Coğrafya: Günümüz Çin’i
Cinsiyet: Erkek
Meslek: Piramit Görevlisi
Bölgenin Hususiyeti: Piramitler etrafında oluşturulmuş şifa merkezi
Zaman: Belirgin değil fakat İ.Ö. 2000-3000 civarı olasılıklı….
Bu geçmiş hayatıma önceden iki kez kısaca baktıktan sonra yazı yazmak için bu sefer uzun süreli bakıyorum ve içimde dört, beş yaşımdan başlamam gerektiği hissi beliriyor. Ve bakmaya başlıyorum:
….
Sanırım 5 yaşındayım, sağlı sollu ağaçların, yeşilliklerin olduğu bir yolda tepeye doğru yürüyorum. Yokuşu çıkıp, tepeye varınca bir mağaraya giriyorum. Mağaranın içine girip, bir köşede taş parçasıymış gibi duran petrol yeşili bir cevhere dokunuyorum.
Babam, o mağaraya beni o ana kadar dört veya beş kez yollamış.
Bu yürüyüş ve mağarada cevhere dokunuş süreci bir eğitim parçası.
Çocuk tek başına gitmeye zorlanıyor, böylece çocukta boş bir korku yapay olarak üretiliyor. Ancak çocuk yürüyüş esnasında yeşillik bir alandan geçtiği için, diğer yandan olumsuz enerjilerini topraklayabiliyor. Çocuk yürürken korkuyla doluyor, ayakları geri geri gidebiliyor, bu duyguyu yenmesi gerekiyor.
Mağaraya girerken, korku yükseliyor, taşa dokunur dokunmaz korkuları gidiyor. Cevherin böyle bir özelliği var. Cevher, bedendeki korkudan kaynaklanan ya da bilinçaltındaki travmalardan kaynaklanan olumsuz enerjileri etkisiz hal getirip, bilinçaltını rahatlatıyor.
Gidiş gelişler zamanla deneyim haline geliyor, çocuğun bilinçaltına yeni deneyimlerden korkmaması öğretiliyor. Böylece çocuk büyüyünce yeni deneyimlere açık olmayı ve hayatın getirebileceklerinden korkmamayı öğreniyor.
Gidiş gelişler ortalama 70-150 gün sürüyor.
Tek başına yürüyüş ve mağarada cevhere dokunma süreci, aslında piramitlerde çalışacak çocukların okul öncesi eğitimi.
Bu süreç bitene kadar çocuklara suda oynama yasaklanıyor.
Bu bölgede çocuklar, dere kenarında su ile oynama alışkanlığı edinmişler, bu yasaklanıyor.
Yıkanmak yasak değil, sadece suyla oynama yasak.
Suyun bilinçaltındaki korkuları kabartabileceğine inanılıyor. Çünkü suyun yansıma özelliği var, bu da bilinçaltındaki olumsuz düşünceleri fazlasıyla çoğaltabiliyor diye düşünülüyor.
Çocukların eğitimi için kullanılan yolda su (dere…vb) bulunmuyor.
Her mağara dönüşünde, kızıl renkteki tarım toprağında çocuğun oyun oynamasına izin veriliyor.
Böylece çocuğun korkusuyla yüzleşip, mağarada cevhere dokunarak elde ettiği pozitif enerjinin, çocuğun bedenine tamamıyla yayılmasını sağlıyorlar.
Korkuyla yüzleşme ve bilinçaltına yeni deneyimlere açık hale getirme sürecini 60 veya 62 günde bitiriyorum. Erken bitirmemin sebebi aileden gelen genetik özellik.
Babamda böyle bir eğitimden geçmiş.
Benimle aynı dönemde kızıl saçlı bir kız 54 günde bitirerek dönem birincisi oluyor.
Ancak aslında o dönemde o toplumda birincilik, ikincilik gibi rekabetle ilgili sıralamalar ayıp karşılanıyor.
Babamın hocası yaşayanlar arasında 34 günle ile en erken bitiren kişi.
Babamın hocasının kardeşi ise 12 günde bitirmesine rağmen, eğitimi bırakıp, şehre giderek orduya katılıp, savaşta vefat ediyor.
Mağara eğitimini bitirenler, okula başlıyor.
Okula başlayan çocuklar, mağara eğitimiyle korkularıyla yüzleştikleri için sınıfta birbirilerine karşı kıskançlık duymuyorlar, bu nedenle mağara eğitimini kimin kaç günde bitirdiği ya da kimin birinci kimin ikinci olduğuna önemsemiyorlar. Korkuları ile yüzleşmeyi öğrendikleri için, okul eğitiminde diğerlerinden geri kalmaya dair korku içine girmiyorlar, böylece uyumlu birer öğrenci oluyorlar, birbirlerini eşit görüyorlar.
Okulda 15 veya 16 yaşına kadar toprak elementi üzerine eğitim alıyorlar. Olgunlaştıkları düşünülen bu yaşa kadar su elementi ile ilgili eğitim almıyorlar.
