Tesviye Dergisi’nin 63. sayısında Washington’a dair “Masonik Mabet şeklinde plânlanmış bir kent” adıyla bir yazı yayınlanmıştı. O yazıda Washington’un masonik simgeleri şöyle anlatılıyordu:
“Masonik Mabet şeklinde plânlanmış bir kent”
“…Amerika Birleşik Devletleri’nin eyaletleri arasında hangisinin başkent olacağı kavgasını çözmek üzere, üç eyaletten toprak alınarak ortaya çıkartılmış olan Washington, yapay bir kenttir.Washington D.C. bir eyalet değildir. Bu nedenle senatörü de yoktur. Senato’da kenti temsilen, sorunları izlemek üzere, özel statüde, oy hakkı olmayan bir senatör bulundurur. Washington, başkent olmak üzere inşa edildi. Şehir mimarisi ise masonik bir mabedi simgeler:
Capitol, Senato ve Anayasa Mahkemesi (Supreme Court) kentin Doğu’sunda yer alır. Bu bize hukukun her şeyin üstünde olduğunu anlatır.
Lincoln Memorial Abidesi Batı’dadır. Lincoln sistemi kurtarmıştır. Koruyucudur. Bize Birinci Nazır’ın kürsüsünün yerini gösterir.
Jefferson Memorial Abidesi ise Güney’dedir. İkinci Nazır’ın kürsüsünün bulunduğu yerdedir. Çünkü Jefferson bir öğretmendir.
Beyaz Saray Kuzey’dedir. Başkan tevazu ile hareket etmeli, kral olmadığını her zaman hatırlamalıdır.
Birbirine paralel Constitution (Anayasa) ve Independance (Özgürlük) caddeleri mabedin iki sütununu sembolize eder.
Üzerinde “G” harfi bulunan Washington Abidesi kentin tam merkezinde yer alır…” (1)
Kayıp Sembol’de bir de George Washington’un masonluğundan ve köşe taşı simgeciliğinden bahsediliyordu:
George Washington ve Köşe Taşı
“…4 Şubat 1789’da Washington, Birleşik Devletler’in ilk başkanlığını, John Adams’da ilk başkan yardımcılığına seçildi. Göreve getirilme töreni 30 Nisan’daydı. Yemin töreni, New York Büyük Locası Büyük Üstadı ve rahmetli Generel Richard Montgomery’nin kayınpederi Robert Livingston tarafından yönetildi…
Yemin töreninde kullanılan İncil, New York’taki 1 Numaralı St. John’s Locası’nın İnicii idi.O tarihlerde Washington, Virginia’daki 22 Numaralı Alexendria Locası’nın üstadı muteremiydi.
18 Eylül 1793’te Capitol’ün köşe taşı resmen yerleştirildi.Maryland Büyük Locası merasimi yönetti ve Washington’dan üstad-ı muhterem olarak görev yapması istendi.
Maryland Jürisdiksiyonu’na katılmış localar ile birlikte,Washington’un, Virginia’daki kendi locası, Alexendria’datörende hazır bulundu.
Bir topçu birliğini de içeren müthiş bir geçit töreni yapıldı.Arkasından bando,bandoyu takiben de Washington,locaların tüm görevlileri ve üyeleri tam takım regalyalarını kuşanmış bir biçimde gelmekteydi.
Güney-doğu köşe taşının yerleştirildiği çukura vardığında, Washington’a,olayın anısını simgeleyen ve katılan tüm locaların isimlerini içeren gümüş bir plaket takdim edildi.
Topçu birliği top atışı yaptı.Daha sonra Washington çukura inerek plaketi taşın üzerine yerleştirdi.Etrafına da Masonik Ayini’n standart simgesel donatısı olan mısır,şarap ve yağ kapları yerleştirildi.
Katılanların tümü duaya katılarak masonik şarkılara eşlik etti.Topçular tekrar top atışı yaptı.
Washington ve mahiyetindekiler daha sonra köşe taşının doğusuna doğru hareket ettiler ve burada başkan;geleneksel üç basamaklı platformun üzerindeki kürsüde ayakta durarak,söylevde bulundu.
