Bugün gündemdeki konulardan biri Avrupa Birliğine girmek. Şimdi biz Avrupa birliğine girmeyi çok istiyoruz değilmi? İstiyoruz!.. Bir kişiyi bir işe, yeni bir vazifeye alırlarken veya atarlarken neye bakarlar? O insanın öz geçmişine, daha önce yaptıklarına ve başarılarına bakarlar. Ben işin politik ve diplomatik yönüne değil tabiiki sanatsal yönüne bakacağım; birazda Avrupa’nın sanata ve sanatçıya daha doğrusu kültüre verdiği değerle, ülkemizde verilen değerlere(!) kısaca parmak basacağım. O zaman daha net anlaşılacak ki aradaki fark uçurumlar kadar fazla. Ben de çok çok çok istiyorum AB ye girmemizi. Ama şu “tele vole ve magazin” medyasının ve bir kısım basının, güzel insanlarımıza temcit pilavı gibi sanat ve sanatçı diye sunduklarına ne diyeceksiniz? Her gün, neredeyse her saat insanların gözünün önünde rezaletlerini sergiliyorlar. (İnatla ve ısrarla )
Kafası bu kadar çok çalışan Avrupalı bunu bilmiyor mu?! Bizim her açığımızı, her fırsatta önümüze süren Avrupalı, bizim ülkemizde sanata ve sanatçıya ne kadar değer verildiğini, ne kadar gazete ve kitap okunduğunu. Bazi insanlardan daha çok iyi biliyor. (ne kadar uzun anlatılması gereken ve dertli bir konu değilmi?) Bence enflasyondan ve bir takım sorunlardan daha önemli bu konu. Kişinin karnını doyurabilirsiniz, basını sokacak bir yerde temin edersiniz, rahati da , keyfide yerinde olabilir… Neyi unuttuk? Ruhunu, yüreğinin içini, kafasının içını unuttuk. Eğer bunlar boşsa, siz istediğiniz kadar o kişinin karnını doyurun, sırtını sıvazlayın, keyfide yerinde olsun, cebinde de tomarla para olsun, hatta gelecek korkusu da olmasın. Ama boş… Altın yaldızla boyanmış tenekelere benzer o tip insanlar; hani eşeğe altın semer vurmuşlar, eşek gene aynı anıran eşek, değişen bir şey olmaz. Görünen köy kılavuz istemez. İşte bizi arasına almayan Avrupalı bunları çok iyi biliyor ve de bizi bizden daha iyi tanıyorlar bu açıdan.
Çözüm :
1- Bir an önce sanat ve sanatçi tanımlarının halkımıza yetkili ve etkili ağızlardan evrensel tanımla anlatılması, her şeyi devletten beklemeden!
2- İnsanların sanattan ve kültürden anlaması için küçük yaştan itibaren bu eğitimlere tabii tutulması gerekir. Çünkü bilmeyen anlamaz, uğraşmamış olan ilgilenmez, ilgilenmeyen ise zevk almaz, farkında bile olmaz.
3- Ana okullarından itibaren aynan o bizi arasına almayan Avrupalının yaptığı gibi, küçücük yaştan itibaren bütün çocuklara bir müzik aletini en iyi şekilde çalmasını öğretmek, kitap okuma sevgisini aşılamak ve bu konuda rekabeti arttırmak.
4- Sanatta ve kültürde ilerlemeyi sağlamak için sık sık ödüllü; müzik, resim, şiir, edebiyat,tiyatro… yarışmaları yapmak. Büyük iş adamlarımızı, firmaları bu işe sponsor olar teşvik etmek (İş adamlarımız açısından bunun manevi hazzı çok büyük olacaktır, özellikle biz Türkler her şeye rağmen maneviyatı kuvvetli insanlarızdır.)
5- Büyük paralar düsünmeden ülkesine hizmet etmiş “Gerçek sanatçıları” elini vicdanına koymuş, sağ duyu sahibi medya sahiplerinin halkımıza tanıtarak: Şu andaki sanatçı adı altında ileride isimleri hıçbir zaman onurla ve şerefle anılmayacak kişileri değil, gurur vesilesi olan sanatçıları gençlerimiz taklit etmeleri için, estetik ve kültürün artması için.
Bakınız o zaman neler değişecek, neler…