“Mevlana’nın bir oğlu mu var. Bu kulağa çok tuhaf geliyor. Bunu hiç tahmin etmiyordum. O’nun çocuğu olmaması lazım gibi geliyor. Çünkü o Mevlana. O başka birisi…”. Türk Kadınlar Derneği Başkanı Cemalnur Sargut ve dostlarının Hz. Mevlana’nın oğlu ve Mevlevi yolunun fiili kurucusu Sultan Veled’in tanınması için organize ettiği “Sırrın Sırrı: Sultan Veled” uluslararası sempozyumunu duyan bir dostumun sözleri bunlar. Bu sözler Mevlana’yı ne kadar benimsediğimizin de bir göstergesi aslında. Ancak pek çoğumuzun adını, Mesnevi’sini duyduğumuz için Mevlana Celaleddin Rumi’yi tanıdığımızı sandığımızı da gösteriyor. Oysa yine pek çoğumuz onun bir oğlu olduğunu ve bu evladın Mevlana’nın açıklayıcısı, devamcısı, eserlerinin anahtarı ve esaslarını ortaya koyduğu Mevlevi yolunun düzenleyicisi olduğunu bilmiyoruz.  Dolayısıyla kültürümüzün artık vazgeçilmez sembollerinden biri olan Mevlana açısından onun temsil ettiği önemi ve değeri de. Önce Mevlana, sonra Şems’i gündemimize taşıyan Cemalnur Sargut ve dostlarının şimdi dünyadan tasavvuf uzmanları vasıtasıyla toplumun keşfine sunduğu yeni hakikat eri Mevlana’nın “Sırrım” dediği oğlu ve manevi mirasçısı Sultan Veled. 

Mevlana’nın eseri Sultan Veled

Dostlarıyla beraber tasavvufu Çin’de bile akademik hayatın içine sokan Cemalnur Sargut Sultan Veled’in önemine Mevlana’nın şu sözlerini zikrederek dikkatleri çekiyor: “Bahâeddin, benim bu âleme gelişim, senin zuhurun içindir. Benim bütün söylediklerim, nihayet sözlerimden ibârettir. Hâlbuki sen, benim işim, eserimsin”. Bizzat Mevlana, bu şekilde hitap ediyor oğlu Sultan Bahaeddin Veled’e. Oğlu Veled’in yetişmesine büyük bir özen gösteren, onu tüm ilim cemiyetlerinde yanında bulunduran Mevlana ona özel bir sevgi ve merhamet göstermiş. Hatta çoğu zaman onları baba-oğul değil kardeş sanmışlar. Nitekim “Bana en çok sen benziyorsun” demiş oğluna Mevlana. Oğlu Veled’i çok sevdiği dostu ve mürşidi Şems-i Tebrizi’nin irşadına teslim eden Mevlana’nın bu yakınlığının sırrını Amerikalı akademisyen Omid Safi şöyle açıklıyor:  “Mevlana ile Sultan Veled baba-oğul olmanın ötesinde o kadar yakındılar ki, Mevlana bu ilişkiyi oğluna manevi aktarım için kullandı ve oradan da mesajını tüm insanlığa ulaştırdı. ” Onların yakınında bulunmanın ve manaevi terbiyelerinden geçmenin hikmetiyle Sultan Veled sadece Mevlana için değil, onunla bağlantılı olarak Şems-i Tebrizi, Hüsameddin Çelebi ve Selahaddin Zerkubi’nin de sonraki nesillere aktarıcısı ve keşfedilmelerinin anahtarı oldu”.

Ancak sadece bunlar değil Sultan veledi değerli kılan. Mevlana’nın düşüncesinin büyük ölçüde sistematik hale getiren de yine oydu. Yani bugün Mevlevilik olarak bildiğimiz şeyi aslında ona borçluyduk. Mevlevi ritüellerinin belli bir düzen ve erkana bağlanmasının temelleri onun tarafından atıldı. Sultan Veled, babasından sonra Anadolu’nun en sıkıntılı kargaşa ve işgal dönemlerinde hem Selçuklu hem de Mogol yönetici elitiyle iyi ilişkiler kurarak, özellikle Gıyaseediin Mesud’la kurduğu yakınlık sayesinde Mevlevi yolunun hızla yaygınlaşmasını sağladı. Hatta Şems ve Mevlana’nın vefatlarından sonra, Moğol imparatoru Keyhatu Han’ın Sultan Veled ile tanıştığında öğretisinin derinlik zarafetinden etkilenip samimi bir mürid olduğu ve  Sultan Veled’in onun başına Mevlevi sikkesi giydirdiği rivayet edilir.

