Yahu, eleştirel bir Hans Sistematiği yazalım dedik, başımıza gelmeyen kalmadı ha. Bir kere benim Hans için kendime verdiğim rol ve görev, eleştirmenlikti. Olaylar döne dolana neredeyse beni Hans avukatı yaptı-yapacak.E valla, millet haklı ve tabi ben de haklıyım. Bir çok insan artık benim Hans’la “yediği ayrı gitmeyen” biri olduğumu sanıyor. Bre aman! 20 yıl önce bir kere karşılaşmışız hepsi bu! “Hans’la görüştüğüm falan yok. Sen ne biliyorsan ben de onu biliyorum” dediğim zaman hemen Türk ya da doğulu kafası kabak gibi sırıtıveriyor. Gözler “Hadi canım sen de! Bu ne biçim fırıldak şimdi?” demeğe getiriyor!
Peki öyle ise önce Hans’la bağlantı noktamı söyleyeyim:
Hans Sistematiği yazmak.
Bunu yapan kitaplarımı satmak.
Allah var şimdi; sistematiği iyi yazıyorum. Ama iş satmaya gelince fena şekilde hava kaçırdık! Örneğin, ikinci kitap güzel bir “İslâmî Parapsikolojiye Giriş” olabilirdi. “Dİ” diyorum, çünkü elimde kaldı yazık, çiçeklerimle mendil!
Hans’ın kahraman muhaliflerinden biri, Hans’ı eleştiren bir yazımı almış, sitesine koymuş. Orada eleştirdiğim için beni övmüş. Bir ay filan sonra da adresime meil atmış: “Ama siz Hans’ı tefrika ediyorsunuz. İnanamıyorum!” diyor. Yazdıklarımı okumadığı belli. Hans’ı tefrika ediyormuşum gibi yaptığım doğru ama aslında çok sinsice başka bir iş kotarmağa çalışıyorum: Kitabımın reklâmını yapmak! Sanırım bu işi de pek iyi beceremedim; çünkü bir Allah’ın kulu çıkıp da “Şu kitabından bir tane göndersene!” demedi! İyi saatte olsunlar! Ümit fakirin ekmeği… Ye Memet ye! Öyle değil mi?
Sonuç itibarıyla ben nerelere bakıyorum, sayın dost ve müşterilerim nereye bakıyor? Söylediklerim yeterince net değil mi?
Ama olsun, daha uzunca bir süre ne Hans’ın ne benim yazdıklarımı okumadan, bu insanlar Hans için atıp tutmağa devam edecekler. Hans’ı ucuz bir ciklet gibi çiğneyip çiğneyip patlatacaklar sonra da bana dönüp “Hocam sen ne diyorsun bu işe yaa?” diyecekler.
“Allah” diyorum, bi daha da bir şey söylemek içimden gelmiyor.
Adam derdest edileli üç ay geçmiş, hâlâ yargıya çıkarılmıyor? Medyanın çıkardığı gürültüye ve attığı çamura bakılırsa şimdiye kadar en az üç kere asmalıydılar Hans’ı! Sizin anlayacağınız, Balıkesir savcısı kafasının içinde kekeliyor. Adamı neyle suçlayacağını netleştiremiyor. Bu gidişle Ocak 10’u bulabilirmiş. Öp babanın elini! Hans bir de Türk adaletinden alacaklı çıksın da gör sen dandikliği!
Sizin anlayacağınız adamın neyle suçlandığı belli değil, sonra dönüp bana soruyorlar “Ne olacak bu işler?” diye…Görünüşe bakılırsa kına gibi un olacak. Bu arada Hans’ın karısını üniversiteden uzaklaştırmışlar!Hans zaten kum döküyordu en son…O medya vicdansızlarının umurunda mı?
İdamla yargılayacağımız insanlar eğer hastaysalar, alıp hastanede tedavi ediyoruz, ondan sonra alet adına gereken yapılıyor da Hans’a ve ailesine verilecek zarar neden önceden hesaplanmıyor? Sonuçta bunlar suçlu değil, zanlı! Ama medyaya bakarsanız infaz çoktan yapıldı bile.
