İsterseniz, 2005’den bu yana yaklaşık 3 yıl içinde yeniden biraraya gelerek albüm çıkarmaya ya da turneye çıkmaya karar veren grupları şöyle bir hatırlayalım:
2000’lere muhtemelen damgasını vuracak olan “efsane grupların eski elemanlarını yeniden biraraya getirme” hareketinin ilk tohumları 2005 yılında gerçekleşen Live 8 organizasyonuyla atıldı; Pink Floyd’un 4 üyesi tam 24 yıl aradan sonra ilk defa aynı sahnedeydi. Bu, tekrarı olmayacak bir performans olsa da çok ses getirdi. Bu buluşmanın diğer buluşmalar için bir ilham kaynağı olup olmadığı bilinmez ama müzik dunyası, sonraki iki yıl boyunca, efsane grupların ikinci baharlarına tanıklık edecekti. 25 Kasim 2005 tarihinde, 90’ların en popüler ‘boy band’i Take That’in Robbie Williamssız bir turneye çıkacağı açıklandığında çoğu kişi modası geçmiş ve üyeleri ‘yaş almış’ bir grubun yeniden birleşmesinin bu kadar büyük coşkuyla karşılanacağını tahmin etmemişti. Take That’in dönüşü tek kelimeyle ‘muhteşem’ oldu; ‘Beautiful World’ albümünün çıkacağı gün müzikmarketlerin önünde uzun kuyruklar oluştu ve albüm piyasaya sürüldüğü ilk bir ay içinde İngiltere’de bir buçuk milyon kopya satmayı başardı.
2006 yılı ise, dev grupların birleşme kararı aldığı haberlerinin arka arkaya duyulacağı bir yıl olacaktı; İlk müjde Van Halen cephesinden geldi. Aslında 3 Ocak 2006’da basına yansıyan haber, resmi bir açıklama değildi ama grubun hayranları haberle umutlandılar. Önce ‘pop star’ tarzı bir yarışmayla Van Halen’a yeni bir vokal bulunacağı söylentileri ortaya çıkmıştı, daha sonra grup elemanlarının aradaki buzları eritme amacıyla biraraya geldikleri duyulacak, 2007 başında ise resmi bir açıklamayla; vokalde, bir dönem radyoculuğa soyunan ama popüler bir şovu olmasına rağmen, ‘rockstar’lığın tadını Djlikte bulamayan David Lee Roth ve bas gitarda Michael Anthony’nin yerine Eddie Van Halen’in oğlu Wolfgang olduğu halde büyük bir ‘reunion’ turnesine çıkacağı duyurulacaktı. 2006 yılında ayrıca, 2001’de dağılmış olan ‘kız grubu’ All Saints, grunge akımının temsilcilerinden Alice in Chains ve solist Shannon Hoon’un trajik ölümüyle 1995 yılında dağılan ve sadece 4 yıl varlık gösterebilmiş olan Blind Melon da birleşme kararı aldı. Müzik tarihinin en başarılı ve en köklü alternatif rock gruplarından Smashing Pumpkins ise 20 Nisan 2006 tarihinde grup elemanlarının yeniden birarada olduğunu ve yeni albüm icin şarkılar yazmaya başladıklarını internet sitesinden hayranlarına duyurdu. Bu, aslında Smashing Pumpkins cephesindeki gelişmeleri sürekli olarak takip edenler için büyük bir sürpriz sayılmazdı; resmi açıklamadan yaklaşık 1 yıl önce Billy Corgan, bir gazeteye verdiği röportajda şunları söylemişti: “ Smashing Pumpkins’i yeniden oluşturmak gibi bir planım var, grubumu geri istiyorum, şarkılarımı ve hayallerimi de…”
2006 yılının en fazla ses getiren geri dönüşüne gelince…Grubun kuruluşunun 30. yılı şerefine hayranlara bir turne sürprizi yapmak isteyen organizatörler, Peter Gabriel ve Steve Hackett’i ikna edemediler ama diğer Genesis elemanlarını hayranlarıyla bulusturmayı başardılar. Phil Collins, Mike Rutherford ve Tony Banks’in 2007’de “Turn it on Again” turnesi için yeniden biraraya geleceği 7 Kasim 2006’da açıklandı. Yıllardır biraraya gelmesi beklenen başka bir efsanenin birleşme ihtimalinin vesilesi ise, 14 Aralık 2006 tarihinde yaşanan büyük bir kayıp olacaktı. Rock ‘n’ roll tarihinin en önemli figürlerinden biri, medar-ı iftiharımız Ahmet Ertegün’ün beklenmedik bir şekilde hayatını kaybetmesinin ardından Led Zeppelin elemanlarının bir anma konseri için biraraya gelebileceği kulislerde konuşulmaya başlandı.
