“Kıyamet kelimesi “kıyam etmek” yani “ayağa kalkış” manasını taşımaktadır. Bunu mükemmelliğe ulaşma olarakta algılayabiliriz.
DİNLER NE DİYOR ?
“Ey Muhammed, sana kıyamet saatinin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar, de ki: ‘ Onu ancak Rabbim bilir, onun vaktini O’ndan başka belirtecek yoktur. Göklerin ve yerin, ağırlığını kaldıramayacağı o saat, sizlere ansızın gelecektir.’ Sen sanki öğrenmişsin gibi sana soruyorlar, de ki: ‘Onu bilmek ancak Allah’a mahsustur, ama insanların çoğu bu gerçeği bilmezler.” (Araf Sûresi: 7/187)

Bu ayette “Kıyamet” in tarihinin bilinemeyeceği ön görülmüştür. Ancak bir depreminde ne zaman olacağını bugün bilemiyoruz. Ancak tahminlerde bulunabiliyor ve bazı belirtilerinden bahsedebiliyoruz. Örneğin Marmara depreminden bahsederken, 1999 depremlerinden sonra stress birikiminin Marmara denizinde artmış olmasını veya KAF’daki kırılmanın doğu-batı doğrultusunda gerçekleştiği gibi sebepler öne sürüp, uzun zamandır bu bölgenin suskun olması gibi belirtileri ortaya koyabiliyoruz. Ama Marmara depremi şu gün , saat veya dakika da olacaktır diyemiyoruz. Uzmanlarımızın ortak görüşü 30 yıl içinde bir depremin olma olasılığını çok yüksek oluşu. Kısaca, kıyamet’inde tam olarak tarihini bilemeyiz ancak belirtilerini tespit edip, çok yaklaştığını veya görece bir tarih içerisinde gerçekleşebileceğini ortaya koyabiliriz.

Dünya üzerindeki tüm toplumlar binlerce yıldır, ileriki bir tarihte kavuşacakları mükemmelliyeti beklemişlerdir. Ve bu farklı kültürler bu dönem için farklı isimlerde kullanmışlardır.En çok kullanılan tabir ise “Altın Çağ” olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de ki kıyamet kavramıda bu yönde görülebilir. Zaten kıyamet kelimesi “kıyam etmek” yani “ayağa kalkış” manasını taşımaktadır. Bunu mükemmelliğe ulaşma olarakta algılayabiliriz. Bu “çağ” kavramının neden oluştuğunu aslında anlamak çok zor değil. Dünya’nın geçmişi sayısız felaketle doludur. Bu felaketlerde pekçok medeniyet ardında iz bile bırakmadan yok olmuştur. Bunlardan en ünlüsü artık efsaneye dönüşmüş olan “Atlantis”‘tir.

Aslında Kur’an-ı Kerim’de de geçmiş olaylardan, yok olan kavimlerden ve nesillerden bahsedilmektedir.

“Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimiz görmediler mi? Onları , sizi yerleştirdiğimiz bir şekilde yeryüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur yağdırmış, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından ötürü yok ettik ve aralarından başka bir nesil yetiştirdik.” (En’am Sûresi: 6/6)

Kur’an-ı Kerim’de çok açık bir şekilde “nice nesillerin yok edildiği” cümlesi kullanılmış. Ama en dikkat çeken kısım “aralarından başka bir nesil yetiştirdik” olarak göze çarpıyor. Yani burada bahsedilen “yok ediliş” veya “kıyamet” , o dönemin insan neslini tamamen yok etmemiş. Aralarından kurtulanlar olmuş. Ki, Kur’an-ı Kerim bu kurtuluşlardan da bahsetmiş,

“Sizden önce geçen Nuh, Ad, Semud milletlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size ulaşmadı mı?” (İbrahim Sûresi: 14/9)

Acaba bunlar artık efsaneleşmiş isimler olan Mu, Lemurya ve Atlantis olabilir mi? Ne dersiniz?

