Eğer Amerikan filmlerinin ve dizilerinin takipçisiyseniz, hele benim gibi orijinal dilinde izlemeyi tercih ediyorsanız, Türkçemizde bulunmayan fakat onların dillerinde bulunan bazı farkli atasözleri veya deyimleri duyduğunuz olmuştur. “Cats in the cradle” genelde bu sit-com tarzı dizilerde baba ve oğlu arasındaki diyaloglarda geçen bir laftır.“Cats in the Cradle” aslında bir deyim ya da atasözü değildir ama Amerikalıların diline takılmış ve konuşma dilinde yerini almış bir şarkının ismidir. Peki nedir bu “cats in the cradle”?
“Cats in the cradle” (kısaca CIC), ya da beşikteki kediler, aslında baba-oğul arasındaki ilişkiyi anlatan bir şarkıdır. Orijinali Harry Chapin tarafından 1974’te seslendirilmiştir, şarkıyı yazan ise bir şair olan eşi Sandy’dir. Sandy, henüz oğulları doğmadan bu şarkıyı yazmış, ve Harry’e vermiştir. Harry ilk başta burun kıvırdıysa da oğulları doğup , büyümeye başlayınca şarkının aslında çok güzel bir anlamı olduğunu fark etmiş ve besteleyip söylemiştir. O yıllarda büyük bir hit olan parça daha sonra sayısız şarkıcı tarafından coverlanmıştır, ki bu şarkıcılar arasında, o zamanlar çok meşhur olan Johnny Cash ve Ugly Kid Joe gibi şarkı şarkıcılar da vardır.
Şarkı, iş yoğunluğundan dolayı oğluyla bir türlü zaman geçiremeyen bir babanın oğluna yazdığı bir şarkıdır. İlk mısrada oğlu dünyaya gelir, fakat babanın iş yoğunluğundan ona ayıracak vakti yoktur. Kendisi iş için dışardayken oğlu konuşmaya başlar ve yürümeyi öğrenir. Oğlu sürekli babasına hayranlıkla bakar ve“büyüyünce senin gibi olacağım” der. Nakarat kısmında babanın oğluyla beraber olma özlemi açıkça dile getirilir.”Bir gün müsait olacağım ve o zaman senle beraber vakit geçireceğiz “der baba oğluna. İkinci mısrada oğlu 10 yaşına basar, ve baba oğluna bir top alır. Oğlu onunla oynamak ister fakat babanın çok işi olduğundan onla oynayamaz. Çocuk yine gülümseyerek “büyüyünce senin gibi olacağım” der. Üçüncü mısrada çocuk üniversiteden dönmüştür, babası “senle gurur duyuyorum, otur biraz konuşalım” der ama oğlu bir yere gitmek zorundadır, babasından araba anahtarlarını ister. Baba işlerin ters gittiğini geç de olsa anlamıştır. Son mısrada baba artık emekli olmuştur, bir gün oğlunu arar“senle bir gün buluşmak isterim” der ama oğlu çok yoğundur ve kendi ailesiyle uğraşmak zorundadır. Oğlu babasına ”Senle konuşmak güzeldi” der ve telefonu kapatır. Baba telefonu kapayınca “evet oğlum aynı benim gibi oldun” der.
Nil’in “çocuk da yaparım kariyer de “ şarkısına tamamen muhalif bir şarkı değil mi? Ama kesinlikle daha gerçekçi…
Yanlış anlaşılmasın, bayanların kariyer yapmasına karşı değilim, tam tersi boş boş oturmalarına karşıyım. Zaten bu ağır hayat şartları altında bir bayanın çalışmaması , o aileyi büyük bir maddi zorluğa sokar. Ama aynı anda hem kariyer hem çocuk yapmayı düşünen annenin ve babanın bir şeyi gözden geçirmesi gerekir. Çocuk, çok büyük bir sorumluluktur. Haftada 2-3 kere suladığında büyüyen bir çiçek değildir. Bu yüzden sadece cep harçlığı vererek karnının doymasını sağlamak, onu yetiştirdiğiniz, büyüttüğünüz manasına gelmez.
Benim, tanrıya şükürler olsun, bir çocuğum yok. O yüzden oturup da çocuğunuzu “şöyle eğitin böyle eğitin” gibi bilmediğim bir konuda tavsiyede ya da öneride bulunmayacağım. Ama etraftaki çocuklara bakıyorum da…
Hem anne hem baba kariyer peşinde koştuğu için bakıcılar tarafından yetiştirilen çocukları görüyorum. Bakıcıların eğitimsiz olmasından dolayı kaynaklanan sonuçları görüyorum.Ya da tam tersi her istediği alınmaya alıştığı için inanılmaz derece şımartılmış, istediği alınmadığında , alınancaya kadar avazı çıkmış bir şekilde bağıran çocuklar görüyorum ve sonuçsuz kalıyorum. Çocuğum olmadığı için karar veremiyorum.Ama herşeyin bir ortası olması gerek, ne çok ilgi ne de tamamen ilgisizlik, işte zor olan bu ayari tutturmak.
Ama, ne yaparsaniz yapın, çocuğunuza ilgisiz kalmayın, yoksa Amerikan dizilerinde olduğu gibi “Cats in the cradle” şarkısını, emekli olunca mırıldanma şansınız çok yüksek…