derKi: Sevgili Ela, bildiğimiz kadarıyla “Peri Tozu” senin ilk uzun metraj filmin. Bu film, biz DerKi ekibini ve okuyucularını özellikle ilgilendiriyor çünkü bu film bir düş filmi. Üstelik sen filmin yalnızca yönetmeni değil senaristisin de. Bize biraz Peri Tozu’nun yaratılış hikayesini anlatır mısın?
Ela Alyamaç: Peri Tozu başlı başına bir serüven aslında. Bu filmi çekmek benim düşlerimin gerçek olmasıydı. Önce karakterleri yarattım kafamda, sonra onlarla uzun süre yaşadım, yazmaya başladığımda hikaye zaten çözülmüştü benim için. Kendi kendini yazdı bir nevi.
derKi: Bize biraz filmin karakterlerinden bahsedebilir misin?
Ela Alyamaç: Peri Tozu, Deniz ve Cem’in birbirlerini bulma hikayesi. Bir tarafta masallara ve masal kahramanlarına inanan ve hayata pozitif bakan Deniz var. Aslında çok güçlü ve kararlı bir karakter. Öbür tarafta da bütün umudunu kaybetmiş, insanlarla arasına duvar örmüş, karar vermekten kaçınan Cem var. Onların bir araya gelmesini seyretmek çok eğlenceli. Birbirlerini nasıl etkilediklerini görmek.
derKi: Peri Tozu, Peter Pan’ın öyküsünde, çocukları bir tür düşler ülkesine götürmek için kullanılan sihirli bir tozdur. Bu toz sayesinde çocuklar düşlerini gerçekleştirecekleri ve saflıklarını asla yitirmeyecekleri bir ülkeye adım atarlar. Bu ülke, belki de hepimizin içindeki çocuksu saflık bile olabilir bizler için. Filmin çekimleri sırasında sen kendini bir tür düşler ülkesinde hissettin mi? Çekimleri nasıl geçti filmin?
Ela Alyamaç: Hepimizin düşler ülkesi farklı ama film seti düşler ülkesi olmak için biraz fazla stresli bir yer. Ama harika bir kamera hareketini istediğiniz gibi yaptığınızda ya da oyuncunuz karakterine büründüğünde size yakalamanız için sihirli bir performans verdiğinde işte o zaman sihir burda diyorsunuz.
derKi: Gerçekten de öyle olmalı. Sanırım bu hayattaki en önemli şeylerden bir tanesi hayallerimizi gerçekleştirmek. Bir yönetmen ve senarist olarak hayal ettiğin bir öykünün beyaz perdede hayat bulmasının muhteşem bir duygu olmalı. Oyuncuların büyük bir kısmı daha önceden de tanıdığımız ve zevkle izlediğimiz oyuncular. Özellikle başrolleri paylaşan İpek Değer ve Mehmet Ali Nuroğlu, sanki bu tür bir öykü için yaratılmışlar gibi duruyorlar. Yani film her açıdan iyi tasarlanmış ve başarılı bir film gibi görünüyor. Peki sen filmini izleyen insanlar, film bitip de ışıklar yandığında oradan nasıl bir ruh haliyle ayrılmalarını hayal ediyorsun?
Ela Alyamaç: Peri Tozu’nu insanlarla paylaşmak çok heyecan verici. Peri Tozu benim için hayattan bir dilim. İçinde hüzün de var neşe de, ve bu duyguları seyirciye çok yumuşakça veriyor. O yüzden sinemadan çıktıklarında yüzlerinde bir gülücük olacağını düşünüyorum. Güzel sıcacık bir kurabiye yemiş gibi…
derKi: Filmin fragmanlar YouTube’da yayınlanmaya başladı. Buradan filmin ilk görüntülerini izleyen herkesin ortak kanısı, filmin klasik Türk yapımlarından çok Hollywood yapımlarını andırdığı. Hani bir zamanlar çok severek izlediğimiz Meg Ryan ya da Audrey Hepburn filmlerini andırır bir hava var filminde. Sanırım senin adlandırdığın anlamda macera ya da düş kavramını yakalamayı bu görüntü kalitesiyle de başaracak bir film. Filmi çekerken etkilendiğin filmler ya da yönetmenler oldu mu?