” Gerçekleşecek olan! Nedir o gerçekleşecek olan gün? Gerçekleşecek olanın ne olduğunu sana ne bildirir? Semud ve Ad milletleri tepelerine inecek bu gerçeği yalanladılar. Bu yüzden Semud milleti zorlu bir sarsıntı ile yok edildi. Ad milleti de bu yüzden önünde durulmaz dondurucu bir rüzgarla yok edildi… Ey İnsanlar! Su taştığı vakit, size bir ibret olmak üzere, anlayışlı kulaklar anlasın diye süzülen gemide, sizi Biz taşımışızdır.” (Hakka Sûresi: 69 / 1-7 , 11-12)

” Ad, Semud milletleri ile Ress’lileri ve bunların arasında birçok nesilleri de yerle bir ettik. Her birine misaller vermiştik ama dinlemedikleri için hepsini kırdık geçirdik” (Furkan Suresi: 25/38-39)

Çok net bir şekilde, sırasıyla yok olan milletlerden onların nasıl yok olduğunan bahsediyor. Ve bu yok oluş gelmeden önce uyarıldıklarından bahsediyor. Yani belirtilerin varlığından ve bunların gerçekleşmesinden bahsediyor. Ve aynen bizim neslimize yapıldığı gibi geçmişleriyle ilgili misaller verildiğinden bahsediyor.

Peki bu belirtileri nasıl tespit edeceğiz? İşte bu noktada kaynak olarak dini inanışlardaki ve dini kitaplardaki kıyamet belirtilerini araştırmamız gerekir.

———————————

BUDİZM

Budizm kıyamet gününde ortaya çıkacak bir kurtarıcıdan bahsedilmekteder. Maitreya’nın yirminci yüzyılın bitiminden sonra geleceğine inanılır. Budist öğretisinde önemli bir konumu olan bu inanış, aynı zamanda gelecek çağın isminide oluşturmuştur.

“Maitreya Çağı”‘nın ne zaman başlayacağına dair bir kehanetleri vardır: “Gize Sfenski uyarısını duyurduğu zaman büyük şeyler için hazırlanın…” İlk bakışta tuhaf görünen bu bilgi Ünlü bir kahin olarak tanınan Edgar Cayce’in ” Değişiklikler zamanı yaklaştıkça, içinde (Atlantisliler’in) belgelerinin Tek Tanrı’nın yasasının inisiyeler için muhafaza edilmiş olduğu bu üç yer belki de açılacaktır: Bimini Adası yakınındaki tapınak yeniden su yüzeyine çıkacaktır; Mısır’da arşivler tapınağı bulunacaktır; ve hiç şüphesiz ki Atlantis Ülkesi’nin kalbine yerleştirilmiş olan bu belgeler de keşfedileceklerdir. Belgeler aynıdır.” şeklinde ve bazı kaynaklarda Sfenks’in ayakları dibindeki bir odadan elde edilecek belgelerden bahsetmesi ilginç bir rastlantıdır.

Prof. Nicholas Roerich’in yaptığı araştırmalarda Budist rahipler, Dünya’nın bir “Devre sonu” na doğru yaklaşmakta olduğunu ve “”Yıldızlar yeni bir Çağ oluşturmaktadır. Kozmik ateş bir kez daha dünyaya yaklaşmaktadır. İnsanlık bir kez daha , ruhun yeterince gelişip gelişmediği görmek üzere denenecektir…” şeklinde bir bilgi söz konusudur.

———————————

HİNDUİZM

“Dejenerasyonun bu noktasında Vişnu, yeryüzünde, beyaz bir ata binmiş bulunan Kalki olarak şahsen ortaya çıkacaktır. Vişnu’nun onuncu enkarnasyonu olan Kalki, kolunu yukarıya kaldırmış bir halde ve bir kuyruklu yıldız gibi alev alev yanan, kınından çekilmiş bir kılıç taşıyarak dünyayı bir baştan bir başa geçecektir. Kötülükleri yok edecek,bir sonraki çağda yeryüzünün yeniden düzenlenişi ve erdemin yeniden kurulması için yolu açacaktır.”

Hindistan ve Tibet’teki yazıtlarda Karanlık Çağ olan “Kali-Yuga”dan (Demir Çağı) sonra “Satya Yuga”nın (Işık çağı) başlayacağını söyler. “Kali-Yuga”nın yani uzun süredir içinde bulunduğumuz devremizin sona erişinin alametlerinden biri de astroloji olarak açıklanmıştır:

“Kalki Avatar sekiz insanüstü yeteneğiyle dünyaya inecektir. Güneş, Ay, Tishya ve Jüpiter gezegeni aynı konakta oldukları zaman yeni bir çağ başlayacaktır.”

