Ben bir gelinliğim..
Ancak ben, düğünden sonra kılıflara sarılıp,sandıklarda saklanan ve bir daha hiç giyilmeyen bir gecelik gelinliklerden değilim..
Anlayacağınız ben, kiralık bir gelinliğim..
Beni Terzi Nezahat dikti..
Terzi Nezahat işinin ehli bir kadındır.. Otuzbeş yaşlarındadır…
Her ne kadar kör baklanın kör alıcısı olursa da, Nezahat; üzümün çöpü armudun sapı deyip taliplerinin çoğunu geri tepmiş, istedikleri ise ona yanaşmamış, böylece de evlenememiştir…
Annesiyle birlikte İstanbul’un Kurtuluş’unda iki odalı , salonu küçükce bir dairede
oturur…
Bütün gününü bu küçücük evde, beyaz satenlerle, küpür dantellerin, tarlatanların,
makas, iğne ve kuru beyaz sabunların arasında , gelinlikler dikerek geçirir..
Dikiş makinası yatak odasındadır Nezahat’ ın.. Annesinden başka kimse göremez makinasını..Nerdeyse onbeş yıllık geçmişi olan bu eski makina,rahmetli babacığının armağanıdır…
Nezahat geçimini, diktiği gelinliklerin kiralanmasından elde ettiği gelirle sağlar…
Diktiği gelinlikleri Beyoğlu’nda gelinlik kiralayan bir dükkana verir…
* * *
Dükkan sahibinden, alışılmışın dışında bir gelinlik talebi geldiğinde,malzemeyi satın aldığı toptancıya gitti Nezahat.. Kumaşımı özenle seçti.. Kar gibiydi saten.. Metreyle ölçüldüm.. Makasla kesildim..
Sonra her zaman aldıklarından daha pahalıya mal olan kupür dantelleri seçti Nezahat..
Bembeyaz bir ambalaj kağıdına sardılar beni…
Sarılı olduğum paketi bir kundak çocuğu gibi özenle tutup otobüs durağına yürü-
dü Nezahat.. Paraya kıyabilse, daha doğrusu yeterli parası olsa, taksiye bile bine-
bilirdi…
Biraz da çekinerek bindi belediye otobüsüne… Sıkıştırılmamdan,buruşturulmamdan , daha da kötüsü örselenmemden korkuyordu…Ama korktuğu hiç bir şey gelmedi başına…. Bir delikanlı oturduğu koltuktan kalkıp yerini verdi ona..
Nasıl bir gelinlik dikeceğini düşündü yol boyunca Nezahat..
Eve geldiğinde “Öyle bir gelinlik dikeceğim ki görenler parmaklarını ısıracaklar!” dedi annesine..
Annesi kızındaki coşkuyu farkedip umutla “Yoksa kendisi için mi?” diye düşündü..
Nezahat , hiç zaman yitirmeden paketi açıp işe koyuldu ve belki de terzilik yaşamında ilk kez canlı bir modelle çalışarak ,alt daireden komşuları Ermeni Matild’in bir içim su kızının narin bedeninde denedi beni..
Sonuçta iki gündüz bir gecede, hemen hemen ortalama bütün bedenlere de uyabilen, gösterişli, albenili, olağanüstü bir gelinliği, yani beni makinalayıp ortaya çıkardı ve yatak odasındaki duvara astı..
Sonra da böyle bir gelinliği yaratmanın mutluluğuyla karşıma geçip beni izledi..
Doyamıyordu bana sanki.. Bakıp bakıp düşlere dalıyordu..Sonunda dayanamadı uy -kusuzluğa ve gözkapaklarının bir perde gibi inmesine engel olamayarak yatağına uzandı..
Ertesi sabah uyanan Nezahat, özenle paket etti, sarıp sarmaladı beni ve
Beyoğlu’ndaki dükkanın yolunu tuttu..
“Alışılmışın dışında mı?” diye sordu dükkan sahibi paketi gördüğünde..
Yanıtlamadı adamın sorusunuNezahat.. Güvenle açtı paketi ve beni eline alıp geriledi..
Adam beğeniyle baktı , sonra aldı beni ve vitrindeki çıplak mankene giydirdi..
Nezahat ve adam, vitrinin önüne geçip doyasıya izlediler beni..
Birden kendimi gördüm ,karşı dükkanın vitrin aynasında..
Aman Tanrım! Ne güzel bir gelinliktim ben..
Adam “Olağanüstü!” dedi Nezahat’a…”Çok para kazanacağız, çok..”
Müşteri beklemeye başladım..
Vitrinde benden başka iki kiralık gelinlik daha vardı.. İnsanlar dükkanın önünden geçerlerken, hemen gözlerine çarpmayı başardığım için, durup bakıyorlardı bana…
Çok heyecanlıydım.. İlk kez kimin bedeninde yaşayacaktım mutluluğu?