Söylevi masonik şarkılar takip etti ve topçular son top atışını yaptılar. Washington’un merasim sırasında kullandığı ‘çekiç,gümüş mala,gönye,düzeç,bugün Kolombiya Federal İdare bölümündeki 5 numaralı Poatamac Locası’nda bulunmaktadır.Taktığı önlük ve eşarp ise kendi locası olan 22 numaralı Alexandria Locası’ndadır.
Sonuçta, Capitol ve Beyaz Saray’ın herbiri ulusun başkentin planında ayrıntılı bir geometrinin odak noktaları olacaktı. Bu geometri özgün olarak Pierre L’Enfant adlı bir mimar tarafından tasarlanmış ve sonuç olarak Washington ve Jefferson tarafından geliştirilmişti. Böylece Masonik Templiyeler tarafından kullanılan figür olan haçın birleştirilmesinden meydana gelen tipik sekizgen ortaya çıkmıştı…” (2)
Dan Brown’ın “Kayıp Sembol’ünde” tüm bu bilgilere ek olarak Kongre Binası’nın (Capitol Hill) ilk köşe taşının 18 Eylül 1793’de, saat “onbir buçuk ile yarım” arasında yerleştirildiği yazıyor.
Sözkonusu zaman aralığının seçilmesinin sebebinin ise o gün o saatte uğurlu sayılan “Caput Draconis’in Başak Burcu’nda” olması gösteriliyor.
Kongre Binası’nda olduğu gibi Beyaz Saray ve Washington Anıtı’nın da aynı astrolojik koşullarda yerleştirildiği de ayrıca belirtilmiş.
Başak Burcu’nun İsis ve Hz. Meryem ile de ilintisi var ama burada köşe taşı yerleştirilirken masonik ayin gereği konduğu söylenen “ mısır” ile ilgili olabilir zira Başak Burcu “ mısır ve hububat” ile de ilgili…
“Caput Draconis’in” anlamı “Ejderhanının Başı”; astrolojide “Kuzey Ay Düğümü”
Birde ” Cauda Draconis” var; “Ejderhanın Kuyruğu, güney ay düğümü…
Konuyla ilgili yazılara internetten baktığımızda Caput Draconis’in neden “uğurlu” göründüğünü anlıyoruz
Caput Draconis’in, Jüpiter’in özelliklerini taşıdığı, o nedenle başarıyı temsil ettiği görüşü var.
Burada tespit ettiğimiz Jüpiter bizi ” 1 ABD Doları’na ” götürüyor.
1 ABD Doları Üzerindeki Latince Yazılar
1 ABD Doları üzerine işlenen Büyük Mühür’ün ortaya çıkışı 1782’dir ancak, dolar üzerine konması 1935 yılıdır. (3)
Dolar üzerinde, duymuş veya görmüşsünüzüdür, latince sözler vardır. Önce onların anlamlarına bakalım.
Novus Ordo Seclorum :
Anlamı ” Çağların Yeni Düzeni” (4)
E Pluribus Unum :
Çokluktan çıkan teklik .
Kitaptaki açıklamalardan anladığım kadarıyla her bir insanın tanrı olduğunu temel alarak; evrenin her bir insanın(ruhun) zihni ile yaratıldığı inancını açıklıyor. “Tanrı çoğuldur” derken de bu kastediliyor, Tanrı yok Tanrılar var. Bu nedenle masonik aydınlanma da amaç, bu kayıp bilgiyi üyelerine hatırlatmak ve üyelerinin aydınlanarak tanrılaşmasına yardımcı olmak.
Annuit Coeptis (5):
Wikipedia’daki ilk kaynağa göre “o başlangıçı destekler veya o girişimimizi destekler”, ikincisinde de Tanrı (he”God”) başlangıcı/girişimimizi destekler”
Vikipedia’daki kaynaklara göre ” Novus ordo seclorum” ve Annuit Coeptus” yazılarına ilham veren Virgil’in eserleri imiş…
Jüpiter bağlantısı da bu noktada ortaya çıkıyor, “Annuit Coeptus” ile ilgili sayfada Virgil’in hangi eserinde ve nasıl geçtiği gösterilmiş:
“Jupiter omnipotens, audacibus annue cœptis. It is a prayer by Ascanius, the son of the hero of the story, Aeneas, which translates to, “Jupiter Almighty, favour [my] bold undertakings.”
