Şüphesiz “kült film” dendiğinde ilk akla gelen filmlerden birisi, yönetmen John Landis ve Dan Aykyord’un kendilerini aştığı, John Belushi’ye eldiven gibi uyan Joliet Jake karakteri ve blues ile soul müziğin en büyük isimlerini bir arada gördüğümüz Blues Brothers’dır.
 
Blues Brothers çeşitli şekillerde izlenebilir; uzun süreli bir video-klip olarak, tüm büyük blues ve soul yıldızlarının resmi geçit yaptığı bir konser olarak ya da ZAZ’a atfedilen absürd komedilerin en iyi örneklerinden biri olarak.

Eğer müzikle aranız iyiyse açılıştaki She Caught the Caddy (Taj Mahal parçasıdır ama John Belushi’nin buradaki yorumu muhteşemdir) ile zaten çarpılırsınız. Burada Jake’in “fix the cigarette lighter – çakmağı tamir et” sözleriyle biten bir Bluesmobil geyiği döner (çakmağı dışarı atan da Jake’in kendisidir bu arada). Daha sonra adamlarımız yetiştikleri yetimhanenin vergi borcu yüzünden kapanacağını öğrenir ve böylece Tanrı onlara bir görev verir: yetimhane için gerekli parayı bulmak.

Jake ışığı Triple Rock kilisesinde rahip Colepheus James Brown ortalığı dağıtırken bulur: “Put the band back together”. Filmin bundan sonrası gerçekten Blues tarihidir, grup elemanları gerçek müzisyenlerdir, onlara yolculukları sırasında şarkılarıyla Cab Calloway (scat-singing tekniğinin yaratıcısı), Ray Charles (Ray’s Music Exchange dükkanının sahibi), Aretha Franklin (Mat Guitar Murphy’nin cazgır karısı), John Lee Hooker (sokak şarkıcısı) gibi müthiş isimler eşlik eder.

Filmin finaline doğru parçalanan arabalar aslında (Matrix’in muhteşem fikir örgüsünün yanında kung-fu gösterisiyle kalabalık bir kitleyi çekmesi gibi) biraz da kalabalıkların dikkatini çekmek için yapılmış şov kısmıdır. Final ise hapishanede Jake’in Jail House Rock yorumuyla biter. Adamlarımız yetimhaneyi kurtarmış ama hapishaneden kurtulamamıştır.

John Landis seneler sonra filmin ikincisini Blues Brothers 2000 adıyla çeker ve biz fanatiklerini herşeye rağmen yine mest eder. Elwood’un hapishaneden çıkıp Jake’i beklediği başlangıç sahnesinde çalan “Born In Chicago” nefis bir açılış parçasıdır; “the blues is allright, if there’s still someone to play with”. Elwood, Jake’in öldüğünü bütün gün bekledikten sonra hapishanenin önünde öğrenir. Bu arada hapishane müdürü de halen Frank Oz’dur. Bunun yanında Elwood’un yanındaki ufaklığa ders verdiği sahne her gerçek müzikseveri gözyaşları içinde bırakacak bir sahnedir: “eğer biz gerçek müziği, kaliteli, nitelikli müziği tanıtmaz ve çalmazsak, ortalık rapçilere, popçulara kalacak ve yeni nesiller gerçek müziği tanımadan yaşayıp gidecekler…” Ve tabi ki final: İlk filmden kat kat fazla yıldızı içeren Louisiana Gator Boys ile bizim Blues Brothers Band’in atışması. Üstelik atışmadan önce adamlarımızın kendi aralarında “bunlar da kim, bir avuç serseri” diye konuşmaları unutulmaz sahnelerdir.

Blues Brothers, Elwood’un dediği gibi gerçek müziği araştırma yolunda vazgeçilmez bir kaynaktır. İki kere ülkemize konsere gelmek gibi olağanüstü bir güzellik de yapan grubun konser CD’lerini ve Blues Brothers filmlerinin soundtracklerini kaçırmamak her müziksever için elzem bir hareket olmalıdır.

Konuk Yazar