On kez kiralanmış olan gelinlik “Sakin ol!” dedi sessizce.. “Bugünlerde düğünler
sıkça yapılır..İlkbahar bize yarayan mevsimdir.. “
Diğer gelinlik daha da deneyimliydi.. “Neler yaşadım neler? Yirmiden sonra sayıyı
unuttum.. Öyle sanıyorum ki sen benim rekorumu da kıracaksın..”
* * *
Bir saat kadar sonraydı.. Ürkek adımlarla bir genç kız geldi ilkin.. Uzun uzun baktı bana.. Sonra ilerde beklemekteolan delikanlıya “Gelsene!” dedi..
Ürkek bir tavşan gibi yaklaştı delikanlı..Bana baktı ve “Çok güzel!” dedi..”İnşallah
çok yüksek değildir ücreti..”
Genç kız “İnşallah” dedi..
Delikanlı hiç bir şey söylemedi.. Kaçamak bakışlarla bir süre daha izledi beni..
Genç kız daha fazla dayanamadı “Girip soralım…” dedi sevecenlikle…
İçeriye girdiler.. İnşallah kiralarlardı beni.. Dua ediyordum.. Çünkü bu gençleri sevmiştim.. Üstelik kızın bedeninde, diriliğinin hakkını vererek görünebilecektim..
Genç kız konuşuyordu bizim patronla.. Delikanlı başını eğmiş konuşulanları dinlemekle yetiniyordu..
Ama o da nesi? Yüzleri asık çıktılar dükkandan.. Umutsuzca yürüdüler..Gözden yitinceye kadar zaman zaman birbirlerinin gözlerine baktılar umarsızca.. Sonra
kayboldular.. Tüh!
İki saat geçmemişti ki yeniden geldiler kanter içinde.. Delikanlının şakakları boncuk
boncuk terlemiş, genç kızın yanakları allık sürmüş gibi kızarmıştı.. Nefes nefeseydi-
ler vitrinin önüne geldiklerinde.. Beni görüp rahatladılar..Hemen içeriye girdiler..
Bizim patronla anlaştıklarını yüzlerindeki mutlu görünümden anladım..
İlk düğünümü Aksaray’da bir düğün salonunda yaşadım..
Zeynep’ti genç kızın adı.. Evlenmezden önce de çalışmamıştı evlendikten sonra da
çalışmayacaktı.. Ahmet ise bir fabrikada şofördü..
Öğleye doğru giydi Zeynep beni.. Kuaföre gidildi Ahmet’in ödünç aldığı arabayla..
Daha sonra bir fotoğrafçıda Zeynep’le Ahmet’in fotoğrafları çekildi..
Ahmet arkamıza geçmiş iki eliyle beni omuzlarımdan tutmuş, yüzünü de sandalyede oturmakta olan Zeynep’in yüzüne yaslamıştı..
Gelin arabasının yolunu kesen çocukların ve hatta büyüklerin arasından, kah biraz
para vererek, kah verir gibi yapıp atlatarak salonun önüne gelişimiz gerçekten gö-
rülmeye değerdi..
Hıncahınç doluydu salon…
İkinci kattaki gelin odasından salona inişimiz oldukça görkemliydi… Yerlere sürünen eteğimi çocuklar taşıyordu..
Şiddetli alkışların gücünü ve etkisini ilk kez o gece yaşadım ve tiyatrocularla politi-
kacılara yürekten hak verdim.. Gerçekten de olağanüstü bir duyguydu alkışlanmak..
“Ayılana gazoz, bayılana limon…”
Ve ilk kez, utanarak da olsa, oynak bir oyun havası eşliğinde, iğnelerle tutturulan
kağıt paraların eşliğinde ve Zeynep’in şahsında kurtlarımı döktüm ,rahatladım. Takılarla süslediler beni. Eller öptüm, pasta yiyip, limonata içtim..
Sonra bir gecekondunun önünde indirildik bir taksiden.. Arkadaşları Ahmet’in sırtını
yumrukladılar…
Ve o gece.. İlk kez..
Zeynep o kadar utandı ki, beni bile çıkartamadı bedeninden…
* * *
İki gün sonra gene vitrine konuldum…
Bir bankada çalışan Fatoş’un bedenine sarıldım sonra..
Yalnızca nikahtı..Nikahı ilçenin belediye başkanı kıydı kısacık bir törenle..Gelen konuklara, özel hazırlanmış nikah şekerleri dağıtıldı…
Gecesi, bir kaç arkadaşla, bir kaç akraba, hep birlikte evde eğlendik.
İki kasa meşrubat, iki yetmişlik cin, üç votkayla, biraz kuruyemişti ikramımız..
