Dünya gezegeni sıklıkla doğal görünen ancak bana göre çoğu kez de insan aklı ve eliyle başlatılmış afetlerle sarsılmakta. Gün geçmiyor ki yakın gelecekte olacaklarla ilgili bir çok kanal bilgisi dünyada büyük bir dönüşümün oluşumuna hazırlanmaya çalışan dünyalılar için sağanak gibi yağmasın. Bu durum bilgide yüksek düzeyde analiz- sentez, doğruyu yanlıştan ayrıştırabilmek ve panik olmamak gibi yetenekler geliştirmemizi, çok dikkatli ve bilinçüstü* bakış açılarına sahip olma sorumluluğunu da beraberinde getiriyor. Yeri gelmişken söyleyelim örneğin medyumluk denince geniş kitlelerce medyada hokkabazlık yapan ve bunlara alet olanların anlaşıldığı bir çok kurum ve kişi hayati bilgilerin insanlara ulaşmasını önleyebiliyor. Her konuda olduğu gibi tüm dünyanın akıbetini ilgilendiren bir konuda sırf para, şöhret veya güç için edindikleri bilgiyi insanlığın hayrı yerine zararına kullananlar sayıca çok fazla. Bunların içlerinde en akla ziyan işlere kalkışansa elbet A.B.D. hükümetine hükümet eden çevredir.
Güney Asya’da 26 Aralık’ta meydana gelen depremden hemen sonra özellikle Burak Eldem’in önerdiği yabancı sitelere girmeye başlamıştım ki birden onun kendi sitesinde bile minicik bir yer kaplayan ve hemen herkesin gözünden kaçan haberi gördüm.
BBC tarafından bildiriliyor. Tsunaminin en çok vurduğu yerlerden biri olan Endonezya’da 19 Aralık’ta gözlerden kaçan bir olay olmuş. Depremden tam bir hafta önce Jakarta semalarında boydan boya beyaz ışıklı bir cisim ortaya çıkıyor. Daha sonra ardında ince ama uzun bir iz bıraktıktan sonra gözden kayboluyor. Daha sonra büyük bir patlama duyuluyor.
Yerel savaşların (depremden ve tsunami felaketinden sonra bile aynen devam eden; buyrun işte burdan yakın!) hiç bitmediği Endonezya’da duyulan patlama önce terörist saldırıları akla getiriyor. Daha sonra havada parlak cismi gören görgü tanıklarının ifadesi alındığında Endonezya Uzay Merkezi bir açıklama yaparak atmosfere girip dağılan bir meteordan şüphe edildiğini bildirmiş. Hava Kuvvetlerinin radarlarında da patlamalardan kısa süre önce dünyaya doğru yaklaşan iri ve parlak bir cismin varlığı saptanmış. Java Bandung Teknoloji Enstitüsü astronomlarından Muji Raharto’ya göre ise patlamaya neden olan şey yeryüzünden sadece 100 kilometre yüksekte parçalanarak dağılan bir göktaşı. Yani bir meteor.
Atmosfere giren meteorun depremle bir bağlantısı olup olamayacağını düşünmeye başladım. Yeryüzünde ne zaman deprem olsa volkanların aktif hale gelme potansiyeli kuvvetleniyor. Tektonik sarsıntılar sonucu yeraltında biriken gerilim süpap vazifesi gören kraterin ağzından lav olarak püskürme potansiyeli oluşturuyor ki bu da gayet anlaşılabilir bir meseledir. Fakat yıllar önce bir arkadaşım söylemişti. O günden beri merak ederim. Ve hep ayni şeyi gözlemlerim. Siz hiç dikkat ettiniz mi bilmiyorum ne zaman bir deprem olsa – ilerleyen gün veya haftalarda alakasız gibi görünen bir başka şey daha oluyor. Deprem bölgesinden uzak bir yerde bir kaza haberi bildiriliyor. Ya bir – veya birkaç uçak düşüyor ya da bir- veya bir kaç tren kazası birden oluyor. Şimdi rastlantı diyeceksiniz biliyorum ama rastlantı dediğimiz şey ne ki? Olasılıklar hesabı değil mi?
