Adamın biri bir gece bir rüya görmüş, upuzun bir kumsal boyunca yanında Tanrı ile yürüyormus. Yerde daha önceden kalma ayakizleri varmıs. Adam ayakizlerinin kendisine ait olduğunu farketmiş… Ama bir çift daha ayak izi gördügünde dikkat etmiş; bir çifti kendisinin bir çifti Tanrı’nin…

Yolun çoğunda Tanrı’nın ayakizleri düzgün, tutarlı, nadiren tempo değiştirerek gidiyormus. Ama adamın ayak izleri düzensiz bir zig-zaglar, durup başlamalar, etrafa bakınmalar, çember çizmeler, ayrılıp geri dönmeler nehri şeklindeymis. Yolun çoğu boyunca bu şekilde gidiyor gibi görünüyormuş ancak yavaş yavaş adamın ayakizleri Tanrı’ninkilerle daha hizalı hale gelmeye başlamış, kısa süre içinde tamamen paralel hale gelinceye kadar… Adam ve Tanrı gerçek birer dost olarak yürüyorlarmıs! Bu kusursuz görünüyormuş ama sonra ilginç bir şey olmuş : Adamın önceleri kumda Tanrı’ninkilerin yanıbaşında iz bırakan adımları artık O’nun adımlarının “içinde” gitmeye başlamıs. O’nun daha geniş ayakızının içinde adamın daha küçük ayakizleri ile, adam ve Tanrı bir haline gelmekteymiş.Bu kilometrelerce devam etmiş ama adam, yavaş yavaş, derece derece başka bir değişikliği farketmeye başlamış : Geniş ayakizlerinin içindeki daha küçük olanlar büyüyor gibi görünüyormuş… Nihayetinde fark kaybolmuş. Artık tek bir ayakızı grubu varmış.

Bu uzun bir süre böyle devam etmis. Sonra birden ikinci ayak izi grubu tekrar ortaya çikmis. Bu sefer çok daha betermiş durum! Her yerde zig-zaglar. Duruşlar. Başlamalar. Kumda dağınıklıklar. Türlü türlü ayakızı kalabalığı… Adam çok şaşırmış ve afallamıs. Ve sormuş :

– Sevgili Tanrım, zig-zağlarla ve ufak ufak birbirine uymayla geçen o ilk sahneyi anlıyorum. Yeni uyanıyordum, yeni yeni öğreniyordum. Ama sen fırtınanın içinde, yürümeye devam ettin ve seninle yürümeyi öğrenmeme yardım ettin.

– Bu doğru.

– … Sonra, daha küçük ayakizleri Seninkilerin içindeyken, ben bilfiil Şenin adımlarınla yürümeyi öğreniyordum, Seni çok yakından takip ediyordum.

– Çok güzel. Buraya kadar herşeyi çok güzel kavramışsın.

– …Daha küçük ayakizleri büyüyüp Seninkileri doldurduğunda, sanırım, her açıdan senin gibi olmaya başlıyordum.

– Kesinlikle

— Peki, Tanrım, geri çekilme, ayrılma gibi bir şey mı oldu? Ayakizleri tekrar birbirinden ayrıldı… ve bu sefer, ilkinden çok daha kötüydü!

Kısa bir duraklama oldu ve Tanrı sesinde bir gülümsemeyle yanıtladı:

– Ah… Bilmiyor muydun?… O dansettiğimiz zamandı… Her şeyin bir mevsimi vardır. Gözyaşı dökmenin bir zamani, gülmenin bir zamanı. Yaş tutmanın bir zamanı, dansetmenin bir zamanı…

** Ecclesiastes 3:1,4.