Yunan Mitolojisi’ndeki Zeus’a denk olan Jüpiter’e Romalılar ” Göklerdeki Babamız” dermiş, hristiyanlığa da buradan geçmiş. (6)
Washington’daki Roma
Dan Brown, kitabın bir yerinde ABD’nin kurucu atalarının Washington’a Roma dediklerinden bahseder.
Buna göre şehre Roma, içinden geçen nehre Tiber demişler. Şehri tanrı ve tanrıçalar ile doldurulmuş panteon ve tapınaklarla donatmışlar. Kongre Binası’nın Rotundası (daire biçiminde kubbeli bina veya oda), Roma’nın bakire ateş koruyucularının tapınağı Vesta’ya ithafen yapılmıştı…
Kitabın bir yerinde ise Rotunda’da Washington’un, Romalıların Jüpiter ile eş tuttukları Tanrı Zeus şeklinde bir heykeli bulunduğundan bahsedilir. Sonradan kaldırılıp, Simithsonian Amerikan Ulusal Tarihi Müzesi’ne konmuş.
Jüpiter, Zeus, Washington ve Tanrı(laşmak)…
Kitabın bir yerinde Dan Brown, hermetik bir özdeyiş üzerinden Tanrılaşmaya değinir:
“Sizler Tanrı olduğunuzu bilmez misiniz”
Diğer bir yerde ise ” efsanevi piramidi” açıklarken ” aydınlanmış bir insanın ( masonik çerçevede), Tanrılaşacağı” üzerine karakterleri arasında bir konuşma yaptırır.
Anlaşılan Washington, kendisinin içindeki cevheri ortaya çıkararak Tanrılaştığını düşünmüş olmalı…
Bitmemiş Piramid ve Üçgen İçindeki Göz
1 ABD Dolar’ının arka yüzünde sol tarafında bitmemiş bir piramit var.
Piramidin bitmemiş kesimi toplam 13 sıradan oluşuyor.
Bitmemiş piramidin en alt sırasında Roma rakamı ile bir tarih kazanmış: MDCCLXXVI:1776
1776 yılında Amerika, bağımsızlık bildirgesini ilan etmişti.
Ancak 1776 yılı bize Adam Weishupt’ı da çağrıştırıyor zira o yıl İlluminati’yi kurmuştu.
1776 yılında yapılan bir başlangıç/girişime ” Yeni Çağların Düzeni” adı veriliyor ve “O” diye bahsedilen bir gücün kendilerini desteklediklerini iddia ediyorlar.
Kitapta obelisk biçimli Washington Anıtı’nın tepesindeki piramid şekilli kısımda Laus Deo(Tanr’ya şükürler olsun) yazdığı belirtiliyor.
Sanırım burada bahsedilen Tanrı’nın bildiğimiz tanrı değil de “ çokluktan çıkan tek” olduğunu anlamışsınızdır.
Ancak buraya kadar yazdıklarımda “yaradılış” kısmı eksik kaldı sanırım. Onu da “üçgen içindeki göz” üzerinden açıklayacağım.
Washington Anıtı’na Google’dan bakarsanız Obelisk yani bizim Dikilitaş dediğimiz Mısır kökenli bir anıt olduğunu görebilirsiniz.
Mısır dikilitaşları ile ABD doları üzerindeki “ üçgen içindeki göz/nokta) aynı simgeciliğe aittir.
Burada sayı simgeciliğine biraz bakacağız…
Masonik simgecilikte Herşeyin içinden doğduğu Teklik yani Bir Nokta(.) ile gösterilir.
(Bu nedenle masonik simgeler 1 ABD Doları’na konmuştur, iki veya 5 değil…)
Bir (1), ikiye(2), Nokta ise Çizgi(-)’ye hayat vermiştir. Dikey Çizgi(ı) aktif, yatay çizgi(-) ise pasiftir. İki(2) aynı zamanda zıtlığı simgeler.
Karşıtlar yani bir(1) ve (2), üçte(3) birleşir ve üçgen ortaya çıkar.(7)
Osiris(Amon-Ra)(1), İsis(2) ve (Horus): Hristiyanlığa yansıması Baba+Anne(Kutsal Ruh) + Oğul(Hz.İsa)…
Yazımdaki ilk alıntıda gördüğümüz üzere, masonik şehir planına göre Washington’da, dört yöne yerleştirilmiş yapılar ve kentin dolayısıyla yapıların dahil olduğu şehir planının da merkezine yerleştirilmiş üzerinde “G” bulunan Washington Anıtı var.