Evrende herşeyin bağlantısı olduğunu söylüyor ve düşüncemizle bile bu bağlantıyı yaratıyorsak kozmik bir korelasyondan söz ediyoruz demektir.
Bir başka konu !
Ufo’ların yakında herkese görünmeye başlayacağı söyleniyor ya 26 Aralık günü Güneydoğu Asya depreminin olduğu gün Kanada’da bir ailenin iki küçük kızı güpegündüz çektikleri fotoğrafları bastırdıklarında bir UFO ile karşılaşmışlar. Evet UFO Endonezya semalarında değil Kanada’da görülmüş. neticede onlar için dünyanın etrafında gezmek bizim Kadıköy’den Taksim’e gitmemizden bile daha kolay olabilir.
Adı geçen UFO değil, evet bir meteor. Bir göktaşının (ya da göktaşı sanılan bir nesnenin) UFO’yla bir ilişkisi var mıdır diye sormayacağım. Ama şunu soracağım: Marduk denen gezegen hakkında ne biliyoruz ki? Çok bilinmeyenli bir denklem olan gezegen X de uzayda kimliği belirlenememiş bir nesne değil mi ?
Ve bir başka konu daha !
Depremden hemen sonra Endonezya’da -İslam ülkelerinin en büyüğü-. küçümsenmeyecek sayıda yabancı asker gücünün – bu gücü ABD askerlerinin ve silahlarının oluşturduğunu söylememe bilmem gerek var mı?- konuşlandığını biliyoruz. A.B.D., askeri gücün Endonezya topraklarında bulunma sebebini “yardım” olarak açıklıyor. Hatırlarsanız bu ülke Afganistan Savaşı’nı da barış operasyonu olarak açıklamıştı. Endonezya hükümeti askerlerin ülkeyi hemen terketmesi için beyanatta bulunuyor ama sivrisinek saz… Fırsatı değerlendirmek isteyenler göz koydukları dünya pastasındaki ulaşımı en uzak bölgelere de böylece kolaylıkla el atmış olabilirler hatta işi zamana bırakmak yerine doğal afetleri bile kendileri yaratıyor olabilirler. Üstelik çok sıra dışı – alışılmadık bir afetti bu, hem fazla tahrip edici; hem de esas yıkımı tsunami yarattı depremin yıkıcılığının ikinci planda kaldığı gibi bir izlenim edinmediniz mi? Atlantis veya Lemurya da böyle mi sulara gömülmüştü acaba yavaş yavaş?
San Francisco’daki San Andreas fay hattıyla benzer özellikler sergileyen Kuzey Anadolu fay hattını incelemeye gelen Amerikalıların Gölcük’te sıradışı bir depremi tetiklemesi iddiası gibi, Endonezya’da da kötü bir oyun sergilemiş olabileceklerini iddiaları bir düşünün? “Bu kadar komplo teorisi fazla” mı diyorsunuz? Ne yazık ki taşlar eninde sonunda hep en ürkütücü tezlerin gerçekleştiği noktada yerlerine oturuyor. 90’ların başından beri söylenen hemen herşey bugün gerçek oldu. Bundan sonrasını bilmek için de kahin olmaya gerek yok derim.
Ne dersiniz ? Bir bağlantı olabilir mi?
* Konuşulması gereken daha önemli bir konuysa Marduk -veya sıradışı bir başka kaotik etken – görünür duruma geldiğinde bizde ne gibi değişiklikler yaratacağıdır. Konunun hiç ele alınmayan bilinçüstü düşünebilmek gibi psikokozmik yönleri de var. Ve bence sonuçta esas bizi ilgilendiren işin bu kısmıdır! Gelecek sayılarda bizim bu evrensel değişim içinde neler yapabileceğimizle, nasıl bir tutum izleyebileceğimizle ilgili bilgilere değinmek istiyorum.