Korunma, hem de maddi manevi korunma nasıl da ilgi çeken bir başlıktır. Aslında artık bu yeni dönemde korunma ritüellerine gerek kalmadı biliyor musunuz? Çünkü 2012 eşiğinden sonra geçilen bu yeni dönemde, bizler manevi farkındalığımızı yükselttikçe, duyarlılığımızı artırdıkça ve ahlaki ve vicdani değerlerimizi, nefs ve maddi hırsımızın önünde tuttukça, zaten içsel huzurumuz dengededir ve kimse de bize ilişemez. Çünkü bedenimizi ve zihnimizi bilinçli bir şekilde negatiften arındırıp, dinlendirdikçe, öte yandan ruhumuzu da ilahi nurla besledikçe, bizler her an için çevremizde sağlam bir manevi korunma kalkanı oluşturmuşuz demektir…
Peki bu başlıkta ki korunma vakti de neyin nesi o zaman diyebilirsiniz… Kendimize maddi-manevi zarar veren şeyleri yapmaktan korunmak için ve sonunda daha dingin manevi yapıya, yani bir ruh olgunluğuna hızlıca yaklaşabilmek için önümüzde koskoca bir ay var.
Hepimizin önünde, her yıl olduğu gibi, günlük hayatımızın içinde topluca arınma kampına girme fırsatının sunulduğu koskoca bir ay var. Peki nelerden arınacağız, veya nelerden korunacağız bu bir ay boyunca… Şu anda yoldan geçen kişilere sorsak %90’ının vereceği cevaba istinaden, amiyane tabirle oruç tutacağız bu ay yani, güneş doğmasından batana kadar aç kalacağız diye bize cevap verebilirler.
Ama gerçekte oruç, Yaratıcının da bize verdiği kuvvet ve destekle başardığımız daha derin içsel bir terbiye ve eğitimdir. Sadece gün batana kadar boğazınıza hakim olmanız değildir bizden beklenen manevi boyutta bunun ötesinde bir şeydir. Fazla yemek ve içmekten, kendimize zararlı ve kurtulmak istediğimiz içten ve dıştan gelen tüm şeylerden, vesveseden, kötü arzulardan, hırstan, yalandan, riyadan, tartışmalardan, yalancı şahitlikten, haram yemekten, ticarette mal/hizmet kalitesinde veya terazide sahtekarlık yapmaktan korunacağız…
Yani yoğun bir manevi eğitim ve arınma dönemi olan bu ay boyunca kendi kendimizi terbiye ederek, kendi kalıcı manevi korunma kalkanımızı oluşturacağız ve daha da güçlendireceğiz.
Bu şekilde bize ve iç huzurumuza uygun olmayan her şeyden korunarak, ruh olgunluğuna yakınlaşacağız ve içsel bağlantımıza kolaylıkla ulaşacağız. Aksi takdirde Ramazan ayının adı, fıtr, oruç (uzak durma/sakınma/korunma) ve bereket ayı değil de sadece aç durma ayı olurdu.
****
Oruç ve Ramazan deyince aklımıza sadece İslam ve Müslümanlar gelmesin. Yaradanın (Allah C.C.) bizden öncekilere de başka isimlerde gönderdiği, içinde namaz, infak(verme) ve hac ibadetlerinin bulunduğu ve bugüne kadar bozulmadan kalmış, bütün tek tanrılı dinlerde Oruç zaten bulunmaktadır.
Bu ay ruhumuzu arındırmak, nurumuzu ışıldatmak için kampa girdiğimiz bir aydır. O sizden bütün nefsinize bir ay boyunca hakim olmanızı bekler. Peki neler olabilir bu nefse hakim olma çerçevesinde beklenenler. Ve bu beklenenleri yaptığımızda, nasıl bir bilinç durumuna ulaşırız. Hiç Ramazan ayına ve Oruç kavramına böyle yaklaştınız mı?