“Mevlana’nın yani Sır’rın Sır’rı”

Cemalnur Sargut’un Sultan Veled’i  kendisi de bir sır olan Mevlana’nın sırrı olarak nitelemesi salt bir edebi ifadeden ibaret değil. Çünkü ona göre bugün Mevlana ile beraber Şems-i Tebrizi de bu derece biliniyor, açıklanabiliyorsa bunun en başta gelen anahtarı Sultan Veled ve eserleri. Mevlana’nın bir çok sırrı ve hali ancak onun özel hayatını bilen, tüm gün aynı ortamı paylaşan birisi tarafından nakledilebilecek türden. Bunu gerçekleştirense onun tüm mahremiyetini bilen ve aynı zamanda sohbet arkadaşı da olan Sultan Veled. Mevlana’nın oğluna gösterdiği sevgi ve ihtimamsa boşuna değil.  İleride kendisinin sırlarını açıklayacak kişi olarak zaten oğlu Veled’i seçmiş Mevlana ve ona şöyle hitap ediyor:   “Bahaeddin bana iyi bak, çok iyi. Tohumum bir ağaca dönüştüğünde beni görüp idrak etmeye ehil olacaksın. Benim deruni anlamımı iyi idrak et ve onun içine dal, öyle dal ki içinden zevk ve güzel düşünceler çıkartabilesin. Peygamberlerin, evliyaların ve onların aşıklarının vücutlarının hiç ölmediğini bil. Doğrudur, her bir tohum onların dallarından toprağa düşer ve zahirde ölüp gözden kaybolurlar. Ancak bir süre sonra bu tohumlar yeniden hayata döner ve her biri kendi çapında bir ağaca döner. Peygamber ve velilerin vücütları bunun gibidir.” Omid Safi’nin ifadeleriyle, Sultan Veled’in Mevlana’nın  nazarıyla kemale erdiği ve onun tohumu olarak onun nuruyla bir mana ağacına dönüştüğü söylenebilir. Nihayetinde Sultan Veled hem Şems hem de Mevlana’nın manevi eğitiminden geçip feyz alarak kendisi de mükemmel bir manevi rehber olur.

Şems: “Başımı Mevlana’ya, sırrımı Bahaeddin’e bağışlıyorum”

Bir rivayete göre Şems’in öldürüldükten sonra gömüldüğü yeri de Sultan Veled’in rüyada görerek, yerini tespit ettiği söylenir. Söylendiğine göre Veled, Şemsin bedenini bulur, çıkartır, gül suyu ile yıkar ve Mevlana Medresesi içine defneder. Şems-i Tebrizi’nin sohbetlerini derleyerek onu makalat adlı eserde toplayan da yine Sultan Veled olur.

Toplumda artan kıskançlık sebebiyle Şems, Konya’da ortadan kaybolduğu zaman, Hz. Mevlana’nın Şems’i aramaya gönderdiği kişi de yine  Sultan Veled olur. Şems’i, Konya’ya dönmeye ikna ettiğinde Şems ona da ata binmesini söyler, fakat Sultan Veled, onun önünde eğilerek, “Şah atlı, köle atlı! Böyle şey olur mu?” der.  Şems’i Şam’dan Konya’ya kadar, yaya takip eder. Şems, sırlarını sadece Mevlana’ya değil Sultan Veled’e de aktarır.

Mevlana’nın günümüzdeki torunlarından Esin Bayru Çelebi Sultan Bahaeddin Veled’in değerini şöyle açıklıyor: “Şems buyurur ki: ‘Mevlana, kendini o dipsiz, uçsuz bucaksız ummana atan dalgıç gibidir ve ben de, onun incilerini satın alan tâcir’. Sultan Veled, o incilerin bize ulaşmasında yardım etmiştir, Mevlana ve Şems ile, bizzat kendimizin de dalıp nasıl inci çıkartabileceğini gösterir”.

Yine Şems-i Tebrizi, Sultan Veled’in değerini bizzat şu sözleriyle ifade eder:  “Allah bana iki şey bahşetti: biri başım, öbürü sırrım. Başımı ihlas ile Mevlana’nın yoluna kurban ettim, ve şimdi de sırrımı Bahaeddin’e bağışlıyorum”. Ona Vahdet’i müşahede ederek çark ederek dönmeyi öğreten de kayıtlara göre Şems-i Tebrizi olur.