Tishya’nın bir gezegen mi ,yoksa başka bir gök cismi mi olduğu kesin olarak bilinmiyor. Ancak Eski Çin ve Tibet Astrolojisinde Ti-sha’nın “Dünya’nın Celladı” diye anılan 72 kötü niyetli yıldızdan birinin adı olduğu bilinmekte.

———————————

ŞAMANİZM

Altaylı Şamanistler kıyamet’e “Kalgançı Çak” adını vermişlerdir. “Kalacak olan çağ” anlamına gelmektedir W.Radloff (Proben I, 167-170) ve V.I. Vertibitsky (Altayskie inorodtsı 114-117) tarafından “Kalgançı Çak” ı tasvir eden iki rivayet tespit edilmiştir. Birincisi Televütler’e, ikincisi Telengitler’e aittir. Televütler’in rivayetinde:

” Kalgançı çak geldiği zaman gök demir, yer sarı bakır olur. Hanlar hanlara saldırır, uluslar birbirine kötülük düşünür. Katı taşlar ufalanır, sert ağaçlar kırılır. Kişi bir dirsek kadar küçük olur. Başparmak kadar erkek olur. Erlerin dizgini kısa olur. Ayak takımı bey olur. Baba çocuğunu, çocuk babasını tanımaz. Yaban soğanı pahalı olur. At başı kadar altına bir kap yemek verilmez. Ayak altında altın bulunu onu alacak kimse bulunmaz.”

Telengitler’in rivayetini ise 2012’de neler olabilir kısmımızda ele alacağız.

———————————

TEVRAT

Kıyamet günü kutsal kitaplardan biri olan Tevrat’ta oldukça geniş işlenmiş bir konudur. Pek çok kısmında belirtiler ve gerçekleşecek olanlar anlatılmıştır. Şimdi bunları görelim.

“Ve o gün vaki olacak ki, büyük boru çalınacak…” (İşiya, Bab: 27/13)

Peki o gün gelmeden önce öngörülen belirtiler neler?

“İşte Rabb’in Günü geliyor ve senin çapul malını senin içinde pay edecekler. Çünkü bütün milletleri Yerusalim’e karşı cenge toplayacağım ve şehir alınacak ve evler yağma edilecek ve kadınlar kirletilecek ve şehrin yarısı sürgüne çıkacak. Kavmin arta kalanları ise şehirden kesilip atılmayacak” (Zekarya, Bab: 14/1-2)

“Ve bela şu olacak, o bela ki… Ayakları üzerinde dururken etleri eriyecek ve gözleri çukurları içinde eriyecek ve ağızlarında dilleri eriyecek…” (Zekarya, Bab: 14/12)

Belkide bir Atom bombasının kullanılacağı bir savaştan bahsediliyor. Ve bir başka kısımda toplumsal dejenerasyondan bahsediyor:

“Ve çocukları onlara reis edeceğim ve küçük çocuklar onlara saltanat edecekler. Ve kavm karşılıklı birbirine ve herkes komşusuna gadredecek; çocuk ihtiyara karşı ve alkaç adam itibarlıya karşı hayasızca davranacak. …Ey kavmim sana yol gösterenler seni saptırıyorlar ve yürüyeceğin yolu bozuyorlar.” (İşya, Bab: 3/4-5,12)

Doğal afetler…

“İşte Rabbin günü geliyor… Ve o gün onun ayakları Yeruşalim önünde, şarkta olan Zeytinlik Dağı üzerinde duracak ve Zeytinlik Dağı şarka ve garba doğru ortasından yarılacak ve çok büyük bir dere olacak ve dağın yarısı şimale ve yarısı cenuba çekilecek.” (Zekarya, Bab:14/1-4)

“Bütün memleketi viran etmek için, Rab ve gazabının silahları uzak bir diyardan , göklerin ucundan geliyorlar” (İşiya, Bab:13/5)

“Ve o gün vaki olacak ki, ışık olmayacak, ışıldayanlar kararacak; fakat Rabbin bildiği bir gün olacak; gündüz de olmayacak ; gece de olmayacak ve vaki olacak ki, akşamleyin ışık olacak. Ve o günde vaki olacak ki, Yerusalimden diri sular çıkacak; onların yarısı şark denizine, yarısı garap denizine akacak; yazın da kışın da böyle olacak. Ve bütün dünya üzerinde Rab kral olacak; o gün Rab bir ve ismi bir olacak” (Zekarya, Bab: 14 / 6-9)

Rabb’in ismi tüm dünya üzerinde bir olacak sözü dinlerin birliğinin ifadesidir. Gerçekleşecek bir olay sonrası din birliğinin sağlanacağı ifade edilmiş.

