Eski bir Hint dini olan “Brahma” dininin kuralları “Veda” denilen kitaplarda toplanmıştır. Vedalar, farklı zamanlarda yazılmış çeşitli eserlerden oluşan bir çeşit ansiklopedidir.
Her ne kadar dini bir kitap olsa da, bu din kitabının eski bölümlerinde “Tanrılar ve insanlar henüz yokken acaba bu evrende ne vardı?” sorusu sorulur.
Bu türden düşünceleri ilk felsefi açıklamalar olarak benimseyebiliriz. Çünkü bu sorularla evrenin başlangıcı problemine bir yanıt aranmaktadır.
Tabii ki bu soruyu soran kişilerin Tanrı’ nın varlığından şüpheleri yoktu. Tanrı ile evreni bir bütün olarak kabul etmişlerdi. Ancak dine bu denli bağlı olan kişilerin evrenin başlangıcını sorgulaması, tinsel konulara “mantık ile açıklama getirme” çabasının ilk örneğidir. Felsefenin “mantık ile düşünme, akıl yürütme” ile olan bağı gözönüne alındığında, bu örnekleme yeteri kadar tatmin edicidir.
Günümüzde bir bilim olarak kabul edilen felsefenin, tanımına uygun düşünce dizgelerinin asıl başlangıç tarihi ve yeri, M.Ö. 600 – Yunanistan olarak kabul edilir.
Eski Yunanlılar üç büyük kabileden oluşmuştur:
* Köy kökenlilerin oluşturduğu: Eolia’ lılar, * Güneyde oturan ve asker kökenlilerin oluşturduğu: Doria’ lılar, ve * Tüccar ve denizci kökenlilerin oluşturduğu: İonia’ lılar.
Denizci ve tüccar her ulus gibi İonia’ lılar da meraklı ve araştırıcı insanlardı. Yani, bilmin temelinde olması gereken en temel özelliğe sahiptiler. Gerçek felsefenin yaratıcısı Yunanlılardır. Ancak felsefeyi İonia’ lı Yunanlar yaratmıştır demek daha doğru olur. Bu ulus, çeşitli yerlerde ve Anadolu sahillerinde koloniler kurmuştur. Sonrasında Yunanlıların zaferiyle sonuçlanan İran Savaşları sonrası, Yunanistan gerek siyaset, gerekse kültür bakımından yükselişe geçmiştir.
M.Ö. 400-300 yılları arasında Atina’ da, Aristo ve Eflatun gibi iki büyük düşünürün yaşamasına tanık oluruz.
M.Ö 300 yıllarında ise Yunanistan’ ın kuzeyinde yeni bir güç ortaya çıkmıştır: Makedonya… Hızla gelişen bu devlet, sonraları İskender’in yönetiminde büyük ve efsanevi Asya seferlerine başlayacak, bu seferler sayesinde doğu ve batı kültürleri arasında kurulan diyalog, “Hellenizm” adı altında bir akım doğmasına sebep olacaktır.
Hellenizm’ in en karaketeristik özelliği, bir yandan Yunan kültür ve düşüncesinin o zamanki doğuya yayılması, diğer yandan doğuya ait din ve düşüncelerin batıya girmesidir.
Hellenizm dönemindeki en büyük siyasi olay, Roma İmparatorluğu’ nun kurulması olmuştur. Roma İmparatorluğu, kültür çevremiz için çok önem taşıyan “Roma Hukuku”nun yaratmıştır. Yine de imparatorluk, M.Ö. 146 yılında siyasi bağımsızlığını yitirip bir eyalet konumuna düşen Yunanistan’ ın öğrencisi olmaktan kurtulamamıştır.
Doğu dinlerinin etkilerinin batıya sızmasını sağlayan Hellenistik dönemde, bu etkiler sayesinde önce monoteist (tek tanrılı) dinler doğmuş, ardından önce Hristiyanlık sonra da İslamiyet görülmüştür.
İşte Yunan felsefesi, bu tarihi çerçevede yerini alarak doğmuş ve sonradan “Hellenistik Felsefe” adını alarak oluşumunu sürdürmüştür.
(Kaynak: İlkçağ ve Ortaçağ Felsefe Tarihi, Ord.Prof.Dr. Ernst von Aster)