Tesadüf diye adlandırdığımız, coğu kez üzerinde durmayıp unuttuğumuz bazı olayları farklı bir gözle değerlendirdiğimizde ‘tin’in belirmesi ve tinin düzeneği ile ilişkili olduğunu görebiliriz.
Castaneda’nin eğiticisi Don Juan ‘tin’i ; “Tin, mantıklı ve fiili bir açıklaması olmayan, soyut özdür. Bir büyücü için tin soyuttur, çünkü onu sözcükler hatta düşünceler olmadan bile bilir.Tin tanımlanamaz.Yinde de onu anlama konusunda hiçbir şansı ve isteği olmadığı halde, tini elinde bulundurur. Onu çağırır, onu kandırır, ona alışır ve onu davranışlarına yansıtır.” diye anlatır.
Yıllar once, Cumhuriyet Gazetesi kitap ekinde Melih Cevdet Anday’in Carlos Castaneda ile ilgili yazısını okuduğumda, aklıma eskiden Bilinmeyen Dergisi’nde kızılderililer üzerine okuduğum bir yazıyı geldi. Aynı şeyden bahsedip bahsetmediklerini anlamak için uzun bir aramadan sonra bir kenara kaldırdığım dergiyi ve ilgili yazıyı buldum. Orada da Castaneda adı geçiyordu. Konu daha da ilgimi çekti ve ertesi gün yazıda adı geçen kitabı bulmaya karar verdim. Bulduğum ilk kitap Castaneda serisinin üçüncü kitabıydı, ardından diğer kitaplar geldi. Burada tinin bir düzeneğini ve işaretini görüyorum dönüp baktığımda.
O yıllarda öykü yazmaya başlamıştım. Ancak çok az Türk yazar okumuştum ve yazdıklarımın neye benzediği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Okunası mıydı, yoksa bir kenara atılması gereken işe yaramaz şeyler miydi bilmiyordum ve karşılaştırma yapacağım Türk kadın yazar da okumamıştım hiç. Birgün farklı bir şeyle uğraşırken, birden aklıma uzun zaman önce gördüğüm eski kitap satan yer geldi. Yaptığım işi yarıda bırakıp hemen toparlandım ve çıktım, ne acelem vardı neden hemen o anda bunu yapmam gerektiğini düşünmedim, çünkü kendimi akışa bırakmayı biraz da olsa biliyordum. Kısa bir dolaşmadan sonra dükkanı buldum. Sağda ve solda iki odacık halindeki bölümlerden soldakine yöneldim. Sol duvardaki raflara gidip orta raftaki kitapları gözlerimle taradım ve Nazlı Eray’ın iki kitabında durdum. Başka kitaplara bakmadan iki kitabı da aldım ve çıktım dükkandan. Hemen okumaya başladığımda gördüm ki, öykülerim Eray’ın kurgulamasına ve anlatımına çok benziyordu, sıradışılığı, soyutluğu, vs. O zaman yazdıklarımın işe yaramaz olmadığını, benzer örnekler olduğunu anlayıp yazmaya devam etme kararı aldım. Burada da ‘tin’in bir düzeneği ve işareti olduğunu düşünüyorum.
Bu olaydan kısa bir süre önce öyküleri edebiyatçı bir tanıdığa, değerlendirmesi için okutmak amacıyla fotokopilerini çektirmeye karar verdim. Gittiğim kitapçıda beklerken kitapları incelemeye basladım. Vitrine dönük sıralanmış kitapların arkalarındaki yazıları okurken bir kitapta durdum ve o kitabı da aldım.
Susanna Tamaro’nun bir kitabıydı. Akşam evde okurken öykülerimden birinde yaptığım benzetmenin birebir aynısını gördüğümde çok şaşırmış ve gülümsemiştim, çünkü her an akla gelebilecek bir benzetme değildi yaptığımız benzetme. Neden elim o kitaba gitti bilmiyorum, burada da yine bir işaret vardı sanırım.
1998 idi sanırım, şifa konularına ilgimden dolayı babam bir arkadaşının kimi uygulamalar yaptığını ve karşılaşırsak bana bilgi verebileceğini söylemişti.Yaptığı şeyin ne olduğunu söylemediğini ama beli tutulan bir arkadaşına, yaptığı uygulama ile dakikalar içinde sorununu giderdiğini bizzat gördüğünü söylemişti. Daha sonra yaptığı şeyin Reiki olduğunu öğrenince bir kitapçıya gidip adını hiç duymadığım Reiki ile ilgili kitap aradım. Bulduğum kitabı şöyle bir karıştırdığımda fotoğraflarda el pozisyonlarını gördüm ve bunun bir tür masaj olduğunu düşünüp, “ben masaj yapamam” deyip bıraktım kitabı ve konuyla ilgilenmemeye karar verdim. Bir yıl sonra babamın arkadaşı bir yer açmayı düşündüğünü ve yaptığı şeyi bana öğretebileceğini, birlikte çalışabileceğimizi söylediğinde de kararsız kaldım. Bu kararsızlık döneminde 99 depremi oldu ve tüm düzenim değişti. Aradan 4 yıl geçti ve annemin birden ortaya çıkan hastalığı nedeniyle, kardeşimle alternatif yöntemleri derinlemesine incelemeye başladık. Aynı gün, aynı saatte farklı kanallardan Reiki ile ilgili aynı kişiye ulaşmamızı tesadüf diye nitelendiremem ve ardından reiki ile ilgili çalışmalar başladı.
Yaşamımızda tinin pek çok işareti var. Bu işaretleri görebilir miyiz o anlarda, ya da gördüğümüzde gerektiği gibi kullanabilir miyiz? Tüm sorun burada diye düşünüyorum. Geriye dönüp baktığımda derlediğim bu ve benzeri işaretleri o dönemlerde net olarak görüp, gerektiği gibi kullanamamakla birlikte yine de “niyet”in etkisiyle ve akışa bırakarak az da olsa ve geç de olsa onlardan faydalanabilmiş olduğumu görüyorum. Bu nedenle bugün saplantılı hale getirmeden ama daha tetikte durarak, sadece izleyip, tinin belirmesini, işaretlerini görmeyi ve tinin düzeneğinin benim için neler hazırladığının farkına varabilmeye çalışıyorum.Bu nedenle geçmişte tinin belirdiği alanları ve nasıl işaretlerle karşımıza çıktığını derleyip, arada bir onları hatırlamak işaret ettiği pek çok şeye hazırlıklı olmamızı sağlayabilir.