“G” bir görüşe göre Tanrı(God), diğerine göre ise Yaradılış ( Genesis) anlamına geliyor. Masonluğa göre aralarında pek bir fark yok gibi duruyor…
Merkeze Washington Anıtı’nın konulması ve etrafına da her bir yöne bilinçli bir biçimde yapıların yerleştirilmesi Haç’ı çağrıştırıyor.
Bu kısımda alıntısını yaptığım kitapta Dört(4) ile ilgili olarak şöyle bir açıklama var:
“ …Dörtten meydana gelen bir şey ifade edilmek istendiğinde bu aktif (I)ve pasif(-) çizgiler, bir noktadan, bir merkezden yayılmayı ifade eder biçimde çakıştırılır ve haç(+) biçimi meydana getirilir…”(7-ı)
Dört yöne ve merkeze yerleştirilmiş yapıların sebebi bu simgesel yorum olmalı.
Geriye de caddelerin anlamları kalır:
“…Birbirine koşut Constitution ve Independance (Özgürlük) caddeleri mabedin iki sütununu sembolize eder…”
Joakin ve Baez; sütunların adı.:
“…Mason mabedlerin girişlerinde sağda Jakin solda Boaz sütunları bulunmaktadır…”(8)
Jakin, sağda olduğuna göre Eril, Boaz solda olduğuna göre Dişil enerjiyi simgeliyor olmalı.
Özgürlük Heykeli’nin bayan olduğunu düşünürsek; Özgürlük Caddesi dişil enerjiyi/Boez’i, Anayasa Caddesi de eril enerjiyi/jakin’i temsil ediyor olmalı, bir tahmin..
Özgürlük Heykeli’nin elindeki meşale için Eril Ateş İlkesine bakmak gerek:
“…Pisagor’a göre 1 sayısı “Monad” dı, yani tekti. Hiçbir benzeri olmayan önsüz-sonsuz yaşamı, tüm varlıkların bünyesinde çıktığı eril ateşi, Tanrının kendisini simgelerdi.
Sembolü bir nokta idi ve Yüce Varlığın yanı sıra, İlahi Aklın, yani Hikmetin de simgesiydi. Hikmeti sayesinde kendisinden dışarı birşeyler veren ancak bu sırada hiç değişmeyen ve değişmez niteliğiyle eril olan Monad, Tanrı ile birlikte, onun yeryüzündeki tezahürü olan insanın da sembolüydü. Diğer bir deyişle Monad, hem Makrokozmosu, hem de Mikrokozmosu bünyesinde barındırıyordu…” (9)
Buradaki tanrının eril enerji ile simgelendiğini gözden kaçırmayalım; Baba-tanrı simgeciğine sebep bu öğreti…
Ateş, eril enerjiyi simgeliyor, bu nedenle sağ elde.
Sol eldeki tablette Bağımsızlık Bildirgesi’nin ve İlluminati’nin kuruluş tarihi olan ve dolardaki piramide de yazılı olan 1776 tarihi var. (10)
Özgürlük Heykeli’nin başında Yedi ışıklı bir taç var:
“7 sayısının Pisagorcular için önemi çok büyüktü. Kutsal üçlü Triad ile, düzeni oluşturucu Tetrad’ın bileşiminden meydana geldiği için, tekamül yasasının simgesiydi ve sembolü de, dörtgen üzerine kurulu üçgenlerden oluşan pramitti. Pisagor böylece, Mısır’daki piramitlerin yapılış tarzlarına da bir açıklama getirmiş oluyordu; “İlahi Tekamül” sembolleri…” (9-ı)
Görüldüğü üzere Yedi(7) sayısı piramidi simgeliyor, dolayısı ile taçdaki yedi ışık da…(10-ı)
Diğer bir kaynakta ise Yedi(7) aynı zamanda “ fikir(üçgen) ve formun(kare) birleşimini” yani “gerçekleşmeyi” de simgeliyor…(7-ııı)
Özgürlük Heykeli üzerine okuduğum bir yazıda Fransız masonları tarafından hediye edildiği ve Tanrıça İsis’i simgelediğini okumuştum sanırım. Bu durumda “ meşaledeki ateş; Osiris(Amon-Ra) ve heykelin kendisi de İsis olur, bu da bizi Mona Lisa tablosuna götürür zira Dan Brown, “Da Vinci Şifresi’nde” , Mona Lisa’nın “ Amon ve İsis’in” anagramı olduğunu yazmıştı…
Konu biraz dağıldı, tekrar “ ABD Doları’ndaki “Üçgen içindeki göze” dönelim.
