(The Wise Sayı 26 Editor Yazısı)

Şu anda siz bu satırları okuduğunuz yerde havalar nasıl bilmiyorum ama Türkiye’de gayet sıcak. Hele ki benim şu anda yaz tatilimi geçirdiğim Mersin’de hava aşırı sıcak ve nemli. Çok şükür ki babamın evi, içinde havuz bulunan bir sitede ve biz de kızımla birlikte ördek misali sürekli girip duruyoruz bu havuza. Tabii yüz yüz bir süre sonra sıkıyor. Ben de kendime eğlence icat ettim ve dedim ki tek nefeste suyun altından yüze yüze havuzun uzun kenarının bir tarafından atlayıp öte tarafından çıkacağım. Ama ne kadar denersem deneyeyim bir türlü yapamadım bunu. Dörtte üçünü yüzüyorum fakat bir türlü finalini yapamıyorum. Kızım da “Baba bu sefer de yapamadın” deyince, kendime hedef koydum: Hasan, sen bunu yaz bitene kadar başaracaksın. Aslansın, kaplansın, sen yaparsın koçum, belki ciğerlerin alışmadı buna, zaten ne zamandır spor yapmıyorsun, hazır değilsin ama başaracaksın. Verdik kendimize gazı, verdik coşkuyu…

Sonra hadi bir kere daha deneyeyim alıştırmak adına dedim ve atladım suya… Ve havuzun öte tarafından çıktım. Çok şaşırdım ne yalan söyleyeyim bir yandan sevinirken. Kızım koştu hemen yanıma ve çak baba başardın dedi. Eee hani ciğerler, hazır olmama, fizik yetersiz… Hepsi hikayeymiş. Çok ama çok temel evrensel bir prensibi unuttuğum için başaramamışım sadece…

*****
Modern dünya bizden sürekli hedefler koymamızı ve bu hedeflere ulaşmak için çalışmamızı öğretti. Hedefiniz varsa, başarı gelir. Bu hedefe ulaşmak için var gücünüzle çalışmalısınız vb. gibi cümlelerle büyütüldük ve nefesimiz kesilircesine çalıştık durduk. Bu hedefe ulaşmak uğruna ne sağımıza baktık ne solumuza. Bu hayattaki en önemli şeyi unuttuk hatta: Varolmanın keyfi ve neşesini… Çünkü modern hayat bize “ancak o hedefe varır da başarılı olursan, var olursun; yoksa yoksun!” düsturunu dayattı. Tabii ki o hedefe varmak için çokça çalışmalı ve bolca da tüketmeliydik, tıpkı benim havuzun altında nefesimi bilinçsizce tükettiğim gibi… Pek azımız başarabilecekti o hedefe varmaya, çoğumuzun tıpkı benim yaşadığım gibi finali görmeden nefesi kesilecekti… Ama aslında yol çok basitti…

*****
Havuza her atlayışımda aslında hep aynı hatayı yapmıştım. Gözlerimi en dibe, ulaşmam gereken yere dikiyordum ve bir türlü de gelmiyordu o final. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım, kesiliyordu nefesim. Ama o en son atlayışımda bu sefer bir değişiklik vardı. İleriye değil, sadece havuzun dibine baktım. Beyaz filtreler diziliydi birkaç metrede bir. Ay ne güzel yahu kulaç attıkça geçip duruyorum bunları diyerek izlemeye başladım onları birbiri peşisıra. Amacım onları birer birer geçip finale ulaşmak da değildi aslında. Hatta o kadar nefesle yapamayacağım, bari tadını çıkarayım deyip sadece o beyaz filtrelere baktım durdum. Sonra bir an fark ettim ki kulvarın sonuna gelmiştim. Şaşkınlıkla sudan çıktım. Evet, havuzun öte tarafındaydım ve yazın sonunu beklemeye gerek kalmadan hedefime ulaşmıştım. Daha önceki denemelerimde hedefin peşinde koşarken, bu sefer yüzmenin tadını çıkartmış ve beyaz filtreleri izlerken bir anda hedef bana gelmişti. Buna benzer deneyimi 2014 yazında Bhutan’da Tiger’s Nest Tapınağı’na tırmanırken deneyimlemiştim. 3.5 kilometrelik tırmanışta kendimi hiç kasmamış ve güle oynaya yukarı çıkıp bol bol da fotoğraf çekmiştim. Bir başka arkadaşımız ise ilk ben çıkacağım diye kendini kasmıştı. O tepeye varmıştı benden önce evet, ama hem nefes nefese kalmıştı, hem de fotoğraf çekememişti. Ben ise arkadaşım Günnur’la birlikte o kadar keyifli bir yolculuk yaşamıştım ki bir süre sonra zaten tapınak bize gelmişti sanki…