Öncelikle, her Ramazan ayında Oruç tutarım diyenlerle, bir ay boyunca beklenen nefsi terbiye kapsamında anladıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum:
- Güneş doğmasından batana kadar yeme ve içmeyi durdurmak.
- Güneş doğmasından sonra ve batana kadar cinsel ilişkide bulunmamak.
- Oruçluyken kimseye, yalan söz, kötü söz söylememek, dilimizi tutmak.
- Oruçluyken kimseyi çekiştirmek, dedikodu(gıybet) yapmamak, ve yargılamamak.
- Ramazan ayında yani bir ay boyunca kendimize ve başkasına zarar verecek şeyler söylememek, düşünmemek ve de eyleme dönüştürüp yapmamak.
Peki tüm bunların, yani bedenin aşırı zevk ve beslenmeyi ikinci plana atarak, sadece bizden beklenen bir ay boyunca, yani Tibetli rahipler gibi ömrümüz boyunca değil beslenmemizi günde sadece 2 öğüne indirdiğimizde neler ortaya çıkabileceğinin farkında mısınız? Bedenden ziyade, Ruhsal zevk ve beslenmemize önem vermemizin, RUHSAL Gelişimimize kazandırdığı şeyler ne kadar büyük olacaktır farkında mısınız?
- Güneş doğmasından sonra, güneş batana kadar yeme ve içmeyi durdurmak, sayesinde ortaya çıkan sadece henüz tespit edilebilmiş sonuçlar.
Oruç sayesinde vücudumuzun fiziksel olarak dinlenmesi. Organlarımızın dinlenmesi ve yenilenmesi. Vücut hücrelerimizin her zamankinden daha hızlıca yenilenmesi. Sağlığımızın geri gelmesi. Bağımlılıklarımızın (ilaç, kafein, tein, çikolata, alkol, sigara vb.) azalıp bitmesi. Hormonlarımızın ve enzimlerimizin kendini hızlıca yenileyen vücut içerisinde hızlıca en sağlıklı şekilde düzene girmesi. İftar ve sahurda ölçülü ve sağlıklı yenildiği takdirde, Şeker hastalığı başta olmak üzere bir çok hastalıktan kurtulmanın yolunun açılması. İçsel dinginlik ve duyguları yemekle ve içmekle bastırma halinden sıyrılmanın yenilmesi. En güzeli de Kahvaltı ve Öğle yemeğine ayrılan vakitlerde içe dönmek için gün içerisinde minimum 1 saat kadar “İçsel Bağlantı”** vaktimizin olması. (**İçsel Bağlantı, hakkında detaylı bilgi için “The Wise” dergisinin, son iki sayısında yer alan tarafımdan devamı da hazırlanan, “inner-net” başlıklı yazı dizisini okumanızı öneririm.)
- Güneş doğmasından sonra ve batana kadar cinsel ilişkide bulunmamak, sayesinde ortaya çıkan sadece henüz tespit edilebilmiş sonuçlar.
Nefsin bedensel arzularımıza ve zevklerimize hitap eden kısmını bir ay kadar sadece Allah rızası için gündüzleri kontrol altına almak. Ramazan akşamlarının serbest bırakıldığını belirtmeliyim. Bize insan olarak verilmiş olan, cinsellikten zevk alma lütfunun farkına varmak ve bunun için şükretmeyi hatırlamak. Yaşadığımız bedensel zevklerin kendimizi gündüzleri kontrol altında tuttuğumuzda daha da arttığına şahit olmak. Yanlış cinsel yollara sapmayı bırakıp, insani fıtrata uygun olan şekilde bu hediyeyi yaşamak.
- Oruçluyken kimseye, yalan söz, kötü söz söylememek dilimizi her türlü kışkırtmaya karşısında bile tutmaya, sessiz kalmaya çalışmak, sayesinde ortaya çıkan sadece şimdilik tespit edilebilmiş sonuçlar.
