Birkaç gündür Türk gazetelerinden  ve radyolarından Kusturica’nın gelisi ve gidisiyle ilgili olanla olaylar serisini takip ediyorum. Çok şey yazıldı, söylendi. Türkiye’de yeni, yeniden keşfedilen bu yönetmenin faşistliğini, solculuğunu, milliyetçiliğini, insancilligini ve hatta sinisizmini okudum, dinledim.

Halbuki onca yavan ya da entellektuel tartışma, yazışma içerisinde nasıl olduysa aslında Kusturica’nın ciddi bir Rock’n Roll adamı olduğu atlandı. Sağa dayandılar, sola dayandılar ama bir turlu bir yere oturtamadılar adamı bu yüzden sanırım.  

Oysa giderayak çıkıp bir ülkenin kültür bakanını düşman ilan edişinde dahi bir Rock’n Roll şıklığı ve abartısı vardı.

Rock’n Roll aslen 1950’lerde Amerika’da cıkmış bir müzik türüne verilen adsa da zaman içerisinde bundan çok daha fazla birsek olmuştur. Rock’n Roll artik sadece müzik değil bir ideoloji, felsefe, yasam bicimidir. Gerçektende özü müzik olduğu için müzisyenler arasında bolca görünse de aslen Rocker karakterler değişik mesleklerde ve milletlerde bulunur.  

Rock’n Roll bir kendini arayış, varoluş halidir. Bu anlamda her ne kadar dışarıdan pek öyle algılanmasa da manevi bir yolculuktur da.  Rock’n Roll tipler asidirler, otoritenin ve dayatmanın her türlüsüne gıcık olurlar. Hatta bazen sırf karşı çıkmak için karşı çıktıklarından haklıyla haksizi, doğruyla yanlışı karisitirabilirler. Hani iki yaşında çocuklara yapma dersin inadına gider yapar ya, bir nevi o tip bir asiliktir onlarınki. Otorite mekanizmasının ya da dayatmanın gerekçesi değil, karşısında kendini otorite yerine koymuş kişinin, kurumun varlığıdır onları çileden çıkaran.  

Gerektiğinde hiç çekinmeden ve kızarmadan ‘siktir’i çekerler, kibar kelimelerle ve tutumlarla uğraşmazlar. Ironik ve/veya alaycı olabilirler; misal, müzik gruplarının adini “sigara içilmez” koyarlar sahnede müzikten sonra en çok yaptıkları şey sigara içmek olur. İnsanin damarına basmayı bilirler; ama bir yandan da bu saldırgan duruş içerisinde samimiyet ve zekaları sezilir. Çünkü kızgınlıkları genellikle sisteme ve bu dünyanın işleyişindeki saçmalığadır. Etliye sütlüye laf etmeden, pozitif yaşayalım havaları çok anti Rock’n Rolldur.

Özgür olmak ciddi bicimde merkez noktalarıdır.  Efelekli, beklenmedik davranırlar. Tam çözdüm derken, hop umulmadık bir bicimde karşınıza çıkabilirler. Uyuşturucu, seks, yozlaşma yolunda giderken bir bakmışsın acayip iyi aile babası olmuş, vejetaryen takılıyor, müzik grubuyla psikolojik terapiye girmiş, sonra bi bakıyorsun ertesi gün alkol komasında, ertesi gün dünyayı kurtarmak için konser veriyor, bilirsiniz iste. Bir nevi Rock’cudur ne yapsa yeridir.

Her ne olursa olsun coşkulu, üretken, enerjik ve karizmatiklerdir. İster sevin ister sevmeyin çevrelerine yaydıkları gücü yadsıyamazsınız. Bir de eğlencelidirler, hatta eğlence en önemli faktörlerden biridir ve bir Rock cunun olmazsa olmazdır.
Bazen Elvis Presley, Kurt Cobain, Jimi Hendrix gibi genç yasta ölen Rock culara gönderme yapılarak “27 yaşını geçmiş bütün Rockcular sahtedir” derler. Ama bu doğru değildir, Rock’n Roll bir tipin illa uyuşturucu komasından ölmesi gerekmez, hatta uyuşturucu, alkol kullanması, müzisyen olması bile gerekmez.  En büyük Rock’n Roll ikonlarından biri sayılan Marlon Brando Rock müziği sevmediğini söylemiştir örneğin. Çevrenizde mutlaka bir iki kişi vardır gözlemlediğiniz. Benim bir yoga öğretmenim vardır mesela, onunla ayni zamanda yogaya başlamış Hindistan’a gitmiş kişiler bugün batıda bilinen yoga öğretmenleri, Hint ismini almış gurular haline gelmişken o kendi adini muhafaza etmiş, son derece mütevazi, bizden biri gibi takılan bir tiptir. Buna rağmen takipçisi çok fazladır. Bir yandan Hollywood sosyetesine öğretmenlik yaparken bir yandan 65-70 yaşında emekli, ev kadınlarını halk eğitim merkezi gibi yerlerde toplayıp dersler verir. Sınıfa bazen kahveyle ya da kot pantolonuyla girer. Yoga sutrayi su gibi bilip, hayatini yogaya adamış olsa da yoga adına hiçbir kısıtlaması, yaptırımı, gösterdiği hedefi dahi yoktur!

Türkiye aslında Rock’n Rollcusu bol bir ülkedir,  mesela kafadan benim aklıma Perihan Maden, Neyzen Tevfik, derki yazarı Zeynep Sevil Güven gibiler örnek olarak geliyor.  Siz düşünüp sayılarını çoğaltın.
Umarım günün birinde Rock’n Roll ve Rock’n Roll insanları ile ilgili ciddi akademik çalışmalar yapılır. Çünkü sayıları hiç de az olmayan, dünyadaki en gerekli insan tiplemelerindendir onlar. Bizi eğlendirirler, kendimizle yüzleştirirler, görünmeyeni gösterirler, otoriteye sürekli çomak sokarlar, dayatmaları, kuralları sorgulatırlar.

Emir Kusturicayla başladım onun müzik grubunun bir şarkı sözüyle bitireyim;

(Unza unza time adli şarkılarından…)
Sıkıcı zamanların başlangıcı
1999larda
İnsanoğlu suç ve ceza arasındaki
Çizgiyi oldurdu
Dünya gezegeninde
Hiç eğlence kalmamıştı
Sex yok, uyuşturucu yok, Rock’n Roll yok
Tüm müzikler moda showuna dondu

Beyaz adamın İngiliz popu vardı
Ve siyah adamın soulu
Ama hayır, bir damla bile kan yok
Çünkü video Rock’n Roll u oldurdu

Ve tanrı “Aman tanrim”dedi
İnsanoğluna ne oldu böyle
Benim güzel varlıklarıma ne oldu böyle
Hepsi soğuk birer makine olmuşlar
Ask yok, güç yok
Benzinsiz makineler
Uyanın ahali
Bu sıkıcı rüyanızdan uyanın

Şimşekler var
Yıldırımlar var
Neyiniz var anlamıyorum
Omuzlarınızı kaldırın
Ayaklarınızı yere vurun
Ekstra protein üretin
Ben size ritim sopamla vuracağım
Öyleyse
Işık olsun
Ses olsun
Bir ilahi müzik olsun…

Feyza Hepözden