Sonradan Fatoş’un müdürü de bir elinde bir şişe viski, kolunda karısı olduğu halde
katıldı bize..
Teyp çaldık, dansettik..Eğlendik…
Üzerime bir kadeh cin döküldü.. İlk kez kirlendim..
Yalnız kalıp da odamıza girdiğimizde çılgın gibiydi Ömer.. Beni çıkartırken elleri
titriyordu.. Fermuarım ilk kez burda söküldü.. Nerdeyse yırtılacaktı..
Ah Veznedar Ömer ah! Saydığın paralara da böyle hoyratça davranıyorsan ne yazık o paracıklara!..
* * *
Üçüncü kez Semiha giydi beni..
Ama tam da gerdek odasına girdiklerinde, Hamdi’ye bakire olmadığını
duyurdu Semiha… Keşke duyurmasaydı!..
Çünkü, altın dişli Hamdi, Semiha’yı üç yerinden bıçakladı..
Böylece üç yerimden bıçaklanmış oldum ben de.. Ve kanla tanıştım…
Semiha mı? Semiha hastaneye kaldırılırken yolda öldü…
Dükkana götürüldüm yeniden…Nezahat beni onardı, temizleyiciye gönderildim…
Getirildiğimde ise eskisinden yoktu farkım.. Yeniden vitrine konuldum..
Bir hafta sonraydı..
Üç gündür zaman zaman gelip beni izleyen genç çift yeniden göründüler vitrinin
önünde..
Daha bir gün önce patronla da konuşmuşlardı oysa.. Bir daha geleceklerini sanmıyordum.. Ama gene geldiler…
Kız esmerdi.. İhtirasla bakıyordu bana..Kararlıydı… “Mutlaka istiyorum!” diyordu delikanlıya beni göstererek.. “İnsan hayatta bir kez evlenir!.. Senden böyle bir gelinlik diktirmeni istemiyorum ya!.. Kiralayacaksın bunu!… Ne yapıp edip kiralayacaksın !”
Delikanlı diliyle değil de sanki gözleriyle anlatıyordu genç kıza işin zorluğunu..
Heyhat genç kız kararlı bir şekilde söylenmeyi sürdürüyordu..
Gittiler..
Dükkanların kapatılması saati gelip çatmıştı..Patron vitrin dışındaki ışıkları söndürüp
kapıyı kilitledi ve gitti…
Biraz sonra delikanlı geldi.. Tek başınaydı bu kez..Pasaja girdi sessizce.. Kimsecikler yoktu ortada ama gene de tedirgindi delikanlı..
Vitrinin önüne gelip de beni gördüğünde ilkin çevresine bakındı.. Sonra kararlı bir yüzle bana döndü..
Birden, elinde sakladığı taşı biraz daha geriye götürüp bana doğru fırlattı..
Vitrin camı büyük bir gürültüyle parçalandı… İçeriye uzanıp ,benim giydirildiğim
mankeni kaptı ve kaçmaya başladı..
Caddeye çıkmıştık..
Arkamızdan koşuşmalar ve bağırtılar duyuyorduk..
Düdük sesleri de karışmakta gecikmedi bu gürültü patırtıya..
Sonra, aman allahım ! Bu bir silah sesi! Arka arkaya patlıyordu..
Delikanlının kollarındaydım.Dükkan ve apartmanların arasında hızla ilerliyorduk..
İnsanlara çarpıyorduk.. İnsanlar çil yavrusu gibi dağılıyorlardı çevremizden..
Delikanlı’nın “Yandım!” diye haykırdığını duydum birden..Delikanlı bir yana,
ben öbür yana yuvarlandık… Çamurlara bulanmıştık..Delikanlı bir gayret uzanıp ye-
niden aldı kollarına beni..Sımsıkı sarıldı..Sonra gevşedi elleri..
Bir bekçi , arkasından yurttaşlar geldiler.. “Ölmüş” dedi biri..
Sonra bir flaş patladı.. Bir kaç kez daha..
Beni delikanlının kollarından çekip aldılar..
“Gelinlik giymiş bir mankenle ne işi olabilir?” diye sordu bir başkası..
Ertesi gün gazetelerde fotoğraflarım yayımlandı.. Manşet bile oldum birinde :
“Nişanlısına bu gelinliği giydirmek istedi, canından oldu!”
Magazin gazetelerinden birinde ise haber başlığı :
“Sapık gencin manken sevdası kanlı bitti!” yazıyordu..
* * *
Ben bir gelinliğim..
Ancak ben, düğünden sonra kılıflara sarılıp sandıklarda saklanan ve bir daha hiç
giyilmeyen bir gecelik gelinliklerden değilim..
Anlayacağınız ben, kiralık bir gelinliğim..
Bekliyorum bu vitrinde… Evlenecek çiftlerin beni kiralamalarını bekliyorum…