İşte çok iyi bilindiği halde, maalesef oruç tutuyorum diyenlerce çok az uygulanan bir uygulama. Aslında inanan insanlığın esası olan, yalan söylememek ve iyi huylu insan olmak özelliğini maalesef yemin billah müslümanım diyenlerde, nedense pek görememekteyiz. Ama hepimiz biliyoruz ki hayatta kendimizden başkasını düzeltemeyiz, değiştiremeyiz. O halde her ruhsal çalışma da olduğu gibi bu konuda da dünyada değişim yaratmak adına, önce kendimizden başlayarak, kendimizi arındırmaya çalışmak, başkalarına örnek olmak ruhumuzu olgunlaştıracaktır. Kendimize ve başkalarına zarar verebilecek davranış ve düşüncelerden, nefsimiz içimizden bizi dürtse de bir ay boyunca kaçınmak bizi manevi anlamda yüce bir huzura eriştirecektir. Bu alışkanlığı kazanana kadar, tabi ki başlarda ağzımızdan kötü bir söz ya da bir yalan kaçabilir aklımıza söylenecek neler neler gelebilir…. Bunun da kolay bir çözümü var, eyyyyy sevgili spiritüeller. Yani istemeden yalan söylediğimizde veya öfkeli bir söz ya da düşünce oluşturduğumuzda, bunun hemen farkına varıp tövbe etmek. Ya da epeydir biz spirituellerin dediği gibi hemen “iptal iptal” demek…;) O ortaya çıkan negatif enerjiyi seslice iptal ederek nötrlemek.
- Oruçluyken kimseyi çekiştirmek, dedikodu(gıybet) yapmamak, ve yargılamamanın bize kazandıracağı güzellikler…
Oruçlu olduğumuz süre boyunca, sadece ağzımıza yiyecek-içecek girmemesine değil, bizden çıkabilecek negatif söz, düşünce ve enerjilere de dikkat etmek gerekir. Söz ve düşünce enerjidir, ve sürekli bizler tarafından evrene yayılmaktadır. Bu ay boyunca mümkün olduğunca olumlu olanlarına yönelmek bizim içsel enerjimizi arttıracaktır. Kimseyi çekiştirmemek, kimsenin iyi ya da kötü hakkında konuşmamak, yani kimsenin Dedikodusunu yapmamak alışkanlığı kazanmak üzerinde çalışmalıyız. Ayrıca bu iyidir, şu kötüdür şeklinde dualite oluşturup, kendi eski tecrübelerimize, bize öğretilenlere, bakış açımıza, duygu durumumuza ve mantığımıza uygun şekilde olmayan, hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi ya da hiçbir olayı Yargılamamayı kendimize düstur edinmeliyiz… Seçtiğimiz olumlu düşünce ve sözler, yargılamadan uzak nötr bakış açılarımız, vücut ve beynimizden dünyaya yaydığımız enerjileri de nötrlemek, huzurda olmak, dinginleşmek anlamına geleceği için, çevrenizdeki etki alanının da (aile, arkadaş, şehir, ülke, dünya, kozmos) huzurun ve barışın artmasına yönelik etkiler oluşturacak güzel bir seçim olacaktır. Tabi buna alışkanlık kazanıp yılın geri kalan 11 ayında da uygulamaya devam etmemiz, hem içsel bağlantımızı**, hem de kişisel farkındalık enerjimizi hızlıca yükseltecektir.
Her şeyi sadece Huzurla İzleme modunda olacağımız bu ayda, olumlu ya da olumsuz fikir ve karar ve yargı belirtmekten kendimizi korumalıyız. Bir tepki ya da zorlama ile karşılaştığınız takdirde, “Şu an oruçlu olduğunuzu” söyleyip, kendinize ve karşınızda sizi zorlayan biri varsa ona hemen korunduğunuzu hatırlatın. Ya da acilen sizden bir karar bekleyen kişiye “oruçlu” olduğunuzu belirterek karşınızdakinin kalbini de kırmadan “iftardan sonra bu konuyu konuşalım mı?” deyiverin.