Ela Alyamaç: Çocukluğumdan beri seyrettiğim ve sevdiğim bütün filmlerin beni etkilediğini düşünüyorum, ama Peri tozu için istediğim bir görüntü ve doku vardı. Deniz ve Cem’in dünyaları yaşadıkları mekanlar bunların hepsini görüntü yönetmenim Mirsad Herovic’le konuştuk. Ben ona filmi nasıl renklerde gördüğümü söyledim. Birlikte bazı filmler izledik. Çok güzel uyumlu bir çalışma yaptık. Daldan dala atladım ama mesela Deniz ve Cem’in kıyafetleri yaşanmış kıyafetler olsun istedim, gıcır gıcır duran kostüm gibi görünen kıyaftler değil. Bunların hepsinin oyunculara da yardımcı olduğunu düşünüyorum. Oyuncularıma cd’ler hazırladım. İpek’e bir Deniz cd’si ve bir Deniz ve Emre cd’si, Mehmet Ali’ye bir Cem cd’si. Neler dinlerler hangi şarkılar onlar anlatıyor gibi Mirsad’ın bile bir Cd’si vardı.
derKi: Yani bir anlamda oyuncularının gereken ruh haline girmelerini sağlamak için onlara yalnızca hikaye anlatmakla yetinmeyip o atmosferi yaratmak istedin. Ayrıca ilgimi çeken bir şey söyledin: Renkler dedin. Ben, duyguların bir rengi ve kokusu olduğuna inanan insanlardanımdır. O nedenle de sinemada renkler bir takım duyguları çok daha iyi hissettirir diye düşünürüm. Sen filminin renkleri konusunda nasıl bir çalışma yaptın? Ya da bu anlamda renkleri özel olarak hayal ettin mi?
Ela Alyamaç: Yarattığımız iç mekanlarda, Deniz ve Cem’in ruh hallerini yansıtacak renkler kullandık. Mesela Deniz ve Emre’nin salonunu eflatun rengine boyadık, onların pembe koltukları, renkli bardakları, cıvıl cıvıl bir evleri vardı. Hem kostümlerinde hem de kullandıkları bütün objelerde buna dikkat ettik. Cem’in daha ağırbaşlı, belki de karamsar bir evi vardı. Jaluzileri kapalıydı, koyu tonlar ve çektiği fotoğraflar hakimdi evine. Dış mekanlarda biraz sürpriz olsun!
derKi: Elbette. Zaten filmin vizyona gireceği 28 Mart’ı bekliyoruz. Peki mekanlar, renkler ve öykü kafanda bu kadar tasarlanmış olduğuna göre oyuncular da kafanda tasarlanmış mıydı? Oyuncularını bulma serüvenin nasıl oldu?
Ela Almayaç: Deneme çekimlerinde bütün oyuncularla tek tek vakit geçirdim. Öyle eğlenceli çekimler yaptık ki auditionlar (oyuncu seçmeleri) ün saldı. Filmi, yaratmaya başlamıştık bile. Oyuncularım da birlikte vakit geçirdiler İpek ve Barış birbirlerine yakın olmalıydılar, birbirlerinin yanında rahat olmalıydılar, Mehmet Ali ve Serkan’da. Onların hayatlarını yaratmalıydık seyirci için. Yarattığımızı da umuyorum.
derKi: Filmdeki renkler, karakterler ve öykü dedik. Ama elbette bir filmin en önemli unsurlarından bir tanesi de müzikleridir. Filmin müzikleri hakkında neler anlatabilirsin bize?
Ela Alyamaç: Filmin müziklerini Emre Dündar ve Murat Uncuoğlu büyük bir şevkle bestelediler. Filmimizde üç tane de sözlü şarkı var. Sözlerini Emre’nin önerisi üzerine ben yazdım. Bana, “Bu hisleri en iyi senin anlatabileceğini düşünüyorum,” dedi; ve şimdi hep mırıldandığım üç tane şarkımız oldu: sen gülümseyince, benim evim sensin ve sihir burda.
derKi: Sevgili Ela, sanırım Türk sineması, Peri Tozu filmi ile birlikte başarılı bir yönetmen daha kazandı. Bundan sonra ne var peki?
Ela Alyamaç: Bundan sonra nefis bir romantik komedi geliyor.
derKi: İnanıyorum ki, Meg Ryan’lı ve Tom Hanks’li romantik komedileri aratmayan güzel işler olacaktır. DerKi okuyucuları için eklemek istediğin bir şey var mı?
Ela Alyamaç: Peri Tozu’nu bizlerle paylaşmalarını ve sihirli aşklar yaşamalarını diliyorum!