2007 başında bir dergide, The Police grubunun orijinal kadrosuyla Grammy Ödül Töreni’nde sahnede olacağı yazıldı. Bu, aslında ilk etapta zor bir olasılık gibi görünüyordu çünkü grubun dağılma aşamasında, grup elemanlarının birbirlerine tahammül edemedikleri, konser performanslarında bile göze çarpıyordu. Yine de rock dünyasının en geçimsiz elemanlarını barındıran gruplarından The Police, Roxanne hitinin 30. Yılı hatırına birleşecek; Sting, Andy Summers ve Stewart Copeland, biraz zorlama da olsa 28 Mayıs 2007 tarihinde Vancouver’da başlayan dünya turnesinde grubun binlerce hayranına ulaşmayı başararak yılı “En başarılı ve en çok kazanç getiren turne grubu” unvanlarıyla kapatacaktı. Tabii bir dizi konserden 100 milyon doları aşkın gelir elde etmeyi garantilediyseniz birbirinize tahammül etmeniz herhalde çok da zor olmayacaktır. Yine 2007 yılında, sırasıyla; Crowded House, Rage Against the Machine, James, Ace of Base, The Verve, Spice Girls, Squirrel Nut Zippers, Sixpence None the Richer, Extreme, Spandau Ballet gruplarının birleştikleri haberleri geldi. 2007 Kasım ayında, 2 yıl önce Rock ‘n’ Roll Hall of Fame’e kabul edilen punk rock efsanesi Sex Pistols’ın 2007 sonunda, birkaç konserlik bir İngiltere turnesi için biraraya geleceği, sonra da Avrupa’daki çeşitli festivallere katılacağı açıklandı. 10 Aralık 2007 tarihi ise, Led Zeppelin’in, davulda John Bonham’in oğlu Jason’la, Ahmet Ertegün anısına Londra’da verdiği muhteşem konser günü olarak hafızalara kazınacaktı.
2008’de tüm hızıyla devam eden “reunion” furyasına yeni katılan isimler ise; Alison Moyet ve Vince Clark’ı tam 25 yıl sonra yeniden biraraya getiren Yazoo, Stone Temple Pilots, 1981’de dağılmış olan Labelles ve artık ne ‘yeni’ ne de ‘çocuk’ olan elemanlarıyla beklenen dönüşü gerçekleştiren New Kids on the Block oldu, tabii şimdilik…
üzik dünyasında rock n’ roll’un ortaya çıktığı 50’lerden itibaren, her 10 yıllık zaman dilimi belli bir dönemi çağrıştırıyor; 60’lar Beatles’la başlayan İngiliz rock grupları furyasının, 70’ler bir yanda disco çağı, diğer yanda progressive rock gruplarının, 80’ler heavy metal ve pop akımlarının, 90’lar modern rock ve techno gibi tarzların, 2000’ler ise alternatif grupların, elektronik müziğin ve hip-hop’un yükselişi olarak akıllara kazındı. 2000’lerin ikinci yarısına ise, “re-union” salgını imzasini atacak gibi görünüyor. Dağılan grupların yeniden birleşme sevdası acaba sadece müzik dünyasının içinde bulunduğu krizin bir sonucu mu, yoksa işin içinde modern dünyada yaşayan tüm bireylerin ihtiyaç duyduğu bir nostalji arzusu mu var?
Bu arada bir de, yine organizasyon şirketlerinin icadı olan “nostalji” paketleri var. Bunlar, bizim “Eski Dostlar” grubu tadında, unutulmuş şöhretleri birarada turneye çıkaran organizasyonlar. Bu tarz ‘reunion’larda; Belinda Carlisle, Rick Astley, Human League, Bananarama, Kim Wilde, Nik Kershaw gibi 80’lere ait isimler ya da ‘tek şarkılık şöhretler’ birlikte bir turneye çıkıyor ve sahnede herkes kendi ünlü hitini seslendiriyor. İşin ilginci, İngiltere ve ABD dışında, 80’ler turnelerinin en cok ilgi gördüğü ülke, geçtiğimiz aylarda gündemimizi fazlasıyla meşgul eden Malezya! Galiba Malezya halkı geçmişi gerçekten çok özlüyor:)
Sonuç olarak, gelişen teknoloji, aranılan her türlü bilgiye ve hatta her türlü ünlü isme kolayca ulaşılabilmesi, küreselleşen dünyada herşeyin çabuk elde edilir ve hızlı tüketilir oluşu özellikle; gençliğini, internetin yaygınlaşmadığı, müziğin ve sanatçıların daha ulaşılmaz olduğu, elektronik değil de gerçek müziğin üretildiği, hayattaki herşeyin daha samimi olduğu yıllarda yaşayanlarda ‘eski zamanlara dönme’ arzusu yaratıyor. Bu, belki müzisyenler için de böyle; günümüz şarkılarının çoğunda ya geçmişten esintiler var ya da kendini sürekli tekrar eden ritmler. Diğer yandan, popstarların, rockstarların ve dev grupların da eski büyüsü neredeyse kalmadı, çoğu genç de kendinde şöhret olacak bir potansiyel keşfetti. You tube, myspace gibi siteler ve “American Idol” gibi programlarla sıradan insanlar birer yıldıza dönüşmeye başlayınca ‘şöhret’ günlük hayatın bir parçası haline geldi. Dolayısıyla, 2000’lerin müzik dünyasında biraz heyecan arayanlar için ‘eski heyecanlar’ yeniden yaratıldı ama tabii ki bu biraraya gelişlerin arkasındaki tek sebep duygusal sebepler değil. Müzik dünyası bilindiği gibi, tüm dünyada büyük bir krizin içinde; albümler satmıyor, mp3’ler korsan olarak indiriliyor, konserler yeterince ilgi görmüyor. Para kazanmanın en kolay yolu olarak ise “eski alışkanlıklar” olarak ortaya çıkıyor. Bu durum aslında gruplar için de sanıldığı kadar zor değil. 2000 yılında, orijinal kadronun toplanmasından sonra, Duran Duran basçısı John Taylor şunları söylemişti: “Hayatta zorluk çıkaran alçaklar her yerde var, o zaman neden en azından tanıdığınız ve bildiğiniz alçaklarla birlikte olmayasınız ki?”
Bakalım müzik dünyasında 2010’lar, 2020’ler nelere sahne olacak, o yıllarda neleri özleyeceğiz, neler dinleyeceğiz ve eskiye rağbet etmeye devam edecek miyiz? Bekleyip göreceğiz…