Mümkünse dualite ve yargılama bağımlısı olan ya da çevresindekileri sürekli manipüle etmek isteyen kişilerden mümkün olduğunca bu ay uzak durun. Kendinizi hem içinizdeki, hem de dışınızdaki nefslerden, kaosdan koruyun. İç huzurunuzu koruma vaktidir bu ay. Ramazan ayında yani bir ay boyunca kendimize ve başkasına zarar verecek şeyler söylememek, düşünmemek ve yapmamak bize ve hayata bakış açımıza yeni bir seviye ve alışkanlık kazandıracaktır. Ve bu alışkanlıkları sonrasında da devam ettirdiğiniz sürece, ruhunuzun olgunlaşma sürecine girdiğini ve çevrenizde olan olaylara başka seviyeden baktığınızı göreceksiniz.
Oruçlu olduğunuz bir ay boyunca az yediğiniz gibi mümkün olduğunca da az konuşmaya çalışın. Kimsenin hakkında içinizden bile olsa kötü düşünceler ya da senaryolar üretmeyin. Kimse için kötü planlar kurmayın. Kimseyle mecazi olarak da olsa zihninizde savaşmayın, tartışmayın, çekişmelere girmeyin.
Başkasına kötülük planlamadığınız gibi fiili olarak da yapmayın. Kendinize de maddi ya da manevi zarar verecek şeyler, yani kendinize de kötülük yapmayın. Aşırı alışveriş, bağımlılıklar, küfür, kötü söz, arkadan iş çevirme, kalp kırma, laf sokuşturma gibi şeylerden kaçının bu hem orucunuzu hem de ruhsal saflığınızı bozar. Bir şey yapma dürtüsü aklınıza gelince ya da kalbinize düşerse, “Ben Haram aylardayım kendime ve kimseye zarar verememem gerekiyor.”, “Bu davranış dürtüsü acaba bana veya karşımdakine maddi manevi zarar verir mi?” diye içinize sorun.
Bu önerimin iki sebebi var :
I. Çünkü bu ay, yıl içinde 3 adet bulunan Haram aylardan*** biridir. (***Haram aylar: Savaşın, kavganın ve arbedenin yasaklanmış olduğu aylardır.)
II. Bu ayda gönlünden, yani kalpten dışarıya, maddi-manevi ne verirsen sana misliyle geri döner. Buraya dikkat, bu üzerinde epeyce düşünmeye değer. “Ne verirsen, misliyle sana geri döner”. Yani iyi verirsen, iyi kötü verirsen kötü… Hem de misliyle…
Ayrıca olur da yazım makaslanmadan yayınlanırsa, önce sizlerle Ramazan Ayı ile ilgili ayrıca iki önemli öneri ve hatırlatmayı da paylaşmak istiyorum.
Ramazan ayı Kur’an ayıdır. Nimet ve Rızk olarak bize verildiği vahiylerde bildirilen Kur’anı kendimizce okuma ve kalbimizle anlama ayıdır. Yani başkalarının karışmış bilgilerini izlemeyi, ya da yanlış yol izlediğini düşündüğümüz bu kitabı anlayıp, inandığını ve ona göre yaşadığını söyleyenlere tepki göstermeyi bir kenara bırakıp, kendi kalbimizle Kur’anı okumayı öneririm. Bize okunması emredilmiş son ilahi dinin yaklaşık 600 sayfa olan kitabını kalp gözümüzle okuyup anlamamız gerekir.
İçimde yıllarca dönüp duran şiirsel bir soruyu da sizlerle açıkça paylaşmak istiyorum:
Ansiklopedi gibi serileri olan, fasikül fasikül her türlü yerli, yabancı Kanal, Celse vs. Bilgilerini dönüp dönüp okumuş eyyy çok değerli spiritüeller,
Bilmem ki neden Vahyedilmiş son dinin kitabının gerçekten ve DÜZGÜN tercüme edilmiş, sadece 590 sayfalık bir mealini alıp okumaktan çokça çekinirler?