Mağara eğitiminden sonra gittiğim sınıfta 8 sekiz talebe var. Bu sınıftan önce bizden önce başlayanların mensup olduğu dört veya beş sınıf daha var.
Talebe sayıları sabit tutulmuyor, mesela bizden büyüklerin olduğu bir sınıfta 13 talebe var.
Okulda, temel bilgilerin yanı sıra tohum ve bitki türleri, tohum ve bitkilerin nasıl şifa için kullanılacağı bilgileri de öğretiliyor.
Okuma yazma çocuk daha kendisini ifade etmeye başladığında öğretilmeye başlanıyor, bu nedenle çocuklar okula geldiklerinde alfabeyi öğrenmiş olarak hazır oluyorlar.
15 veya 16 yaşında mesleki eğitime başlanıyor.
Okulda Piramitle ilgili efsaneler( neden ve nasıl yapıldığı) de öğretiliyor.
Okuldan mezun olanlar Seracı, Hasta rehberi, öğretmen, şifacı, piramit görevlisi veya doktor oluyor.
Rehber: devletin listesini verdiği hastaları şehirden alıp, bir nevi tur düzenler gibi bu bölgede ağırlanmasını sağlıyor. Bu süre boyunca da hastaları ilgili kişilere yönlendiriyor sonra da grubu şehre geri bırakıyor.
Şifacı: Hala o bölgelerde var olan ve bedeni disipline etmeyi sağlayan egzersizler, nefes teknikleri ve yemek diyetleriyle hastaların enerjilerini dengeliyor. İlaç verilmesi gerektiği zaman ise doktora danışıyor.
Doktor: Bitkiler ve tohumlar ile ilaç yapıyor.
Seracı: Seracılar ise doktorlar gibi bitki ve tohum uzmanı oldukları halde, ilaç yapmıyorlar sadece yetiştirilmesi ile ilgileniyorlar.
Ben okuldan mezun olduğumda bitki-tohum uzmanı olduğum halde doktorluğa yönelmiyorum.
Zaten 17 yaşında iken piramit görevlisi olarak seçiliyorum.
Benimle aynı dönemde mağara eğitimini 54 günde bitiren kızıl saçlı kız ve birde mağara eğitimini 102 günde bitirmiş olan bir erkek talebe daha piramit görevlisi olarak seçiliyor.
Piramit görevlisi seçimi, o sıradaki piramit görevlilerinin bir araya gelip, meditasyon halindeyken talebelerin potansiyellerine bakması ile yapılıyor. Görevli seçimi için bir sayı sınırlaması yok.
Görev için yedi yıllık dönemler var, ancak her yedi yılda bir değişim olmak zorunda değil, görevli kendi hissiyatına göre karar veriyor.
Benim seçildiğim piramitte, üç görevli var ve üç dönemden beri (21 yıl) görev yapmışlar, bir dönem önce ( yedi yıl önce) bir kişi bırakmış ama potansiyel göremedikleri için yerine kimse seçilmemiş.
Üç görevli, görevlerini bırakmaları gerektiğini hissederek, görevi aynı anda bırakıp, beni seçiyorlar.
Bir tek benim seçilmemi o dönemin savaşsız ve sakin geçeceğine yorumluyorlar.
Ben 17 yaşında seçiliyorum, kızıl saçlı kız 15 yaşında iken ve diğer erkek ise 16.
Piramit görevlisi olmaya okulda talebe olmak engel değil, olgunlaşmış olmak kaydıyla talebeyken de seçilebiliniyor. Zaten görev, seçilir seçilmez başlamıyor, belirli bir süre eğitimi oluyor…
Aktif halde beş piramit var, kızıl saçlı kızın piramidinde kendisi ile beraber önceki dönemden üç veya dört görevli daha var; erkek çocuğun görevli seçildiği piramitte ise bir veya iki kişi.
Ben Uygur ve yerli halk meleziyim, kız da galiba melez ama bölgeye sonradan gelen göçmenler ve yerli halkın melezi, çocuk ise çekik gözlü, sanırım yerli. Bölge etnik açıdan karışık bir bölge.
Beş piramit dışında bölgede başka piramit kalıntıları da var. Efsanelere göre civarda toprak altında kalmış olan bu piramitler, ilk uygarlıklar tarafından yapılmış. Bizimkileri ise bizim atalarımız yapmış.
Atalarımız Anavatan’dan ( Mu Kıtası) gelmiş. Atalarımız, anavatanda iken doğanın dengesini bozdukları için doğal felaketlere sebep olup, anavatanın mahvına sebep olmuşlar.
Bir kısım bu bölgeye göçmüş, diğer kısım ise başka uzak bir yere.
Cetlerinin hatalarından ders alan atalarımız, piramitleri doğanın dengesini bozmayacak biçimde yapmış.