Bir(1), nokta(.) , eril ateş, ve tanrıyı simgeliyordu.
Ancak üçgeni açıklamak için iki(2) ve üçe(3) de bakmak gerek.
İki ise:
“…İki(2) sayısı evrende varolan düaliteyi gösteriyordu. Bölünmez öz ile bölünebilir cevher; hayatı bahşeden aktif eril prensip ile hayatın oluşumunu sağlayan pasif dişil prensip; Osiris ile İsis. Bir çizgi ile sembolleştirilen 2 “Diyad”dı, hikmetten doğan fikirdi. Doğurgandı ve bu vastfıyla dişildi. Hayatı içinde barındıran suydu. Tanrının dişil yönünün ifadesiydi…” (9-ıı)
Ve Üç(3)
“…Monad ve Diyad’ın birleşiminden ortaya çıkan 3 sayısı, yani “Triad”, hikmetten çıkan fikirle oluşan eserdi. Osiris ve İsis’in oğlu Horus’du. Sembolü bir üçgendi ve yaşam skalasının tüm yasalarını ve özellikle de Yeniden Doğuş yasasını içinde barındıran anahtardı. Triad, İlahi Kelamdı, evrenin kendisiydi ve topraktaki yaşam cevheriydi…” (9-ııı)
Üçgenin yani Horus’un ortaya çıkması için bir(1) ve iki(2) birleşiyordu yani Osiris(Amon-Ra) ve İsis.
Böylece üçgenin, masonik simgecilikte Mısır’ın Ezoterik Öğretisi’nde yer alan yaradılış fikrini simgelediğin iöğreniyoruz.
Başlangıçta “ eril ateş” var, bu Osiris(Amon-Ra), Bir(1) ve Nokta(.) olarak simgeleniyor. O Noktadan(.), yaradılış başlayınca İki(2) yani dişil enerji(İsis) ortaya çıkıyor. Osiris ile İsis’in birleşimi ile yani “ hikmetten çıkan fikirle” bir eser( Horus) meydana geliyor.
Anlaşılan Osiris ile İsis’in birleşimi ile evren ortaya çıkıyor, zaten yazar da Horus’un “ topraktaki yaşam cevherini de” simgelediğini yazıyor…
“Üçgen İçindeki Nokta” yani “Üçgen İçindeki Göz”, anlaşılan bir Nokta’dan(.) başlayan yaradılışı anlatan bir ezoterik simge. Deizm’deki “ ilk sebep” gibi…
Piramite içrek(ezoterik) ve dışrak(egzoterik) gözle baktığımızda, içrek açından “ ilahi tekamülü” simgeliyor, bu kısmı “Tanrılaşmak” ile ifade ediyorlar.
Dışrak gözle baktığımızda ise “ fikir ve eserin birleşmesini” simgeliyor yani Masonik ideallere göre kurulacak Tek Dünya Devleti…
Henüz bu olay gerçekleşmediği için piramit tamamlanmamış durumda.
Burada dikkatten kaçması gereken diğer bir Horus simgesi olan “ İlahi Kelam”
İlahi Kelam’ın ne anlama geldiğini ise Masonik İncil kısmında değineceğim
13
Kartalın pençelerinde 13 zeytin yaprağı ve 13 ok var.
Kartalın tepesindeki yıldızlar da toplam 13 tane.
