Bir nefeste anlatacak o kadar çok şeyiniz vardır ki; “o ‘bir nefes’ i duyurmak için boşa harcayacağınız bir o kadar nefesiniz daha olmalıdır yedeğinizde” dediğim zaman sesinizin güzel olmadığını düşünmeyin, belki de içinizdeki renkler gridir, pusludur, sislidir, karanlıktır, belki de ağırdır ya da korkunçtur ama bırakın sizin nefesiniz de duyglarınızın tüm renkleriyle buluşsun, onlara sürünsün, renklere bürünsün ve sizin duygularınızla harmanlanıp hayat bulsun ki bu da sizin yorumunuz olsun ve unutmayın ki yolculuğunuz nitelikliyse, kaliteliyse bu harmanı yapmakta yeteneğiniz varsa çok insan sizinle o bir nefeslik yolculuğa çıkmak isteyecektir ama yeterli olmadığınızı düşünüyorsanız da yolculuklarınızı insanlarla paylaşmadan önce direksiyona hakim olmak için bol bol deneme seyahatlerine çıkıp egzersizlere devam edebilirsiniz ..
Evet hem çok zevklidir hem de serbesttir şarkı söylemek; hava gibi su gibi, bedavadır, herkes şarkı söyleyebilir; bir albüm yapmak için değil, sadece kendiniz için; yüzbinlerce kişiyle paylaşmak için değil, sadece dostlarınızla, ailenizle paylaşmak için de olsa şarkı söylemek dünyanın en güzel, en kolay olmakla beraber en zor şeyidir.
Yukarıdaki 3 cümle “kısaca” olmasına dikkat edilerek yazılsa da şarkı söylemek hakkında herkes kendine göre farklı tarifler yapabilir. Şarkı söylemenin tarifi sayfa sayfa da anlatılabilir. Benim için şarkı söylemek “kısaca” ve “3 cümle ile” ifade edilebilecek birşey olmasa da hani albümüm piyasaya çıktı ya… hani çok beğendiler ya… hani bir de “popçu” mertebesine(!) yükseldik ya… Bu mertebeyi(!) kabul etmesem de arkadaşlarım, mahalle esnafı, eş dost da beni bilirkişi ilan etti. 🙂 Hepsi bana röportaj yapar edasıyla sorular sorup görüş alıyorlar sağolsunlar. 🙂 Bu “şarkı söylemek nedir?” meselesi de bu sorulardan biriydi… Sorulardan en popüleri gündem hakkında da ipucu veriyor. Aslında kendi gündemlerini onlar mı yaratıyor yoksa gündem onlara dayatılıyor mu, bu konu tartışmaya açık.
Gündem çok hassas bu aralar. Taksici bile bana; “Abi Ayşe’nin kasetinde şarkıları aslında Fatma okumuş, sen ne diyorsun bu duruma” diye soruyor. Ekranda Ayşe’yi canlı söylerken gören bakkal da “Abi dün Ayşe canlı şarkı söyleyebildiğini ıspat etmek için TV’de şarkısının 10 saniyesini canlı mırıldandı, sanki çok güzel söyledi de herkes alkışladı… Kasetteki sesle alakası yok ki… Sen ne diyorsun abi bu işe?” diyor. Gündem bu yani. Herkes dikkatle şarkıyı dinliyor kimin söylediğini bulmak için. Demirçelik fabrikası tarafından TSE’ye göre showgirl kriterleri açıklanmışken fabrika üretim ilkelerini neden değiştirir ki… Sen de mi Brütüs?
Şarkı söylemek isteyen çekinmesin tabii ki. Güzel ya da çirkin bir yorum olabilir, sesiniz kötü de olabilir (ki bence kötü ses yoktur, işlenmemiş ses vardır). Ama şarkı söylerken birincil amacınız albüm yapmak değil, zevk almak, şarj olmak, deşarj olmak, ruhunuzu, hücrelerinizi, kendinizi keşfetmek olabilir. Hatta şarkı söylemeniz için daha onlarca sebep sayılabilir. Ama “albüm yapmak” sıranın en sonundaki sebep olmalıdır. Şarkınızı hücrelerinizdeki tüm renklerle süsleyin, yorumlayın, ruhunuzu koyun içine ve bunu başarabiliyorsanız zaten yüzbinler sizinle beraber o yolculuğa çıkacaktır.
Başkasının şöförlüğünde başkasının yolculuğuna çıkıyorsanız, bu zevki tadamazsınız Tıpkı başkasının pijamasıyla yatağa girererek başkasının rüyasını göremeyeceğimiz gibi. Kendi hikayemiz, kendi nefesimiz, kendi rüyalarımız, kendi sesimiz… Şarkımızı kendi sesimizle söyleyelim. Hele teknoloji bu kadar gelişmişken…
Showboy’luk ve Showgirl’lüğün de bir raconu olsa gerek…