Dünya üzerinde farklı coğrafyalardaki insan şekilleri her zaman ilgimi çekmiştir, kiminin derisi daha koyu renkli, kimininki de fazlaca beyaz, bir coğrafyadakinin gözleri çekik iken, diğer bir coğrafyada yaşayan insanın gözleri mihenk taşı gibi kocaman olabiliyor.

 

Genellikle coğrafik bölgenin özellikleri, üzerinde barındırdığı birçok canlı türü gibi insanları da özelliklerine göre çeşitleyebiliyor. Mesela Arabistan yarımadasındaki insanların muhtemelen güneşin etkisiyle bronzötesi ten renklerinin artık genlerine işlemiş olması, bir diğer tarafta da güneş ışığını her gördüğünde bayram yapan bir İngiliz asilzadesinin teninin bir Arab’a göre çok daha fazla beyaz olması gibi.

 

Yüzölçümü birçok gezegene göre küçük olan Dünya üzerindeki varlıkların, bu kadar farklı yapıları varken, acaba sonsuz evrendeki cemi cümle uzaylı kardeşlerimizin yapıları fabrikasyon gibi tek bir şekil midir?

 

İlk yazıda uzaylıların zamanla birlikte zihnimizde ve sinemamızdaki gelişimini yakından görmüştük. Patates çuvalından bozma E.T’den, uzun boyunlu, kel ve koca gözlü X-Files uzaylılarına geçiş dönemi yakın zamanda gerçekleşmiştir.

 

Neydi bizi bu değişime iten? Gerçekten artık uzaylılarla karşılaşmaya hazırdık da göz alışkanlığı olsun diye kendilerini ufak ufak ele mi veriyorlardı, yoksa Meksika’daki UFO kazasında cidden bir uzaylı yakalanmış da ondan faydalanılarak, bu yeni model uzaylı tipiyle mi tanışmıştık. Tartışılabilir.

 

Zaman zaman gazetelerde okuruz, hatta hala saati tam belirlenememiş ve “kör tıpa” görevi görsün diye, boş bulunan saatlerde yayınlanmasına özen gösterilen UFO araştırma programlarında da bahsedilir, bir insan kaçırma vakası vardır. Bu vakalar sırasında insanların sağına soluna çip sokuşturmak vasıtasıyla bizleri izlediklerini yada örnekler aldıklarını hatta uzaylı-insan karması bir varlık yaratma çabalarına girildiğini anlatırız. Şimdi bizim için önemli olan bizi alıp nasıl çoğalttıkları değil, bu işlemi yapan uzaylıların nasıl göründüğüdür.

 

Yakın temas diye de adlandırılan “uzaylı görüp feleği şaşırma” vakalarında genelde insanlar uzaylıları tam manasıyla göremediğini belirttikleri halde, dudak denilebilecek küçücük organlarına kaç tane el parmağı girebileceği, gözlerinin yüzölçümünün “Tuzgölü” kadar olduğu, vücutlarında hiç kıl olmadığı, erkeği kadından ayıran en ince noktalarına kadar anlatırlar. Zira uzaylı vatandaş şahsın üzerinde deney yapmamış, karşılıklı strip poker oynanmış gibi bir hava vardır.

 

Bu vakaları bilimsel amaçlarla inceleyen, hatta kaçırılma olayını yaşadığını idda eden kişileri ameliyata alıp içlerinden minik metal parçaları çıkarıp, bir de bunların dünya üzerinde bulunmayan ilginç bir maddeden yapılmış olduğunu idda eden özel “bilim adamı ve araştırmacı” da mevcuttur. Buna “alış-satış”, “etki-tepki, hatta “Hansel ile Gratel” bile diyebiliriz.

 

Bilimselliği tartışılır bu araştırmalar sonucunda ortak bir karara varılmaktadır. Evet uzaylılar vardır ama kesinlikle birbirlerine çok da fazla benzememektedirler. Zar zor alıştığımız gri derili, patlak gözlü uzaylı konseptinin de tahtı sallanmaktadır.

 

Tahminlerime göre, dünya üzerindeki coğrafik ve iklimsel değişikliklerin insan anatomisi üzerindeki etkisi gibi, uzaylıların arasında da “gezegensel ve galaksisel” bir yapı farkı mevcuttur.

 

Bazı araştırmacılar da yememiş, içmemiş oturup uzaylı modellemesi yapmış ve onları görev ve ırklarına göre kategorilendirmiştir. Bunlar, Siriuslular, Andromedalılar, Zetalılar hatta oralılar ve buralılar diye ayrılmışlardır.