“… Bu iş de bir lahzada ansızın olacak. Orduların Rabbi tarafından, gök gürlemesi ile ve zelzele ile ve büyük gürültü ile kasırga ile ve sağanakla ve yiyip bitiren ateş lavı ile yoklama olacak” (İşiya, bab: 29/5-6)

“Bundan ötürü gökleri titreteceğim ve ordular Rabbi’nin gazabında ve kızgın öfkesi gününde dünya yerinden oynayacak” (İşiya, Bab: 13/13)

İklim değişikliklerndende bahsedilmektedir. Dünya’mızın ikliminin son yıllarda belirgin bir şekilde değiştiği ve kurak bir iklimin dünyayı kaplayacağına dair bilimsel açıklamalar her geçen gün artmaktadır…

” Ve Mısır diyarı virane ve çöl olacak…Ve Mısır diyarını Sevene kulesinden Habeş ili sınırına kadar bütün bütün çöl ve virane edeceğim…” (Hezekiel, Bab: 29/9,10)

” Ve o gün vaki olacak ki, Rab Mısır ırmaklarının sonlarında olan sineğe ve Aşur diyarında olan arıya ıslık çalacak… Ve o gün vaki olacak ki, bin gümüş dğerinde bin asma kütüğü olan her yer çalılık ve dikenlik olacak. Adam oraya oklarla ve yayla gelecek, çünkü bütün memleket çalılık ve dikenlik olacak.” (İşaya, Bab: 7 /12,23)

” …Ve Nil’in bütün derin yerleri kuruyacak ve Aşur’un kibri kırılacak ve Mısır’ın asası elinden gidecek” (Zekerye, Bab: 10/11)

———————————

İNCİL

Matta İncil’inde Hz.İsa’nın kıyamet ile ilgili açıklamaları şu şekilde ifade edilmiş:

“İsa Zeytinlik Dağı’nda otururken, şahitleri gelip, bir kenarda ona sordular: ‘Söyle bize, bu olayla ne zaman olacak ve senin gelişinin ve dünyanın sonunun belirtisi ne olacak?’

İsa onlara şu cevabı verdi: Sakın, sizi kimse yanıltmasın. Çünkü bir çokları benim adımla gelip: Mesih benim, diyeceklerdir ve birçok kimseleri yanıltacaklardır. Savaşlardan ve savaş gürültülerinden konuşulduğunu işiteceksiniz. Sakın telaşlanmayın. Çünkü bunların olması gerekiyor. Ancak bu daha, son değildir. Çünkü ulus ulusa karşı ülke ülkeye karşı gelecektir. Yer yer kıtlıklar , depremler görülecektir. Bütün bunlar doğum sancılarının başlangıcı olacaktır… Birçok yalancı peygamber ortaya çıkacak ve pekçoklarını yanılacaklardır. Ve fesa çoğalacağı için, çoklarında sevgi sönecektir. Fakat sonuna kadar dayanan kurtulacaktır. Ve melekutun müjdesi , bütün milletlerin yüzüne karşı tanıklık etmek üzere, dünyanın her tarafına duyurulacaktır. Ve son, o zaman gelecektir.” (Matta, Bab: 24/3-14)

Aradan geçen yıllar bu öngörülerin çoğunluğunun gerçekleştiği yıllar oldu. Özellikle son dönemlerde kendininin mehdi veya peygamber olduğunu öne süre o kadar çok insan türediki, bu öngörünün gerçekleştiğini açıkça söyleyebiliyoruz. Ve gene bahsedildiği gibi bugün dünyada uluslar uluslara, ülkeler ülkelere ve hatta dinler dinlere karşıdır. Sadece müslüman olduğu için batı toplumlarının baskısı altına giren 1 milyardan fazla insan şuan yaşamını her geçen sene daha büyük zorluklar altında geçirmektedir. Ve yakın bir gelecekte gerçekleşecek yeni bir Irak savaşı belkide daha büyük bir savaşı tetikleyecektir. Belirtilerden gerçekleştiği aşikar olan en çarpıcı kısım depremlerdir. Bilim dünyası henüz kabul etmesede dünyadaki depremlerde belirgin bir artış vardır. Örneğin 1970-1990 yılları arasında 8.0 ve daha büyük kuvvetteki depremlerin toplam adedi 10’u bulmaz. Ama sadece 1992-2002 arasında 10’dan fazla 8.0 ve üzeri deprem yaşanmıştır dünyamızda. Dünyadaki sevginin
söneceğinden de bahsetmiş. Düşünün bir kere, etrafınızdaki kaç kişinin gerçekten samimi olarak sizi sevdiğinden eminsiniz? Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, artık bırakın iki farklı insanı, kardeş kardeşi vurur oldu. Değil mi?