10 yaşından itibaren babasının katıldığı meclislerde hep yanında bulunan Sultan Veled, yetmiş yıl boyunca aralıksız olarak açık bir üslupla babasının sözlerini açıklar. Dini, şer’i ve tasavvufî kültürünü de katarak babasının sırlarını açıklamak ve hadisleri tefsir etmekte olağanüstü bir başarı gösterir. Türkçe’ye babasından daha fazla yer verir ve babası gibi bir divan, üç mesnevi ve bir de Maârif’ adlı meşhur eser bırakır. Aradan geçen 700 yılın ardından Sultan Veled’de şimdi dünyanın gözleri önüne seriliyor.

Cemalnur Sargut – Mutasavvıf: “Onun gibi zatlar insanların Allah’ı ve kendi asıllarını tanımaları için birer ayna vazifesi görürler.”

Sultan Veled, Mevlana’nın eserlerindeki manaları açmıştır. Böylelikle Mesnevi’deki manaların ortaya çıkmasını sağlayan kişi olmuştur. Onun gibi zatlar insanların Allah’ı ve kendi asıllarını tanımaları için birer ayna vazifesi görürler. Hz. Pir’in (Mevlana), Hz. Şems’in ve Burhanettin Tirmizi’nin de bu aynalardan bir kısmını oluşturduklarını onun açıklayıcılığıyla öğreniyoruz. SultanVeled çok basit örneklerle en derin manaları verebilecek bir sırra sahip. Bunu genelde biz Peygamber Efendimiz’de görürüz. Çünkü Peygamberimiz en derin ve en karmaşık manaları çok açık ve basit bir dille sunma sanatına sahiptir. Mevlana Hz. de böyledir. Fasih bir dille anlatır. Sultan Veled de böyle. Daha da basit bir dille anlatır ama çok derin anlatır. Bu bakımdan onu tanımak çok önemlidir. Zaten bir mürşid-i kamili (manevi rehber) tanıyabilmek için onu yetiştirenlerle onların yetiştirdiklerini ve eserlerini öğrenmek çok önemlidir. Sultan Veled de kendisini yetiştiren Mevlana Hz ve Şems Hz’nin eserlerini ve sözlerini bize öğreten, açıklayan ve kendisinden sonrakilerin istifadesine sunan büyük bir mana sultanıdır.  Hz. Mevlana’yı tanımak isteyenler onu Sultan Veled vasıtasıyla tanırlar. Hocam Kenan er Rifâî, onu, Şemseddîn Tebrîzî’nin hâlini giyen büyük sultan diye anlatır. Öyle ya Hz. Şems Mevlânâ’ya “sana başımı ona sırrımı verdim” buyurmuyor mu? Zirâ Ahmed er-Rifâî de, şeyhin hâli mutlaka müridlerde tezâhür eder, diyor. Sultan Veled hazretlerine göre evliyâ Tanrı’nın sırrıdır ve bu sırları bilmenin tek yolu velîleri tanımaktan geçer. Allah’ı bulmak kâmil velînin sohbetiyle mümkündür. Sultan Veled insanın Allah’la beraber olabilmesi için mutlaka insan-ı kamile ihtiyacı olduğunu söyler.
 

Camille Helminski: “Sultan Veled bize diyor ki: Allah için bakın ve O’nu sevin zira O, bütün yaratılmışlar için elzemdir.”

Hem babasıyla olan samimi anlara dair kıssalar, hem de Şems-i Tebrizi’nin bizzat kendi tecrübesi olduğu kadar, naklettiği sırların ifşası kabilinden, Ruh’un pek çok güzelliği, Sultan Bahaeddin Muhammed Veled tarafından tebliğ buyrulmuştur (…) Sultan Veled, sufiyane ya da manevi hâl ve mertebelere derinlemesine vakıftı. Babası  halvette istiğrak halindeyken ya da ibadetinde kendinden geçerek öylesine mest olmuşken, hep onun yanında, huzurundaydı.(…) Âlemler arasında seyreden, Hz. Mevlana ve Şems tarafından paylaşılan esrara şahitlik eden ve onu nakleden, Mevlana ile Şems’in beraber geçirdikleri zamanı kıskananları ya da o, halvette istiğrak halindeyken onu özleyenleri teskin eden ve Dostân ile arada köprü vazifesi gören hep Sultan Veled idi. Sultan Veled, Maarif’te buyuruyor ki: “Hak Teala, kainatı ve ondaki sûretleri, cisimleri, siz onlarla meşgul ve onlara âşık olasınız diye değil, Kendisini bilesiniz diye yarattı.”Bu bilgi, bizlerin Hakikat’te yerimizi almamızı mümkün kılar.

