Binlerce yıldır, insanlar ve insanlık için çok büyük bir misyonun zinciri olan ezoterik gelenek, uygarlığımızın mimarlığını yapmıştır. İnce eleyip sık dokuyarak seçtiği öğrencilerini, uzun eğitimlerden ve zor sınavlardan sonra insanlığın hayrına çalışacak birer görevli olarak yetkilendirmiş, bu öğrencilerin insanlığın önünü tıkayan bütün engelleri yıkmasını istemiştir. Bu engeller, beşeri zaaflardan kaynaklanan örgütlenmeler nedeniyle ortaya çıktığı için, öğrenciler önce beşeri zaaflarından kurtulmaya teşvik edilmiş, sonra bütün insanlık için çalışmaları istenmiştir. Bahsedilen engelleri aşınca ulaşılacak hedef, bütün insanların barış, kardeşlik, eşitlik ve özgürlük içinde yaşayacağı ideal bir uygarlıktır. Ancak, ezoterizmde, bunun kuralları konmadığı için, zaten, böyle bir uygarlık kurulursa bile, disiplin ve düzen sağlayıcılar olduğu müddetçe eşitlik ve özgürlük sağlanması çok zor olacağı için, ütopya, bir gün elbette ulaşılacak uzak bir hedef halinde kalmıştır.

Binlerce yıllık zincirde, bu yüzden, insanların görmesini engelleyen karanlık, duymasını engelleyen duvarlar, düşünmesini engelleyen sistemler, ilerlemesini engelleyen taassup, ve bilmesini engelleyen cehalet aşılması gereken engeller olarak algılanmış, ve bu engeller ortadan kalkınca, en azından insanlığın neyi seçeceğine özgürce karar verebileceği bir ortam umulmuştur. Yüzyıllar hatta bin yıllar boyunca, bu engellerin özneleriyle yapılan mücadele sürmüş, bazen mehter adımlarıyla, ama sürekli hedefe doğru ilerleme sağlanmıştır.

Bilgiyi ve Bilgeliği Arayış Yolunda…

Ezoterizmin bir diğer amacı, tufandan önce, ya da sadece eskiden var olan, ama insanların cenneti cehenneme çeviren yanlışları nedeniyle unutulan bilgi ve bilgeliği “yeniden” bulmaktır. Bu ikinci amaç birincisiyle tamamen örtüşür, ancak, kurulacak uygarlığın nasıl bir uygarlık olacağı bilinemediği için önerilen çok farklı modellerde olduğu gibi, hakikatin, gerçek gerçeğin, kadim bilgi ve bilgeliğin nasıl elde edileceğiyle ilgili olarak birbirlerinden oldukça farklı metotlar nedeniyle, daha da büyük fikir ayrışmalarına neden olmuştur.

Başlangıçta, ezoterik okullara kabul edilen öğrenciler, vicdan ve doğruluk eğitimlerinden geçtikten sonra, o zaman kitlelerce bilinmeyen bilimleri öğreniyor, bu eğitimden sonra, daha da dar bir grup, metafizik çalışmalara alınıyordu. Bu üç dereceli eğitimin amacı, vicdani değerlerinden emin olunmayanların bilimsel bilgiye, bilimsel bilgisi olmayanların metafizik bilgiye ulaşmalarının engellenmesi, bu sayede, bilginin sadece vicdanlı ve eğitimli bireylerin tekelinde, ve sorumluluğunda tutulma çabasıydı. Bütün insanlar ve insanlık için çalıştığını iddia eden bir okulun, bu seçkinciliği paradoksal bir durum gibi görünse de, bir önceki paragrafta bahsedilen ve cenneti cehenneme çevirenlerin, vicdan yoksunu, bilim yoksulu metafizikçiler olduğu temel kabulü nedeniyle, sorgulanmayan bir derece sistemi oluşmuştu.

Ortaçağa kadar, başta örgütlü dinlerin zahiri, yani görünen bölüm ve örgütleri, ve baskıcı devlet yönetim modelleri nedeniyle, bu sistem büyük bir gizlilik içinde devam etti. Sır saklamak, bilgiyi sadece layık ve sadık olanlarla paylaşmak, o günlerde ezoterizmin en temel yaklaşımı olmuştu, çünkü sadece bireyin hayatı değil, okulun geleceği bile tehlikedeydi.

Nitekim, bir çok defa, ezoterik öğretiyi kitlelerle paylaşmak isteyenler, ironik ve trajik olarak, aslında aydınlatmak istedikleri kalabalıklar, ya da ellerindeki bilgiyi isteyen liyakatsiz rakipler, son olarak, kitleleri manipüle etmeye devam etmek isteyen yöneticiler tarafından büyük zulümlere, cinayetlere, katliamlara maruz kaldılar.

Ortaçağdan sonra, Reform ve Rönesans, bilimsel bilginin kitlelerle paylaşılabileceği bir asgari yaratınca, ve bilimi engelleyen güçler geri çekilince, birkaç yüzyıldan beri hazırlığı yapıldığı şekliyle, bilimin yayılması ve gelişmesi ezoterizmin baş amacı haline geldi. Vicdanlı ve bilimsel bilgiyle donanmış olmak, ezoterik örgütler için yeterli bulunmaya, metafizik çalışmalar ihmal edilmeye başlandı. Küçük gruplar, kadim bilgi ve bilgeliğe ilgilerini devam ettirdiler, ancak bilime odaklanan varyantın hızla güçlenmesi nedeniyle, sayıları ve ağırlıkları gittikçe azalmaya başladı.

