2013, kıyam edişin yılı oldu. Kıyam-et’in yılı… 21 Aralık 2012’den sonra gelen ve Ocak ayında “Sur” borusunun ruhlara çalınışı ile birlikte hızlanan, Haziran ile birlikte hızla kitlesel olarak yayılan uyanışın yılı… Uyanış halen devam ediyor ve edecek de… Fakat kıyam etmişler için 2014, önce bir kendine gelme, sonra da “hayat” olarak zannettiği illüzyonu görme zamanı olacak. İllüzyonu göreceğiz ki ötesine geçebilelim ve geçeceğiz de…

En azından bunu başarabilenler kitlesel bilinci geçirtecekler ve böylece arkadan gelenlerin işleri daha kolay olacak… Daha sonrasında ise “Peki ya bundan sonrasında ne yapıyoruz?” sorusunun yanıtını arayacak ruhlarımız… İşte bu noktada her birimiz, içimizdeki ve içinde ruhen soluk alıp verdiğimiz tanrısallığın farklı yönlerini dünyaya yansıtmaya başlayacaklar. Tıpkı bir sanat okulunda olabileceği gibi. Kimisi müzisyen olacak, kimisi heykeltraş, kimisi ressam, kimisi dansçı ve daha nice nice birbirinden güzel yüzlerini yansıtmaya başlayacağız Dünya’ya… Ama önce o en derindeki Ben’i keşfetme yolculuğu yaşayacağız… Ve de bu dünyaya çok özel bir gücü indireceğiz bugüne kadar kitlesel olarak hiç yaşamadığımız… Ne aydınlık, ne karanlık; aynı anda hem aydınlık, hem de karanlık olmayı… Yin ile Yang’ı dengelemeyi… Erille dişili kucaklamayı… Zıtlıkların birleşip kucaklaştığı, farklılıkların Tanrısallığın çeşitlemeleri olarak kutsandığı bir Dünya’nın ilk adımlarını atacağız birlikte…

Elbette ki bu kolay olmayacak, çok çalışacağız, hem de çok… Özellikle de kendimizle… Bol bol yüzleşeceğiz, kucaklayacağız ve derinlerimize ineceğiz kendimizin… Belki zaman zaman karanlıkta kaybolduğumuzu zannedeceğiz, bazen de fazla ışıktan gözlerimiz kamaşacak… Ama en sonunda özümüzdeki o Tanrısallığı keşfedip, yaratmaya başlayacağız yepyeni bir Dünya’yı…

2014 için öngörüm böyle benim… Görünenin daha derinlerinde… Ruhsal boyutta… 

Dünyevi boyutta her ne yaşanırsa yaşansın, bütünün en yüksek hayrına olacağını unutmamamız, unutsak da birbirimize hatırlatmamız dileğiyle…