Annuit Coeptus ve E Plurubis Unum, 13’er harfli
Tamamlanmamış Piramit, onüç katlı
13’ün uğursuz sayıldığı bir kültürde bu kadar 13 olması ilginç ama ezoterik açılımını bilmiyorum…
Daire İçinde Nokta
Kitapta yer alan bir simge anlamı: Herşey birdir, birden gelir. (7-ıı)
MASONİK İNCİL VE HZ.İSA
Kitapta bahsedilen Jefferson İncili, Deizm başlığı adı altında Wikipedia’ya da yer alıyor:
“Kişisel olarak deistlerin düşünceleri oldukça geniş ve değişiktir. Bazıları aralarında kendilerini asıl hristiyanlar olarak da ilan etmiş; İncil’den mucizeleri, kehanetleri ve bilinmezleri çıkartarak; İsa’nın insanlara iyilik öğretmek isteyen biri olduğunu sunmuşlardır. Örnek olarak Thomas Jefferson bu öğeleri çıkartarak Jefferson İncili’ni yazmıştır…” (11)
Aynı kaynaktaki iki bilgiye daha bakalım:
“TDK’ya göre Deizm; Tanrı’yı yalnızca ilk sebep olarak kabul eden, Tanrı için başka herhangi bir güç ve nitelik tanımayan, vahyi reddeden görüş, tanrıcılık…” (11-ı)
TDK’nın açıklaması Jefferson’ın İncili ve masonik bakış açısıyla uyumlu…
Konuyu genişletirsek…
Masonların İncil’e ve Hz. İsa’ya bakış açıları da haliyle farklıdır. Hz. İsa’nın Esseni tarikatına mensup olduğu ve orada öğrendiği bilgileri insanlara simgelerle örterek anlattığı, esasen vahiy alan bir peygamber ya da Tanrı oğlu olmadığına inanılır.
Kitapta bahsedilen Jefferson İncili’ne değinmeden önce Masonluğun Hz. İsa ve İncil’e bakış açılarına bir göz atmak gerekiyor:
“…İsa, Musa’nın öğretisinin Ezoterik yönünü yüzyıllardır bünyesinde barındıran Esenniler arasında dünyaya geldi. Yahudilikteki dinsel yozlaşmadan uzak kalabilmek için Esenniler Yehuda çölündeki Kumran’a çekilmişlerdi…
…
Esenniler üç dereceli bir inisiasyon örgütü oluşturmuşlardı (1). Bu örgütün kurallarına göre Esenniler arasında doğan ya da dışardan Esenniler’e katılmak isteyen kişiler uzunca süre gözetim altında tutulurlar ve layık görülürlerse özel bir törenle örgüte alınırlardı…
…
Kabul töreninde yeni üye, kendisine verilecek sırları ifşa etmeyeceğine dair ölümüne yemin ederdi. İşte Esenniler’in İsa’yı reddetmelerinin arkasında, bu yemine uymamış olması yatmaktadır.
Esenni öğretisi, derecelerle ilintili olarak üç aşamalı verilirdi. Bu öğreti, Musa’nın Ezoterik doktrininden başka bir şey değildi. Esenniler genelde bekar yaşayan insanlardı ve İsa da bu geleneği bozmadı. Esenniler arasında en üst dereceye kadar çıkan İsa, kişiliği gereği bununla yetinmedi ve daha fazla şey öğrenmek istedi…”
“…İsa, öğretisini cümleler haline getirilmiş sembollerle, mesellerle geniş halk kitlelerine sundu çünkü halkın bu öğretiyi başka türlü benimsemeyeceğini iyi biliyordu.
…
Sen Jan tarafından yazılan bu İncil, doktrinin iç yüzünü, Ezoterik yönünü ortaya koymaktadır. Bu nedenle Yuanna İncili, Ezoterik öğreti yanlısı Şövalye Tarikatlarınca kabul edilen yegane İncil olmuştur. Malta Şövalyelerinin bir diğer adı, Sen Jan Şövalyeleridir. Protestanların benimsediği, Mason olan Hristiyanların üzerine yemin ettikleri İncil hep Yuanna İncilidir (4)…” (12)
“…Sen Jan, “Tanrı senin içindedir” der. Nitekim, Hristiyan Masonlar yeminlerini Sen Jan’ın İncili Yoanna üzerine yaparlar.
…
1742 yılında yayınlanan bir kitapta, yabancı bir Masonu tanımak için sorulan “nereden geliyorsun?” sorusuna verilen cevabın, “Sen Jan Locasından” şeklinde olduğu görülmektedir.
…
Masonluk da, Hristiyan Ezoterizminde belirtildiği gibi, Tanrının insanın içinde bulunduğuna inanmaktadır.