KUR’AN-I KERİM

“İnsanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin vay haline! O ki bir mal toplamış ve onu saymaktadır. Malının, kendisini ebedi yaşatacağını sanır. Hayır, andolsun ki, o hutame’ye atılacaktır. Hutame’nin ne olduğunu bilir misin? Allah’ın tutuşturulmuş bir ateşidir. Çıkar gönüllerin üstüne! O kapatılacaktır onların üzerine. Uzatılmış sütunlarda” (Hümeze Suresi: 1-9)

İçinde yaşadığımız dünyada artık pek çok insan hayatı sadece para, mal, mülk sayıp , bunların onu ebediyen yaşatacağını düşünmüyormu? Çevrenizdeki insanlara bir bakın. Bir vurdum duymazlık, bir sarhoşluk içindeler. Sanki herşey daimimiymiş gibi…(Kur’an-ı Kerim’in şifresini çözdüğünü iddia eden Ömer Çalakıl bu ayette sözü edilen olayın 2004-2005 yıllarında gerçekleşeceğini öne sürmüştür. Bekleyip, görmekten başka şans yok…)

Aslında bu kısıtlı bir örnekti. Şimdi Kur’an-ı Kerim’in en bilinen ve üzerinde tartışılan alametlerine bakalım.

“Ye’cûc ve Me’cûc’un seddi yıkıldığı zaman her dere ve tepeden boşanırlar. Gerçek vaad yaklaştığında inkar edenlerin gözleri beliriverir: ‘Vah bize! Bundan önce gaflet içindeydik, hem de zalimdik’ derler.” (Enbiya,96-97)

“Ve bin yıl tamam olunca, Şeytan zindanından çözülecektir. Ve yerin dört köşesinde olan milletleri, Ye’cûc ve Me’cûc’ü saptırmak ve onları cenk için bir araya toplamak üzere çıkacaktır.” (İncil, Vahiy,Bab: 20/7)

Henüz ne olduğuna dair kesin bir açıklama yapılamayan bu varlık , varlıklar yada sembolik isimler yaşanacak yıkımdan önce ortaya çıkacaktır. Kimilerine göre Ye’cûc ve Me’cûc Kur’an’da nefsani azgınlığın sembolüdür.İncil’deki bilgiye göre de bu bin yıl tamamlanınca veya bir süre sonra gerçekleşecektir. Ve bin yılı tamamlayalı sadece 3 sene kadar oldu !

“Artık sen, o göğün açıkça izlenen bir duman getireceği günü gözle! İnsanları kuşatıp sarar. İncitici bir azaptır bu! ‘Ey rabbimiz! Kaldır bizden bu azabı. Biz gerçekten müminleriz.” (Dühan Suresi 10-12)

Yaşar Nuri Öztürk, “Cevap Veriyorum” isimli kitabının 128’inci sayfasında bu ayeti “Zehirli gazların atmosferi kuşatması ve yaşamı zorlaştırması Kur’an açısından bir kıyamet alâmeti sayılır mı?” şeklindeki soruya yanıt olarak vermiş ve “Kur’an’ın bu beyanına, günümüz bilim çevrelerinin ekledikleri şunlardır: Zehirli gazların atmosferi tahribi sonucu kirlenen hava yüzünden doğal kaynaklar tahrip olacak, yaşam alabildiğine zorlaşacak” şeklinde eklenti yapmıştır.