İşte yaşamın yolculuğunun püf noktası burada işte: Yaşam bir hedeften diğerine koşma süreci değildir, yaşam yolculuğun ta kendisidir. Hani ben tek nefeste havuzun öte tarafına çıktım en sonunda da bana madalya mı verdiler? Şu anda içimde kalan duygu; Yaşasın başardım! değil, ay keyifli bir yüzüştü yahu… Geriye bakınca kulvarı bitirmiş olmak çok da önemli değil benim için, o an yaşadığım keyif ve neşe harikaydı, bunun üzerine finali görmüş olmak pastadaki çilek gibi oldu.

Uzun lafın kısası, boşverin hedeflerin hedeflerin peşinde koşup durmayı; tadını çıkararak yürüyün doya doya, elbette ki o hedefle eninde sonunda kendiliğinizden buluşacaksınız… Tıpkı Konstantin Kavafis‘in muhteşem şiiri “İthaka“da anlattığı gibi…

“İthaka’ya doğru yola çıktığın zaman, 
dile ki uzun sürsün yolculuğun, 
serüven dolu, bilgi dolu olsun. 
Ne Lestrigonlardan kork, 
ne Kikloplardan, ne de öfkeli Poseidon’dan. 
Bunlardan hiçbiri çıkmaz karşına, 
düşlerin yüceyse, gövdeni ve ruhunu 
ince bir heyecan sarmışsa eğer. 
Ne Lestrigonlara rastlarsın, 
ne Kikloplara, ne azgın Poseidon’a, 
onları sen kendi ruhunda taşımadıkça, 
kendi ruhun onları dikmedikçe karşına.

Dile ki uzun sürsün yolun. 
Nice yaz sabahları olsun, 
eşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde 
önceden hiç görmediğin limanlara girdiğin! 
Durup Fenike’nin çarşılarında 
eşi benzeri olmayan mallar al, 
sedefle mercan, abanozla kehribar, 
ve her türlü başdöndürücü kokular; 
bu başdöndürücü kokulardan al alabildiğin kadar; 
nice Mısır şehirlerine uğra, 
ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerinden.

Hiç aklından çıkarma İthaka’yı.
Oraya varmak senin başlıca yazgın. 
ama yolculuğu tez bitirmeye de kalkma sakın. 
Varsın yıllarca sürsün, daha iyi; 
sonunda kocamış biri olarak demir at adana, 
yol boyunca kazandığın bunca şeylerle zengin, 
İthaka’nın sana zenginlik vermesini ummadan.

Sana bu güzel yolculuğu verdi İthaka. 
O olmasa, yola hiç çıkmayacaktın. 
Ama sana verecek bir şeyi yok bundan başka.

Onu yoksul buluyorsan, aldanmış sanma kendini. 
Geçtiğin bunca deneyden sonra öyle bilgeleştin ki, 
artık elbet biliyorsundur ne anlama geldiğini İthakaların.”

Yolculuğunuz sonsuz neşe ve keyifle dolu olsun…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...