Uzaylılarda Fiziksel Yapı Farklılıkları

 

Bulunduğu gezegene yada boyuta göre her uzaylı fiziksel ve ruhsal olarak değişimler göstermektedir. Örneğin bir ırk 100-120 cm arasında boyu olan, 3 parmakları ve yeşil derili bir endam sergilerken, bir diğeri sürüngenimsi bir görünüş sergilemektedir. Ve her nedense insana benzeyen varlık her zaman diğer varlıktan üstündür, onu yönetmektedir. Buna gezegenler ve boyutlar arası ırkçılık ta diyebiliriz.

 

Bir diğer varlık modeli ise yarı saydam, mavi renkli ve ultra süper spiritüel varlıklardır, biz onlara galaktik gurular da diyoruz, bu varlıklar “her nedense” insanların spiritüel gelişimlerine destek vermek için dünyaya gelmektedirler, ama bu varlık tipini gören, duyan yada evinde besleyen hiçbir spiritüel insan bulunmamaktadır.

 

Bir zamanlar UFO konulu yabancı bir internet sitesinde “onlar daha eğlenceli ve yaratıcı oluyorlar” sitenin sahibi bayan kendinin bir uzaylı olduğunu ve Orion takımyıldızından dünyaya, insanları aydınlatmak ve zamanı geldiğinde kankileri dünya üzerine inerken dumur olunmaması için gönderildiğini idda etmekteydi. İnternet sitesi kuracak kadar teknolojik olan bu uzaylı bayan her nedense orijinal bir fotosundan ziyade, temsili çizdirdiği ”ve muhtemelen deforme ettirdiği” fotoğrafıyla tanınıyordu. Eh nede olsa insanlar gerçek bir uzaylı fotoğrafı görmemiş ve hep temsili çizimlere alışıklardı.

 

Bu iddaları kendi üzerinden değil de, tarihteki birçok önemli şahsiyetin uzaylı olduğu ve dünyaya görevli olarak gönderildiğini savunanlar da vardır. Şimdi ben bir egomanyak olarak uzaylı mıyım yoksa diye düşünmeye başlıyorum. Nede olsa hepimizin dünya üzerinde irili ufaklı görevleri var, o zaman biz irili ufaklı uzaylılarız mı diye düşünüyorum. Eğer öyle ise umarım genlerimde şu yarı saydam, spiritüel 5. boyut ırkından bir şeyler vardır.

 

Genel olarak Uzaylı ırklarına baktığımızda aralarında fiziksel olarak abartı farklar görebiliyoruz. Eh… İşin içine gezegen, galaksi, boyut gibi kavramlar girince bunun olması da çok normal sanırım.

 

Daha eski zamanlarda karşılaşılan uzaylı kardeşlerimizle müşerref olma vakalarında, varlıkların gür sarı saçlı ve irice renkli gözlü oldukları hakkında bilgiler verilirdi, giyim tarzı olarak da uzaylıların tayt cinsi tulumlar giydikleri, boyunlarında pelerin olduğu ve kolonilerinin amblemini göğüslerinde taşıdıkları belirtilmiştir. Şimdilerde ise genelde uzaylı kardeşlerimiz, çıplaklıkları ve ağdalı vücutlarıyla ön plana çıkmaktadırlar.

 

Tüm bu varlıkların görüntülerindeki farklılıklar dışında birbirine en çok benzeyen özellikleri, pozitif ya da negatif olmaları çok da önemli olmadan her birinin spiritüel olarak gelişimleri üst safhalarda bulunmasıdır. Eeee nede olsa bizden bir sıfır öndeler, spiritüel gelişimi tamamlamak için mutlaka uzaylıların varlığını bilmek, 2 tane de bedensiz rehber edinmek gerekli ya, onlar zaten bu safhaları aşmış olarak varlar.

 

Tüm yazı boyunca aklıma şu soru takılıyor, “bu kadar aşmış bir varlıklar grubu, neden dünya üzerinde bu kadar çok plan ve program yapıyor, ve mümkünse bu plan program bilgi olarak her yerde mevcutken, neden kanıt olarak sadece ortalıkta varsayımlar dönüyor?”

 

Acaba gerçekten uzaylı dostlarımız bizim spiritüel gelişimimizle bu kadar ilgililer mi? Yoksa bu biraz da insanların, üşengeçliklerinden dolayı, her zaman kendilerini kurtarmak için gelmesini bekledikleri bir gücün varlığına inanmak istemeleri gibi bir şey mi?

 

Kendimi, hayatını uzaydan gelen antenli gurular vasıtasıyla, farklı boyutlara götürüleceğine inanan bir şahsın yerine koyuyor ve bir an için uzayda canlı bir yaşam formu olmadığı, yada varsa bile dünya ile ilgili uzaktan yakından bir alakaları olmadığını düşünüyorum…. Kaos… Kocaman bir boşluk…

 

Ve ardından dua etmeye başlıyorum. Umarım uzaylılar vardır ve mümkünse çabucak gelirler. 🙂