Günümüz dünyasında en yüksek enflasyon, özgürlük alanında yaşanmaktadır. Bunun sebebi özgürlüğün en değerli varlık olmasından kaynaklanmaktadır. Ekonomide yaşanan Büyük Buhranlar günümüzde sık sık kitlelerin bilincinde yaşanmaktadır. 11 Eylül gibi, ISIS gibi, en son yaşanan Fransa olayları gibi olayların her biri birer kitlesel kriz olayıdır ve tek amaç özgürlüğü devalüe etmek, değerini düşürmektir. Tıpkı büyük ekonomik krizlerin sözde sebeplere sahip olsalar da aslında bankalar ve büyük sermaye sahipleri ve onların kontrolündeki hükümetler tarafından kurgulanması, başlatılması ve yönetilmesi gibi, bilinç krizleri de aynı güçler tarafından kurgulanmakta ve yönetilmektedirler. Bir olay için zemin hazırlamak, tetiği çekme ihtiyacınızı ortadan kaldırır. Siz koşulları hazır hale getirin, tetiği sizin için çekecek birileri çıkacaktır. Kitleleri ve olayları yönetmek ve yönlendirmek sanıldığından çok daha kolaydır.

Nasıl ki ekonomik krizler belli bir para birimini bir anda değersizleştirerek, bizler ciddi bir ticari hata yapmasak da elimizdeki parayı buharlaştırarak bizi iflas ettirir ve yoksullaştırırsa bilinç krizleri de aynı şeyi yapar. Bilinç krizi özgürlük-güvenlik paritesi üzerinde çalışır. Güvenliğin karşısında güçlü bir özgürlük algısını sevmez ve paranoyayı kullanarak özgürlüğün güvenlik karşısındaki değerini azaltır. Her bilinç buhranı sonunda paranoyaya kapılan kitleler biraz daha fazla özgürlük verip karşılığında güvenliğe yatırım yaparlar. Özgürlük, korkutulmuş kitleler tarafından kendi elleriyle, zorlanmadan (!) verilen bir değerdir. Özgürlüğü, kendi elimizle, isteyerek, adeta yalvararak vermek, karşılında sözde güvenlik satın almak ve bu sayede zihinsel ve fiziksel özgürlüğümüzü her geçen gün daha da değersizleştirip güvenlikle takas etmek; işte oyunun adı bu.

O nedenle doğru anlamalı ve doğru adımlar atmalıyız. Özgürlüğe yeniden hak ettiği değeri nasıl kazandıracağımızı keşfetmeliyiz. Olaylara yaklaşımımızı ve bakış açımızı değiştirmeli ve varolan gerçeği DOĞRU bir şekilde eleştirmeliyiz. Bu bize atılacak doğru adımları bulmamızda yardımcı olabilir.

Cem Şen

1968 yılında doğdu. 1981 yılında savaş sanatları eğitimi almaya başladı. 1987 yılında Zen Budizm’in Türkiye’deki temsilcisi olan İlhan Güngören ile tanıştı ve 1987-1990 yılları arasında Güngören’in asistanlığını yaptı. Bir yandan Güngören’i Zen çalışmalarında ve Tai Chi Ch’uan derslerinde destekleyen Cem Şen aynı zamanda Namık Ekin, Mustafa Aygün gibi eğitmenlerle savaş sanatları eğitimini sürdürdü. 1990 yılında ilk çeviri eseri yayınlandı. Aynı yıl çalışmalarını tümüyle Taocu çalışmalara yönlendirdi. Sırasıyla Mantak Chia, Master Wang, Master Wu, Eric Steven Yudelove gibi ustalardan eğitim alan Cem Şen aynı zamanda bu ustalardan farklı Taocu sistemleri öğretme yetkisi de aldı. Halen ustalar ile çalışmalarını ve dünyanın farklı yerlerinde bulunan yaşayan büyük bilgelerle iletişimini ve arayışlarını sürdürmektedir. 1991 yılında Dharma Yayınları’nı ve ardından 2003 yılında bu yayınevinden ayrılarak Klan Yayınları’nı kurmuş olan Cem Şen’in içlerinde “Enerjinin Dansı: T’ai Chi Ch’uan” ve “Dolmuşa Binme ve Dolmuştan İnme Sanatında Zen” adlı kitaplarının da bulunduğu 8 kitabı ve yaklaşık 40’a yakın çeviri eseri bulunmaktadır.