Piramitte dört oda var ve bu odaların ortasında bir bölüm, dört oda da bu bölüme bakıyor. Görevliler bu bölgede ayakta meditasyon haline geçerek bitkileri ve hayvanları etkileyen enerjiye bakıyorlar, böylece dört elementin, doğadaki dengesine bakıyorlar. Eğer doğada denge olursa hayvan türleri ve bitkilerin çeşit çeşit olacağına inanıyorlar.
Her bir oda, hangi elemente aitse onunla ilgili semboller ve yazılar var.
Her bir oda, ayrıca kendi elementinin bilgisini, enerji olarak taşıyor.
Dört oda dışında bir de tohum odası var.
Bu odada köşede duvara eklenmiş bir kase var. Kase, duvar ile aynı maddeden yapılmış.
Kasede kutsal sayılan bir bitkinin 21 adet tohumu var.
Piramidin içinde dışarıdakinden ayrı bir takvim uygulanıyor.
Piramit takviminde bir yıl, yirmibir aydan oluşuyor.
Gökyüzünde Hilal gözüktüğünde tohumlar yenileniyor.
Bunun dışında odanın ortaya yerinde oturma bölümü var. Burada meditasyon, oturularak yapılıyor. Bu esnada eller dizlere konuyor.
Burada yapılan meditasyon ile bilgiyi, sezgiyle almaya çalışıyorlar.
Bilgi atalardan kalma bir bilgi de olabilir, gelecekte çıkabilecek bir savaş veya olabilecek bir afet de yani geçmiş veya geleceğin bilgisi…
Ben, o odada yaptığım meditasyonların birisinde, meditasyon odasının yapılışı ile ilgili ataların bilgisini alıyorum.
Üç kişiler; birisi duvara yazıyor, diğeri ne yazması gerektiğini söylüyor diğeri de bilginin devamlılığı olsun diye sesli ayin yapıyor. Yani ne yazılması gerektiğini söyleyen kişiden duyulanları bir kişi duvara yazarken diğeri de tonlama yoluyla yüksek sesle söylüyor. Böylece bilgi hem duvara sembolik olarak kaydediliyor hem de enerji olarak odaya kaydediliyor, böylece bilgi kuşaktan kuşağa doğru şekilde aktarılıyor.
Bu odalara bu nedenle görevlilerden başkaları giremiyor. Bu hayata ilk bakışımda da piramidin sadece belirli bir bölümüne ziyaretçilerin kısa bir süre alındığı bilgisini edinmiştim.
Bu bilgiyi daha sonra ustalarıma anlatıyorum, benzer bilgileri bana anlatıyorlar. Daha sonra görevi bıraktıktan sonra öğretmenlik yaptığım dönemde talebelerime bu bilgiyi aktarıyorum.
Bunun dışında halk arasında efsaneye göre piramidin yapılışında kullanılan araçların çok gelişkin olduğu ama o teknolojinin artık kalmadığı bilgisi var.
Piramidi yapmak için sabahın ilk ışıklarını seçmişler. Odaları yaparken ise astrolojik zamanlama kullanılmış.
Yaşadığım dönemin zamanını belirlemeye çalışıyorum ama tam olarak yapamıyorum. M.Ö. 2000 veya 3000ler olabilir ama emin değilim.
Ancak Sümerlileri biliyoruz. Sümerliler, Uygur kökenli bir halk olarak biliniyor. Benim Uygur atalarım da, bulunduğum bölgenin güneydoğusundan gelmişler. Atalarım yukarı doğru çıkıp, buraya gelirken, bir kol da batıya doğru gidip, Sümerlileri oluşturmuş. Bundan olsa gerek Sümerlilere sempati var.
Ancak Mısır sevilmiyor. Mısır piramitleri, doğanın dengesini bozan ve yanlış yapılmış piramitler olarak görülüyor. Piramitlerin, liderlerin emrine verilmesi de yanlış görülüyor, bizde piramitlerin sadece doğanın dengesini korumak için kullanılması gerektiği inancı var.
Mısır, liderlerinin halkı sömürdüğü ve halkın bir kısım tarafından kasti olarak cahil bırakıldığı bir ülke olarak görülüyor.
Bulunduğum ülkede eskiden tüm çocuklar eğitim alırlarmış. Hepsi okullara gidip, mesleki eğitim alırlarmış.
Ancak daha sonra yukarılarda bir yerde yaşanan sel felaketi sonucu sarışın bir halk, ülkemize sığınmış.
Artan nüfus ve dil farklılıkları nedeniyle yeni gelenlerin çocuklarına eğitim verilememiş. Okulla eğitim sistemi bozulmuş yerini usta-çırak ilişkisi ve halkın kulaktan dolma bilgisi almış.
(Şu ana kadar ki bilgiler bunlar, daha sonra bir kez daha bakıp, bu hayatla ilgili bilgileri tamamlayacağım.)
Devamı bir sonraki sayıda…