Biliyoruz ki, evrende herşey düşünceden doğmuştur. Yani her şeyin temelinde Yaradanın düşüncesi vardır. İnsanların hayrına birçok kainatlar varetmiş olan Yüce Yaradan, yine insana, onu diğer canlılardan üstün kılan ve her şeyi düşünüp bulmasını sağlayan aklı vermiştir. Ve aklımız O’ndandır şüphesiz.

Konumuz düşünce. Fakat düşüncenin ne olduğunu anlayabilmek için, ilkönce aklın ne olduğunu anlamak gerecektir. Çünkü “düşünce, aklımızın duyulmayan sesidir.” Aklı şöyle tarif edebiliriz: Bir insanın günlük yaşantısında yaptığı tecrübelerden elde ettiği bilgiler, onun aklını meydana getirir. Akıl bizim idare merkezimizdir ve devamlı tecrübelerle gelişir. Ve gelişen bu akıl sayesinde ruhumuzu terbiye ederiz. Bunu şöylede ifade edebiliriz; ruh tecrübeyi doğurur, tecrübeler aklımızı meydana getirir, akılda ruhu terbiye eder.

Düşünce ise; akıl ve mantıkla olur. Yani düşünce, aklımızın ve mantığımızın bir parçasıdır. Ve tarif olarak, “düşünmek, aklımızı çalıştırmaktır” diyebiliriz. İnsanın aklı devamlı geliştikçe, düşüncede, akıl ve bilgi doğrultusunda gelişir.

İki türlü düşünce şekli vardır. Bunlardan biri ussal düşünme, diğeri ise duygusal düşünmedir.

Önce ussal düşünmeyi inceleyelim. Bu düşünce şekli tamamen olmasa da, kısmen mantığa dayalı ve akıl gücünün hitap ettiği bir düşünce biçimidir. Olayları mantık açısından ele alır ve mantık yönünün fazla kullanılması gereken durumlarda kullanılır. Olayları çözümlemede mantık tarafı, duygusal taraftan daha baskındır.

Duygusal düşünme ise bizim ikinci yarımızdır. Tamamiyle bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde kendini duygusal yapıya adapte etmiş insanlarda görülür. Mantık yönü bu insanlarda ya eksiktir yada kullanılmamaktadır. Bu durum yaşamda çok büyük zorluklara, çelişkilere yol açar. İnsanların olayları objektif bir biçimde değerlendirmesi zorlaşır. İnsan için önemli olan hem akılla, hem duyguyla, dengede olarak düşünmeyi öğrenmektir.

İnsan düşünce sahasında, hem pozitif hemde negatif birçok düşünce barındırmaktadır. Bunları yaratan insanın kendisidir. Önemli olan bu düşünceleri farkına varmak ve bütün negatif düşünceleri, pozitife çevirmektir.

Biliyoruz ki, iyilik iyiliği, kötülük kötülüğü çeker. Bu bir çekim kanunudur. İyi yada kötü durumların meydana gelmesi bizim düşüncelerimizle ilgilidir. Biz düşüncelerimizle iyi yada kötüyü kendimize çekeriz. Bunun için her zaman düşünce kontrolü şarttır.

İnsanın olumlu düşünceler içinde olması da çok önemlidir. Çünkü olumlu düşünce, hem kendimizde, hemde dışarıdan gelecek yüksek enerjilerle birleşerek, oldukça büyük bir enerji meydana getirir. Mutluluk ve sağlık da olumlu düşüncelerin yaratabileceği bir ruh halidir.

Düşünmek öyle bir olaydır ki, bizi yeni gerçeklere ulaştırır. Ve her şeyin doğrusu düşünerek bulunur. İnsan devamlı düşünüp bulmalıdır. Çünkü bugüne kadar insanlık için faydalı olan şeyleri, sadece düşünen insanlar buldular. Düşünerek onlara ulaştılar. (Arşimed, Newton, Edison) gibi. Düşünmek insanı, bilgilerin saklı olduğu yere götürür. Düşünce ise burada bir anahtartır. Ve herşeye düşünerek ulaşılır.

