Sevgili karanlık,
Varlığını göstermen, görülebilmen için ışığıma ihtiyacın var.
Ve Aydınlık,
Varlığını ortaya çıkarmak için Karanlığa ihtiyacım var.
Karanlık ve Aydınlık… İşte bu ikisi ezelden beri içiçe ve birbirine muhtaçtır… Tıpkı ikiz kardeşler gibi birbirini bütünler, hatta var ederler. Biri olmazsa diğerinin varlığı kendini gösteremez, bilinir olamaz…
Belki de yaşam da böyle zıtlıklar birlikteliğidir…
Sadece iyi insan olmaya uğraşmak; Yaradan’a bir başkaldırı olabilir mi? Çünkü Karanlık da Aydınlık da onundur. O’ nu tam anlamıyla tanıyabilmenin yoluysa; Her şeyiyle! bilmeye talip olmaktan geçer. Bu yolda da “Kendi Karanlığı” nı tanımadan, aydınlığına tam olarak sahip çıkıp ona hükmedemeyeceğini bilmelidir kişi. Gölgen bile aslında aydınlıktaki kendi karanlığının/potansiyelinin bir işareti, göstergesi gibidir. Ve onu reddettikçe güçlene güçlene hört diye çıkıverir karşımıza, işte burdayım gör beniii diye..
Ya ne yapacağız? Karanlığı tanıyayım diye vurup, kırıp, asıp, keselim mi? Elbette ki hayır. Sadece onun varlığını “görüp, saygı duyarak ve orada olduğunu bilerek”, “SEÇİM YAPMAK” tır bize düşen. Yani karanlık tarafımızın da olabileceğini bilerek iyiyi, doğruyu, güzeli seçmektir aslolan. E Hayat da zaten seçimlerden ibarettir. Neyi seçersek (bilinçli veya bilinçsiz) sadece onun getirdiği sonuçları yaşarız.
Duygular bu konudaki talimde bize en güzel yardımcılardır. İçimizde zıt kutuplara kayarız ya zaman zaman. İşte gelişmek için en güzel fırsatlardır bunlar. Bir tahtervalli hayal edin:
Bir ucunda Şefkat, Merhamet, Sevgi varsa; diğer ucunda illa ki Öfke, Kin, Nefret oturur. Ve biz hangisini beslersek o taraf şişer ve ağır gelir. İşte seçim budur. Ancak tek tarafı besleyip diğerini görmezden gelmek, varlığını yok saymak olur ki o zaman diğerinin de hükmü kalmaz. O nedenle işin sırrı tahterevalliyi “DENGE”de tutmaktan geçer.
Yani ışığım ne denli güçlüyse, ardımda oluşan gölgenin de o denli büyük olacağını bilerek…
Bu durumda diğer insanlarsa sadece aynadır. İşte o aynada ne görüyorsak; tahterevallide neyi beslediğimizi farkedebiliriz. Güzelliklerini görürsem baktığım herkesin yada Rekabet kurmaya çalışanların başarılarına sevinirsem; kazanan kim olur, yenilen kim? Zaten hayat bir savaş değil ki yeneni yenileni olsun!… İşte budur; orada gölgeni görerek iyilikten yana seçim yapmak..
Sana baktıklarında da gördükleri sadece kendileriyse insanların, senin karşındakinde gördüğün de madem ki sadece sensin: E Ne görüyorsun?
Kendini seven; sadece sevgiyi görür karşısındakinin gözlerinde, kendisini beğenen; güzellik, kendine gülümseyense; güler yüz… En büyük kötülüğü yapmaya çalışanda bile güzelliği bul, onu gör, yücelt. Çünkü karşındakine verdiğin tepki sadece senin farkındalık düzeyini gösterir…
Yani demem o ki; herşey insanın kendinde başlar ve her yere yansır, aynı zamanda da zıttına potansiyel açar…
İşte ışığa yaklaştıkça gölgen de büyük olur. En iyisi mi ışık ol…