Acaba okuduğunu sadece ve sadece kendi seviyesinden anlamış, veya kitabın başka bir dilde yazılmış olduğunun arkasına sığınarak, kafasındaki farklı şeyleri bize yutturmaya çalışan, bağğğzı şeylere kızdıkları için mi hep geriye çekilirler.
Kadir gecesini ramazanın son 10 gününde 21’den sonraki tüm tek sayılı gecelerde arayınız denildiğini de mutlaka duymuş olmalısınız.:) Ruhsallık ve yeni çağ öğretilerinde arınma ve yeni alışkanlıklar kazanma konusunda sürekli karşımıza çıkan, şu meşhur 21 gün sınırını hepimiz biliriz, duymuşuzdur, okumuşuzdur. Bu açıdan baktığımızda, belki de ruhumuzu ve vücudumuzu arındırdığımız bu ayın içindeki o özel gecenin, yani edilen tüm hayırlı duaların kabul olduğunu söyledikleri “Kadir Gecesi”nin, Ramazan ayının 21. günden sonra yani biz tamamen arındıktan sonraki gecelerde aranması belli ki hiç de tesadüf değildir.
Son olarak Ramazan ayı mecburiyetin olmadan iyilik yapma ayı olduğunu hatırlatmak istiyorum. Tüm dünya genelinde birlikte aynı anda yapılan bir saatlik, barış, iyi niyet sevgi gönderme meditasyonları vardır hani, pek çoğumuzun evinden ya da grupça toplanarak bağlandığı, katıldığı ve enerjisini kattığı. Bu öyle bir ay ki tüm dünya genelinde hem de 30 Gün boyunca, bir çok kişinin aynı anda katıldığı bir kendini arındırma ve karşılıksız iyilik yapma ayıdır. Bu aya bir de o gözle bakmamız gerekir. Her ne kadar tam tersi davranan kişileri görsek de bunlara takılmamadan gönlümüzden vermeye odaklanmak en güzelidir.
Verecek hiç bir şeyimiz yoksa eğer, kalpten bir gülümseme ile bir merhaba bile yetecektir karşımızdaki kişiye. Ramazan ayı öyle bir aydır ki o ayda “ samimiyetle infak edene”, yani başkalarına yardım edene, paylaşana, verene, tabi ki tamamen “kalp razılığıyla ve Allah rızası için verene”, Allah(cc) bire 10, bire 100, bazen de bire 7000 verir de denilmektedir. Deneyin ve içtenlikle, nefsinizi öne çıkarmadan, kalpten verin, o kadar kısa bir sürede karşılığının geleceğini göreceksiniz ki siz bile buna şaşıracaksınız. Ama beklenti yapmadan plan kurmadan içtenlikle, samimiyetle ve sadece iyilik için verin, hayır için verin, gösteriş ya da üstünlük taslamak için değil, sadece ve sadece Allah rızası için verin. Unuttuğunuz bir anda, yaptığınız iyiliğin ya da verdiğiniz hediyenin size katlanarak geri döndüğünü göreceksiniz.
Çok bereketli bir aydır Ramazan, o nedenle bu ay boyunca, bizden evrene maddi manevi düzeyde, ne çıkarsa katlanarak bize döneceğini mutlaka hep hatırlamamız gerekir. Bu nedenle de bu ay boyunca ruhsal olgunluk ve içsel bağlantımızı artırmak için, kendimizi arındırma ve kötülükten korumanın yanında, sadece iyilik düşünmeye, söylemeye ve yapmaya odaklanmalıyız.
Bu bereket ayında madem verdiklerimiz katlanarak geri dönüyor, Ruhumuzu ve Nurumuzu koruyarak, her birimizin kendimize ve çevremize, kalbimizden sadece iyilik, barış ve fayda vermemiz dileğiyle.