Fransız devrimiyle başlayan süreç, artık ezoterik ideallerin pratiğe geçebileceği, sosyal ve siyasal bazı değişikliklerin mümkün olduğunu gösterince, bilimle beraber, siyaset de ezoterik öğretinin ana meselelerinden biri oldu. ABD’nin kuruluşu ve yeni devlet yönetim biçimi, ve daha sonra kıta Avrupası’nda gelişen siyasi yenilenme, artık insanların daha eşit ve özgür olabilecekleri bir dünya modelini daha mümkün ulaşılabilir bir hale getirdi. Ve ne yazık ki, ezoterik gelenek, siyasi hedefler nedeniyle, kökenlerine yabancılaştı.

Cehennemi cennete çevirme hırsı ve arzusu, artık, sadece akıl ve bilim odaklı bir ezoterizm türü yarattı. Metafizik, Ulu Yaratan bilgi ve sevgisi, ve en önemlisi, insanın arınabilmesi için binlerce yıldır uygulanagelen teknik ve metotlar bir kenara bırakıldı. Siyasi hedefler ve bu hedeflerin kitlelere benimsetilmesi ezoterizme çok zarar verdi, ve yolundan çevirdi.

Yollar Ayrılıyor… 

1800’lerin ikinci yarısı, ve 1900’lerin başlarında, bu değişimden rahatsız olan bir çok öğrenci, bir çok farklı yol kurarak, metafizik bilginin unutulmaması için büyük çabalar içine girdiler. Ancak beslendikleri kaynaklardaki ortak noktalar yerine farklılıklara odaklandılar, sürekli bölündüler, ve kısa ömürlü oldular. Aralarından sıyrılabilen bazıları ise, cennetin sadece kendi yollarıyla mümkün olabileceği düşüncesiyle, ezoterizmin kökeninde yer alan tolerans ve insanlık sevgisini kaybettiler, yerine, grup egosunu, reddiyeler ve ötekileştirmeleri koydular.

Bugün gelinen noktada, ezoterik gelenek, sayıları ve güçleri bu sırayla olmak üzere, bilim odaklı siyaset hedefli naklediciler, dinlerin batıni yani gizli çalışmalarına odaklanan metafizikçiler, tek yolun kendilerinin yolu olduğunu savunan dar bakışlı ritüelciler ve son olarak, eski ezoterik geleneğin canlandırılması için uğraşan sentezciler olarak kabaca dörde bölünmüş durumda. Bu bölünme o kadar keskin ki, artık, neredeyse birbirlerine rakip hale gelmiş durumdalar.

Oysa gerçek ezoterik bilgiye çok ihtiyaç duyulan bir dönemdeyiz. Yeniçağ bilgileri, ne yazık ki, vicdan eğitimi almamış, bilimsel bilgisi az, ve daha önce cenneti cehenneme çevirmişlerin yoluna benzeyen yeni bir ezoterizm yaratıyor. İnsanlar bir günde hocalıklar alıyorlar. Sorumluluk eğitimleri olmadığı için, ve bir sürü bilgisiz fikirle, sadece sezgi odaklı bir metafizik anlayışa teslim oluyorlar. Elbette bugünün sezgisi, yarının bilgisine dönüşebilir, ama geçmişin bilgisiyle denenmeden, sadece sezgiye odaklanarak ilerleyenler, ne yazık ki, hep eksik kalacaklar. Diğer yandan, bu yeni çağ bilgi ve çalışmaları, ezoterizmin ana kollarının terk ettiği metafizik arınma çalışmaları açısından, insanlara somut sonuçlar sunabildikleri için gittikçe daha cazip hale geliyorlar. Fast food gibi, televizyon dizileri gibi, gittikçe yaygınlaşan, ama içinde bilgi ve vicdan sorumluluğu olmayan bir tekamül seçeneği var artık. Şahsen yeniçağ öğretileri ve çalışmalarından büyük faydalar görmüş biri olarak, bunları asla küçümsemiyorum, sadece bu halleriyle eksik buluyorum. Elbette istisnalar da var. Ama bu yollar, yolunu, dengesini, amacını kaybetmiş, bütünüz biriz mottolarına rağmen, diğer insanlar için sadece dua eden, pasifist, sorumluluktan uzak bireyler yaratıyor.

Seçilmiş olmakla yetinen, teoriyi ve vaaz edileni ezber yapar gibi sadece okuyan, üzerinde düşünse bile hayata geçiremeyen, ve en önemlisi, pratik ezoterik çalışmaları uygulamamak bir yana, haberi bile olmayan, kostüm ezoteristleri; kendi yolları dışında bütün yolları küçümseyen, hakikatin henüz bulunamamış olduğunu bilmelerine rağmen, anahtarının sadece kendilerinde ya da öğretmenlerinde olduğunu iddia eden grupçu ezoteristler; ve ezoterizmi siyasi hedefleri için tersyüz eden, bugünkü hakim medya aracılığıyla, insanlara sürekli bir empozisyon bombardımanı yapan, başta tarikatler olmak üzere, manipülasyoncu ezoteristler, artık en eskiye dönmenin zamanı geldi.

Eğer cehennemden bir cennet yaratılacaksa, o zaman bunu kuracak olanların, o cennetteki herkesi eşit düzeyde sevebilmeleri gerekiyor. Bu da ancak arınmak, arınmak ve arınmakla mümkün…

Dilerim, öyle olsun…

Ali Korkut Keskiner