İnsanın Tanrıyla özdeşliğini savunan Masonluk, insan, Tanrı, evren birliğine de inanmaktadır ve bu inancı doğrultusunda Masonluğun evrensel olduğu belirtilmektedir…” (13)
Masonluğa göre Hz. İsa, Esseni Tarikatı üyesi iken sırrı halka açmış, bu nedenle Esseniler tarafından dışlanmış bir kişi….
İLAHİ KELAM VE KAYIP KELİME
Essenilerin “ İlahi Kelam’ı” ile Dan Brown’ın “Kelimesi” birbirleriyle bağlantılı gözüküyor.
Esseniler hakkında Ergun Candan’ın “İsa Peygamber’in Gizli Öğretisi” adlı kitabında yazanlar:
“…Krişna tarafından Hint’te, Osiris rahipleri tarafından Mısır’da, Orfe ve Fisagor tarafından Yunan’da, Zerdüşt tarafından İran’da yaşatılmış “İlahi Kelam Doktorini”, Carmel Okulu’nun Büyük Mabedi’nde İsa’ya aktarıldı.
Kelam: Vahiy demektir.
İlahi Kelam: Göksel bilgilendirmenin yani ruhsal tebligatın Ezoterizm’deki karşılığıdır.
İnisiyatik kökenli “Gizli Sırlar Öğretisi”nin temelini oluşturan “İlahi Kelam Doktorini”, Eseniler’in sırlarının da temeliydi. Bu öğretiye göre “Tanrı”nın en yüce tezahürü “İnsan”dı. İnsan Evrensel Varlığın bir tezahürüydü.
Evren Makrokozmos, insan ise mikrokozmostu. Sufizm’in de temelini oluşturan bu anlayışa göre insan, Tanrısal bir güce sahiptir ama dünyaya doğmakla bu potansiyelinden uzaklaşmıştır. Bu potansiyeline inisiyasyonla ulaşabilir ve Tanrısal gücünü dünyada yaşarken de kullanabilir. Eseni İnisiyasyonunun temel de işte bu hedefe odaklanmıştı…” (14)
(Bu alıntıdaki yazının tamamına baktığımızda, Esseni Öğretisi ile masonlarınkinin arasında belirgin farklar var olduğunu gördüm, anlaşılan Esseniler de farklı farklı yorumlanıyorlar…)
SONUÇ
Dan Brown’ın bize kitabının en sonunda “ kayıp kelime’nin”, ABD’nin kurucuları için İncil olduğunu söylüyor.
Ancak Dan Brown’ın İncili, masonik İncil.
Ve Masonik İncil ister Esseniler bağlantısı üzerinden yapılan, isterse masonluğun dayandığı Ssmgeler üzerinden yapılan yorumlarla olsun, bize Mısır’ı işaret ediyor.
Tek bir doğru öğretinin olduğu ve bu öğretinin çeşitli dinsel metinlerde örtülü olarak durduğunu anlatıyor Dan Brown.
Bu öğretiye göre, “Tanrı sınırsız insan potansiyelinin bir simgesiydi ve aydınlanan her insan da Tanrılaşırdı”
Yani “E Pluribus Unum” ; Tanrı, çokluktan çıkan tektir…
Ve “ Kayıp Kelime’nin”, aslında tüm dinsel metinlerde ( İncil, Kuran,Bhagavad Gita…vb) de yer aldığını ekliyor.
Kitabın en sonunda da Tanrı’nın ( masonik yorumuyla) tüm insanların paylaştığı ortak bir simge olduğu ama asıl anlamının yani “Tanrı’nın sınırsız insan potansiyelinin bir simgesi” olduğunun unutulduğu bilgisi veriliyor Langdon’un ağzından…
Tüm bu öğretinin kökleri ise gördüğümüz üzere Mısır’a dayanıyor…
Masonik Öğreti de kaynağını Mısır’dan aldığını iddia etmekte; belli başlı simgeler de bu savı doğruluyor.
Sözkonusu öğretinin belirleyici kısmı sanırım şu kısmı:
“…Masonik düşünceye göre evrende hiçbir şeyin sonu veya başlangıcı yoktur. Herşey sürekli bir gelişme ve değişim içindedir. Bu durum evrene hakim olan evrim ve hareket kanunları ile açıklanabilir.
