluyoruz. Tersine, başlangıçta “aşağıya” daldıysak, yukarıya çıkacak ne gücümüz ne de isteğimiz kalır. Dikey yol daima zordur. Her iki tarafa doğru genişlemeyi kabul etmek ve istikrarla ilerlemek bazen çok büyük fedakarlık ister. “Yukarıdan” gelen güç, bizden aynı oranda sorumluluk ve kararlılık ister. Elinde ateş tutmak hiç kolay değildir;ateş ile yemek pişirebilir yada yangına sebep olabiliriz.!elimizdeki Ateşle  karanlığı aydınlatmak, yemek pişirmek, mekanı temizlemek gibi ve tüm bunları ortalığı yakmadan ve kaosa dönüştürmeden yapabilmektir kolay olmayan..

Kalbimizi Beyaz tutan, hedefinde Işık bulunan, beni BEN yapan yolculukları seviyorum. En uzun yolculuklara bile ufak bir adımla başlanır. Ufak ufak adımlarla sonsuz ışık yolculuğuna başlamaya ne dersiniz?

Anjelika Akbar

400’den fazla senfonik ve oda orkestrası, şan, koro, enstrümantal ve etnik-klasik gruplar için bestesi bulunan Anjelika Akbar Kazakistan’da, müzisyen ve filozof bir baba ile yine müzisyen bir anneye sahip olarak dünyaya geldi. Belki de hayata ve çevresindeki her şeye sadece müzikal açıdan değil felsefi açıdan bakmasının bir nedeni de genleri... Anjelika Akbar’ın, 1999 yılında kendi prelütlerinden oluşan ilk albümü “Su” çıktı. Aynı yıl Can Dündar’ın “Köy Enstitüleri’’ adlı belgeselinin müziklerini besteledi. 2002 yılınında çıkan Vivaldi’nin “Dört Mevsim” keman konçertolarının dünyada ilk kez solo piyano uyarlaması, Sony Music International etiketiyle çıktı ve Sony Classical kataloğuna girerek, bu katalogdaki ilk Türk Klasik Müzik albümü oldu. Yine 2002 yılında Rana Erkan ve Zara ile çalıştığı, “bir’den Bir’e” isimli albümünü çıkardı. Anjelika Akbar evli ve 2 çocuk annesidir.