Sultan Veled bize diyor ki: “Allah için bakın ve O’nu sevin zira O, bütün yaratılmışlar için elzemdir. O şanlı nebiler, Allah’ı bildirmek için, insanoğlunu itaate teşvik için ve Hakk’ı sevdirmek için geldiler. Onun itaatkar kulları, ona kulluktan zevk alırlar ve böylece varlık mertebelerinde mesafe kat ederler. İşte, eşyanın hakikati budur.”
 

Omid Safi – Kuzey Carolina Üniversitesi: “Mevlana’nın arabulucusu da oğlu Sultan Veled’di.”

İktidarda olan birine yaklaşmak için ona yakın olan birisini, bir arabulucuyu tanımanız gerekir. Mevlana’nın  arabulucusu da oğlu Sultan Veled’di. Sultan Veled, Mevlevi geleneğinin temellerinin atıcısı olduğu kadar kendisinden sonraki nesiller içinde Hazret-i Mevlana’yı  en iyi ve açık anlamanın kapısıydı. Sultan Veled’in, Mevlana’ya ve ondan yayılan berekete ulaşma kapısı işlevi gördüğünü görüyoruz. Eflaki’ye göre Mevlana ve Sultan Veled o kadar yakındı ki, insanlar onları baba-oğuldan çok kardeş zannediyorlardı. “Tüm insanlar içinde bana en çok benzeyen sensin”, diyordu Mevlana. Mevlana’nın mirasçısı olan Sultan Veled’in, onun tam karşısına oturduğu da belirtilir. Mevlana aralarındaki baba-oğul ilişkisini oğluna manevi bir eğitim yolu olarak kullanmış ve oradan da tüm insanlığa ulaştırmıştır.

Ancal Sultan veled bir aktarımcı, yorumcu ve sistematikleştiriciden çok daha fazlasıdır. Mevlana’nın hayatı için en güvenilir kaynak yine odur. Mevlana’nın manevi sırlarının da paylaşıcısı ve kendisinden sonra da ortaya çıkarıcısıdır. Onı-un Mevlanaya ısrarla ve defaatle sorduğu sorular sayesinde biz bugün onun derin sırlarını konuşabiliyoruz. Mevlana’nın hayatından anekdotların kayda geçirilip korunmasını da Sultan Veled’e borçluyuz.

Carl Ernst: “Sultan Veled, dikkati Allah’ın kubbesi altına gizlediği evliyalara çeker.”

Sultan Veled, kendi Mesnevi üçlemesinde Kur’an’ın usulünü model olarak alır. Böylece aynı mesajın farklı formlarda tekrarlanmasıyla insanlara ilahi mesajı idrak ettirmek ve unutmuş hallerinden uyandırmak ister. Eserlerinin özünü teşkil eden unsurları Kur’an gibi bazen üç defa tekrarlayarak belirginleştirir. Bunlar insanlığın gafletten uyandırılması için Sultan Veled’in eserlerinin anahtarlarıdır. Böylelikle tekrarlanan vurgularla okuyucunun dikkatini Allah’ın kubbesi altına gizlediği evliyalara ve onlardan ikisi olan Şems ve Mevlana’ya çeker.

Janis Esots – The Islamic College, İngiltere: “Sultan Veled, Allah Aşıkları ve Allah’ın Sevgililerini  vurgular.”

Kanaatimce Sultan Veled’in İbtidaname, Rubabname ve İntihaname adlı üç mesnevisi, Mevlana Celaleddin’in Mesnevi’sinin bütünleyicisi, genişleticisi ve işlenmesi  olarak düşünülmelidir. Onun tohum halinde bıraktığı görüşleri geniş yorumlamalar haline getirir ve ondan yeni fikirler çıkarır.

Benim Sultan Veled sempozyumunda sunduğum makale onun Allah Dostları yani evliyalar üzerine görüşlerini ve babası Mevlana’nın öğretilerine nasıl yeni yaklaşımlar ve katkılar getirdiğini gösteriyor. Sultan Veled, “Allah Aşıkları” ve “Allah’ın Sevgilileri” görüşünü Mesnevi’ye getirdiği yaklaşımının yeniliğiyle vurgular.  Onları yani evliyaları açık ve gizli olarak sınıflandırır. Bunu ise Allah’ın kıskançlığıyla açıklar. Yani, sultanın eşlerini ve cariyelerinin halka göstermediği gibi Allah da en yakın dostlarını (gizli evliyaları) yarattıklarına açıkça göstermez.

(İlk Yayın: Aktüel)  

Birol Biçer