Biri yavaşça kulağıma fısıldadı: “Şuradaki büyü dükkanı var ya, orada bir büyücü var, ne istersen elde edebilirsin…” Sonra ekledi: “Karşılığını merak etme, büyücü çok insaflı, birlikte karar verirsiniz”.
Çok düşündüm, istediğim her şeyi verebilecek bir büyücü; gitsem mi, gitmesem mi? Her şeyim var mı, yoksa başka şeyler de istiyor muyum? Ayaklarım günlerce gitmekle gitmemek arasında bocalayan beynimin hışmına uğradı.. Evet, denemekle ne kaybederim ki? Sonunda; insanım ya, meraklıyım ya, gitmeye karar verdim..
Üstünde “açık” yazılı kapıyı yavaşça iterek içeri girdim. Tuhaf, aynalarla kaplı bir yer… Her aynada yansımam daha farklı. Kendimi lunaparklardaki aynalı evlerdeymiş gibi hissettim. Bir ses: “Hoş geldin” dedi, “her bir ayna bir kapıyı açar, istediğin birini seç. Hangi kapıyı seçersen seç bana ulaşırsın”.
Açtığım her kapı büyücüye gidiyorsa, neden bir seçim yapmalıyım ki? Aynalara tek tek baktım; kiminde kısa, kiminde uzun, kiminde zayıf, kiminde şişmandım. Bazen kendi yüzümden kendim korktum, bazen gülümsedim komik görünümüme.. Sonra bir kapıyı hafifçe itiverdim, karşımda kocaman, hafif loşça ve sanki filmlerde gördüğüme benzer bir hazine odası vardı.. En arkada büyük bir sandalye de oturan büyücü: “İçeri gir” dedi. Sonra ekledi; ” Neden bu kapıyı seçtin?”
“Bilemiyorum”, dedim düşünmeden. Büyücü sordu: “Bana kabul edebileceğim bir cevap verirsen, benden istediğin her şeyi sana karşılıksız verebilirim”.
Kafamın içinde “neden” sorusu gidip geldi. Onca kapı arasından neden içeri girdiğim kapıyı seçtim? Bir şeyleri nedensiz mi, yapar insan? Düşüncelerimde içeri girmeden önceki anları hatırlamaya çalıştım.. Bir ayna beni çok korkutmuştu.. Orada yüzüm bedenime göre çok büyüktü; bana çocukken seyrettiğim Frankeştayn filmini hatırlatmıştı.. Bir aynada vücudum çok şişmandı; bana çocukluğumda seyrettiğim tombullar isimli çizgi filmi hatırlattığı için kendime bakarken gülmüştüm.. Aynada kısa olduğumda kendimi çirkin hissetmiştim. Uzun olduğumda aklıma erkek arkadaşım gelmişti; onun yanında bu boyla asla topuklu giyemezdim…
“Bir kez daha dışarı çıkıp, tekrar aynı kapıdan içeri girebilir miyim?” diye sordum. “Bilmiyor musun?” dedi Büyücü; “hayatta her şey sadece bir kez ve o bir anda gelir insanın başına. Tekrar içeri girdiğinde aynı şeyleri hissedebileceğini mi sanıyorsun?”
Kafamın içi karmaşık, düşünmeye devam ettim. Sonra hemen içeri girmeden önceki duygumu anımsamaya çalıştım.. Kendimi rahat hissetmiştim, bir şeylerden emindim, gördüğüm şey hoşuma gitmişti, huzurluydum.. Ve işte o an hangi kapıyı seçtiğimi fark ettim.. İçeri girdiğim kapıdaki ayna, her sabah kendi evimdeki aynada görmeye alıştığım insanı gösteren kapıydı. Olduğum gibi, ben gibi…
“Olduğuma inandığım Ben’i gösteren aynalı kapıdan içeri girdim’ dedim büyücüye. “Çünkü başka bir şey olmak istemedim, olduğumdan farklı olmak istemedim.. “
” Benden ne istiyorsun? ” diye sordu Büyücü.
“İstediğim her şeye zaten sahibim’ dedim, “ancak bir süre senin oturduğun yerde oturup “aşağıdaki Ben’ e bakabilmek isterdim”.
Büyücü sandalyesinden kalkıp bana yer verdi. Ve ekledi: ” Bakalım buradan baktığında da gördüğünü sevebilecek misin? “