Önce zırhlarımız vardı üzerimizde.
Onun ki demirdendi dişleri olan, benimki dökme betondandı hiçbir yerde açıklığı bulunmayan.
Ve bir süre bu zırhlarımız arkasından konuştuk, birbirimizden neden korktuğumuzu bilmeden
Ve sonra ikimizde cesaret ettik onları çıkarıp atmaya ve yaptık da…
Biraz zorlansakta adım attık dışarıya ve güneş tenimizde hissettik çok uzun zaman sonra…
Tanrı bir nehir kenarında bekliyordu bizi,
Bir taşa oturmuş balık tutuyordu bir yandan
Ve bizleri görünce kocaman bir gülümseme belirdi yüzünde
Bir dizine onu oturttu, diğer dizine beni.
Sarıldı sırayla bize ve bizi ne kadar özlediğini söyledi.
İstemiştik vermişti; isteyecektik verecekti
ama hepsinden önemlisi
Sevmişti, seviyordu ve sevecekti….
Dizlerinde ağladık ikimizde karşılıklı
İkimizde yaralıydık ve zırhlarımız kanatmıştı bedenlerimizi.
Tanrı o yaralarımıza dokundu sevgiyle ve iyileştiriverdi sevdikçe.
Benim kalbime dokundu bol bol, onun ruhunu kucaklarken
Ve başımızı okşadı büyük özlemle
Ağlamaktan boğazlarımız düğümlenirken…
Sonra bizi kutsadı defalarca nehirden aldığı suyla,
Bir yandan da “zaten kutsal olanı kutsayarak kendimi aştım” diye konuşurken…
Sonra bir an gözlerim karşımdaki ruhun gözlerine baktı
Ve hissettim bir anda onu ne kadar uzun zamandır tanıdığımı ve aradığımı
O da benim ruhumda gördü bu tanışıklığı ve arayışı
Ve “hadi be ordan, sen beni bulmadın; ben esas seni buldum” dedi tanrının sevgisiyle şımarmışken 😉
Zaten benim için muhteşem birşeydi ararken bulunulmak
Ve ona önce dokundum biraz ürkerek ve sonra sarıldım izin isteyerek…
Ruhlarımız birleşti Tanrı’nın dizlerinde otururken
Ve Tanrı bir kez daha kutsadı bizi, biz sarılmışken…
Sonra bize dedi ki “size muhteşem birer hediye veriyorum ve anlayacaksınız ne olduğunu çok vakit geçmeden”,
Ben çoktan anlamıştım o hediyeyi, hayatta en büyük dileğim gerçekleşirken
Ruhumu ilk defa göstermiştim birine tümüyle üzerinde zırhlar, çevresinde betonlar yokken
Ve onun hediyesi de bendim, tanrı kulağıma öyle olduğumu fısıldarken…
Sonra Tanrı ellerimizi birleştirdi ben biraz ürker çekinirken,
O izliyordu beni sevgiyle; ben en büyük korkumu aşıp elimi ona uzatırken
Ellerimiz birleşti Tanrı’nın önünde o bizi bir daha kutsarken
Ve O, “birbirinizin tadını bol bol çıkartın” diye eklerken…
“Bana en büyük şükrünüz budur, yaşadığınız herşeyin tadını çıkartın” diye gülümserkerken…
“Bundan böyle benim her zaman kucağımdasınız ikiniz ve zırhlarınızı özel koleksiyonuma kaldıracağım” deyip sarılırdı bize bir kere daha,
Biz ‘sanki’ uzak, ama bir diz aralığı kadar yakınken…
Birbirimize “ruhlarımız yollarını bulacak ve onlara sonsuza kadar güveniyoruz” diye sarılıp ellerimizin, bedenimizin uyuştuğunu hissederken…
Sonra Tanrı bizi nehrin suyuyla ıslatmayı bırakıp, çağırdı ikimizi “Hadi artık balık tutmaya”
Ve hin hin sırıtarak ekledi “olm Hasan, daha o eli çok tutacaksın, fazla sıkma da kızın kanı rahat rahat dolaşsın bedeninde” Son kez gözlerine baktım onun
gözlerine “iyi uykular ve sevgiler” dileyerek, O da bana baktı gözleri “sevgim seninle” diyerek…
Bu gece Tanrı’nın dizinde oturduk sonsuz sevgiyle;
Ve O, bize dedi ki yeni başlıyor esas eğlence…