İyi de ne olur? Yani Hans düşünmekten, konuşmaktan vaz mı geçer? Dinleyicisini mi kaybeder?Hayır, ona inananlar biraz daha bilenmiş olarak yollarına devam ederler. Düşünüş tarzından ve içeriğinden hoşlanmayanlar ise,kendilerinin ne denli haklı olduklarını göstermek için durup durup o haberden çok saldırıyı andıran medya şamatasından nameler okur. Ama bu arada üç ay geçmiş, adamın neyle suçlandığı belli değil. Bence böyle bir tezgahla Hans’ı artık geri dönüşsüz bir bilim ve inanç kahramanı yaptılar. Yapabilecekleri en mikrobik faaliyet sadece görmezden gelmekti oysa.
Bir de Kanada’dan İsmail Nangır yazmış bana… İsmail’in kim olduğunu tahmin edersiniz?Yurt dışında her ay Hansa para toplayan örgütün (!) ileri gelenlerinden. Oyalanmadan asılması gerekiyor yani!
Bu arada evet paralar toplanmış, yurt dışında Hansın kitaplarını basması için yayınevi kurulmuş. Bu arada Hans’a da harcaması için üç beş kuruş gönderilmiş. “Hocam biz onu takip ettik elbet. Kendisi için gönderdiğimiz paraları fakir fukraya dağıtıyordu yahu!” diyor. Hani Hans’a o para kaptırdığı söylenenler var ya, hepsi de çok iyi niyetli, adanmış, saf ve temiz insanlar. Hayatta bir yaralı parmağa işemiş olmak istiyorlar. Bunu insanlara çok göremeyiz.İsmail: “Biz bu para toplama işinin bu kadar sıkı kurallara bağlandığını bilmiyorduk. Alan razı, veren razı olduktan sonra kime ne yahu? Bu ne biçim mantık?” diyor. Sizin anlayacağınız nitelikli dolandırıcılığın arkasından çok değişik bir resim çıkmağa başladı. O resim Hans’ı üzenlerin başını ağartacağa benziyor. İyice belirginleşmeden, şu adamı assalar da kurtulsak!
Hani zaten iki kişi şikayetçi imiş, biri şikâyetini geri almış. Tamam tamam… Buzlar çözülmeden diyorum!
Bu arada medyanın büyü gücünü de görmek ve yabana atmamak gerek. Hemen birkaç tane kanal satın alsam iyi olacak!
Ve bir de şu: Bize bu günler, sıvaların dökülmesi ile, kabukların kırılması ile, değerlerin aşınacağı ile 25-30 yıl öncesinde haber verilmişti. Ne kadar, ruhani lider ya da aktörenin aktif oyuncusu varsa hepsi deşaibe altında. Bilmem farkında mısınız? Şimdi taraflar eskiye göre daha ustaca, daha acımasız ve daha gerilimli oynuyor. Ama şunu bilmiyorlar: Artık eleştirilmeyecek doğrular yoktur. Uzun far dünyasının, dünyayı omuzlarında götüren en iri başlarının bile savunabileceği her hangi bir doğru kalmamıştır. Alnımızın akıyla milenyuma girmeden hepsini tükettik ama bir şey oluyor. Ruhanî liderler yalnızca konuşmuyorlar, bu arada tesir yayınlıyorlar. İşte bu tesir eleştirilemez! Kimse bu tesirin kılına bile dokunamaz. Onun için hiçbir ruhani liderin hapisle, kara propagandayla işi bitirilemez. İsa’nın tesirleri ne muhteşemdi, hatırlayın. Birkaç söz söyledi. Söyledikleri tamamlanmış bir öğreti bile değil ama tesir paketini 12 kişiye bırakıp gitti. Bu bomba taa 300 yıl sonra patladı ve Roma altüst oldu!
Sonuç? Ya dinleyecek, anlayacak ve eleştireceksin, ya da görmezden geleceksin. Baskı, zulüm ve laga lugaya dayalı eleştiriler, reklâm kategorisine girer! Arz ederim!