Evren, bu kanunlar çerçevesinde sürekli bir devinim ve büyüme içerisindedir. İnsan evrenin bir parçasıdır ve sadece onda hakikati kavrayacak yetenek vardır.
Masonluk, yoktan var edici Tanrı fikrini kabul etmez…”
Dan Brown, kitabında Mısır kökenli kayıp kelimenin İslam da dahil olmak üzere çeşitli metinlere dağıldığını iddia ediyor ama altını çizdiğim kesim, O’nu yalanlıyor. İslam’daki Tanrı’nın en büyük özelliği “ yoktan var etmesidir. Hal böyleyken Dan Brown’ın böyle bir iddia da bulunması ilginç.
Keza alıntı yaptığım kaynaktaki Esseni Öğretisi ile ilgili olarak Ergun Candan yorumu da farklı:
“3- Varlık yokluğu bilmez. Bu nedenle yoktan vareden Yaradan’la ilgili hiç bir tasavvurda bulunulmaz. O’na isim ve sıfat takılmaz.”
Bu kaynağa göre Esseniler “ Yoktan var eden Tanrı fikrini kabul ediyorlar”
…
Belli kiDan Brown üzerinden yapılan propoganda ile Tek Dünya Devleti kurmak için, kendi Masonik Ülkülerini allayıp, pullayıp, tüm insanlığa kabul ettirecekleri bir din peşindeler.
Bu planları için Demokrasi kavramından sonra Tanrı kavramını da kullanıyorlar.
Ayrıca kitapta dikkat edilirse masonluğun insanlığa faydalı bir tarikat olduğu, masonların insanlığa büyük yararları olduğu söyleniyor.
Halbuki o insancıl ülküye sahip olduğu iddia edilen ve bugün, emperyalizm ile özdeşleşmiş Masonik ABD üzerinden bile bu iddiaya baktığımızda masonluğun dünyaya zarar verdiğini görebiliriz.
Sonuç olarak insanların inançlarına saygı duyup, hoş görmek gerek, bu nedenle masonlar da istedikleri öğretiyi kabul etmekte özgürler, onların inançlarını eleştirmek,yargılamak yanlış olur.
Ama kendilerini barış ve özgürlük havarileri gibi görüp, dünyaya huzur getirecekleri iddiaları hiç gerçekçi değil ve gayet eleştiriye açık bir iddia…
Konu hakkında daha önce ayrıntılı bir eleştiri yazmıştım, bu nedenle yazıyı daha fazla uzatmayacağım.
Daha kapsamlı eleştirim için “İlluminati mi?” yazıma bakabilirsiniz.
https://www.derki.com/sayi34/17-illuminati-mi.html
KAYNAKÇA:
1-) “Masonik Mabet şeklinde plânlanmış bir kent”,
https://www.derki.com/forum/viewtopic.php?f=7&t=225
2-) “Mabet Ve Loca”,Micheal Baigent/Richard Leigh,Emre Yayınları,Syf 284,285,286
3-) Melekler ve Şeytanlar’ı Aydınlatmak, Simon Cox, Klan Yay.,Syf 63
4-) Büyük Mühür
http://www.greatseal.com/mottoes/seclorum.html
5-) Annuit Coeptus
http://en.wikipedia.org/wiki/Annuit_c%C5%93ptis
6-) Jüpiter
(http://tr.wikipedia.org/wiki/J%C3%BCpiter_%28mitoloji%29)
7-) “Okültizm, Tarih Boyunca Gizli Bilimler”,Ege Meta Yay.,Syf 169-170
😎 Jakin ve Boaz
http://odatv.com/n.php?n=bulbulderesi-ve-suleyman-mabedi-1303101200
9-) “Antik Yunan Ezoterizmi, Cihangir Gener)
https://www.derki.com/sayfalar7/yunan.html
10-) Özgürlük Heykeli
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96zg%C3%BCrl%C3%BCk_Heykeli
11-) Deizm ve Jefforson İncili
http://tr.wikipedia.org/wiki/Deizm
12-) “FARKLI BİR İNİSİYE; İSA…”, Cihangir Gener
http://www.historicalsense.com/Archive/CG/CG_7.htm
13-) “MASONLUK VE EZOTERİZM”, Cihangir Gener
http://www.historicalsense.com/Archive/CG/CG_12.htm
14-) “İLAHİ KELAM DOKTORİNİ”, Taner Tözün