Ve yine “Yeryüzünün çölleşmesini bir kıyamet alâmeti olarak görenler vardır. Bunu Kur’an açısından nasıl açıklarsınız?” şeklindeki sorya aşağıdaki ayetlerle yanıt vermiştir:

Genel durumu gösteren , “O öyle bir gündür ki, dağları yürütürüz; yeryüzünü çırılçıplak görürsün. İnsanları huzurumuzda toplamış, içlerinden hiçbirini hesap dışı bırakmamışızdır.” (Kehf Suresi:47)

Ve “çırılçıplak bırakma”yı anlatan “Biz, yeryüzündeki şeyleri bir süs yaptık ki, insanları, içlerinden hangisi iş ve üretim yönünden daha güzeldir diye imtihan edelim. Ve şu da bir gerçek ki, biz, yeryüzündeki her şeyi, bitki bitirmeyen ve ölüme yol açan kupkuru bir toprak haline elbette getireceğiz.” (Kehf Suresi 7-8) ayetlerinde de yeryüzünün bir gün bir çöl haline geleceğinden bahsediyor. Aslında son derece hızlı bir şekilde eriyen buzulları, her geçen gün artan küresel ısınma etkilerini, yok olan su kaynaklarını, delinen ozon’u ve bilim adamlarını hergün söylediği sera etkisini bir düşündüğümüzde bu günlerin pekte uzak olmadığını anlayabiliriz.

Yaşar Nuri Öztürk, Neml Suresi 82.ci ayetteki Dâbbe’yi Stephen Hawking olarak ileri sürmüştür. “O söz tepelerine indiğinde, yeryüzünden onlar için bir dâbbe/debelenir gibi yürüyen bir canlı çıkarırız da o onlara, insanların bizim ayetlerimize gereğince inanmadıklarını söyler.” (Neml Suresi: 82) .Kendi yorumunu aktaracak olursak,

” 1) Dabbetül arz bir insandır. Konuşmakta, uyarmaktadır. Neden böyle bir varlık, insan olarak değil de dabbe olarak anılmaktadır.Bunun böyle olması dabbenin alametlerinden biridir. O, tüm hikmetli konuşmalarına , uyarılarına rağmen fiziksel özellikler bakımından tam fonksiyonel bir insan değildir. İnsanın hareketlerini sergilemekten çok, debelenen bir varlıkğın hareketlerini sergilemektedir… İnsandan çok, debelenen varlığı andıran fizik görünüm içinde en ileri fikir ve bilim verilerini üreten ve insanlığa ulaştıran varlık olmak, insanlığı sonunu haber veren dabbetül arzın belirgin niteliğidir.

2) Dabbetül arz, meramını “teklim” yoluyla anlatır. Kur’an , sözle anlatım için daha çok “kavl” (söz), “beyan” (açıklamak), “hadis” (söz) kelimelerini kullandığı halde dabbetül arzın meram anlatışını ifade için “teklim” sözcüğünü seçmiştir. Allah’ın insanla konuşması da bir teklim olayıdır. Bu telimin değişik uygulamalarının olduğunu Kur’an’dan öğreniyoruz. Vahiy bunlardan biridir. Unutulmaması gereken şudur: Allah’ın insanla tekliminde doğrudan ve kelimelerle konuşmak söz konusu değildir; daime işaretler ve aracılar kullanılır. Başka bir deyişle, teklim de kelimeleri ancak konuşanla muhatap arasındaki vasıtalar kullanabilir. Nitekim, Allah’ın insanla “konuşması”ndan söz eden Şura Suresi 51.ayette de teklim sözcüğü kullanılmıştır. Allah’ın beşerle konuşması ancak “teklim” yoluyla mümkündür. Dabbetül arzın konuşması da, en azınan dünyanın sonuna ilişkin uyarısı, işaretlerle, aracılarla konuşma olacaktır. Onun kendisi de zaten normal bir insanın bedensel fonksiyonlarını sergilemekten
uzaktr. O; beyni, bilgisi ve ruhuyla öne çıkan bir varlıktır….

Bana göre , Dabbetül Arz, insanlığı, kıyametin yaklaştığı yolunda sürekli uyaran ve nitelikleri Kur’an’daki tanıma tıpa tıp uyan Stephen Hawking’dir. Stephen Hawking, bizim Kur’an’dan hareketle altını çizdiğimiz uyarıların hemen tümünü , bir fizikçi bilim adamı sıfatıyla tek tek dikkatlere sunarak insanlığın önümüzdeki bin yıl içinde yok olma tehlikesiyle yüz yüze bulunduğunu ilan etmiştir. “

Konuk Yazar