İnsanın temel hedeflerinden biri de bilginin, düşüncenin zirvesine çıkmak olmalıdır. Çünkü insan zirveden herşeyi çok daha iyi görebilir. Zirveye çıkan insanlar, bilginin ve düşüncenin sonsuzluğu karşısında, kendilerinin bir hiç olduğunun farkındalığını yaşamaya başlarlar. Biz insanlar ve bizim üzerimizdeki bütün yaratılmışlar da sonsuzlukta bir noktadır, tıpkı bilgi gibi, düşünce gibi.

İnsan herşey için geniş düşünmesini öğrenmelidir. Olayları tek yönlü düşünmek büyük kayıptır. Mutlaka olayı çeşitli açılardan ele almalıdır. Çünkü düşünceler çeşitlilik arzeder. Bir olayı çeşitli açılardan ele aldığımızda kendimizi daha ilerlemiş görür ve olaya daha net bir gözle bakmış oluruz.

Ayrıca insan derinliklere ve yüksekliklere ulaşmayı da denemelidir. İnsanlar genelde bunlardan korkarlar, derinliklerden ve yüksekliklerden. Onlardan korkmak değil, onlara ulaşmak gereklidir. Çağımız teknolojinin çağıdır. Bir uçakla gökyüzüne çıkabilir, bir denizaltıyla denizin derinliğine inebiliriz. Düşüncenin gücüde böyledir. Bir kıvılcım bize semayı gösterebilir. Diğer bir kıvılcım ise, bizi toprağa indirebilir. Toprağa dönmek neden? Bizim yapmamız gereken şey, ruhumuzu mümkün olduğu kadar yukarılara çıkarmaktır. Buda sevgi ve bilgiyle olur.

Gördüğünüz gibi, bütün bilgilenmelerin ve bilginin başı düşüncedir. Ve “doğru düşünmek gerçek bir ibadettir.” Fakat bizim düşüncemiz, başka düşüncelerin yanında bir kıvılcımdır. Unutmamalıyız ki, kainatı düşünenler vardır.       

Sağlığınız için düşüncelerinizi yıkayın!..

İnsanın düşünce sahası iki yoldan kirlenir.

Yaşadığı çevreden,
Kendi üretttiği yanlış yargılardan.

Eğer insan devamlı onu çevreleyen, aşağı çeken bir ortam içinde yaşıyorsa, ve dış etkilerin ona getirdiği bazı şeyleri akıl süzgecinden geçirmeyip, doğrudan içine alıyorsa, düşünce sahası bir müddet sonra kirlenmeye başlar. Ürettiği yargılar zamanla onda yeni düşünce kalıpları da oluşturur. Ve insan bu kalıplar içinde yaşamaya başlar. Buna göre yapacağı eylemler, ona, yeni olumsuz değerler de katar. Bu sürekli kısır döngü sonunda insanı olumsuz bir varlık haline getirir (sinirli, öfkeli, sevgisiz vs.) Biz biliyoruz ki böyle bir ruh durumu, olumsuz düşüncelerin ve duyguların çokluğu, hastalıklarımızın ana sebebidir.

Düşünceleri yıkamak, ancak, oluşturduğumuz yargılardan kurtulmak ve onların yerine doğru düşünce kalıplarını koymakla mümkündür.

Asırlardan beri insanlara, onun doğru yaşaması konusunda öğretiler gelmiştir. Eğer insan bu öğretileri benimseyip, temiz olan düşünceleri ürettiği sürece sağlıklı olacaktır. Bulunduğu ortam (çevre) ne olursa olsun etkilemeyecektir. Düşünce sahasını devamlı kontrol etmeyi öğreneceğinden, içeriye olumsuz hiçbir düşünce almayacaktır. Dolayısıyle, olumlu (temiz) düşüncelere (sevgi, iyilik, vs.) sahip oldukça sağlıklı da olacaktır.

Erol Yurderi