Etimoloji’ye, yani sözcüklerin kökeni ve evrimini inceleyen bilim dalına ilgi duyuyorsanız, piyasadaki en derli toplu ve eğlenceli başvuru kaynağınız Sevan Nişanyan’ın Adam Yayınları’ndan yayınlanmış olan “Sözlerin Soyağacı” adlı sözlüğü. Diler benim gibi başucu kitabı yapıp aklınıza estikçe rastgele bir sayfasını açıp birkaç sözcük okuyun, dilerseniz en başından başlayıp sayfa sayfa ilerleyin. Her halukarda, kökenini öğrendiğinizde sizi epeyce şaşırtacak kelime ve tamlamalarla karşılaşacaksınız. Benim favorilerimden birkaçını paylaşmadan edemeyeceğim:

 

Karga tulumba: Venedik İtalyancasındaki “Carga La Tromba!”, yani yelken indirip toplama emrinin değişerek dilimize geçmiş hali. Cargar bohça etmek, sarıp toplamak anlamına geliyor. La Tromba ise yelken anlamında. Ortada son derece karikatürize bir durum var. Gözümün önüne 1600’lü yılların İstanbul’u geliyor. İstanbul’da Osmanlı hakimiyeti oturmuş, Marmara Denizi birçok ülkeden gelip giden ticaret gemileriyle dolup taşıyor… Limanlardan birine bir Venedik gemisi yanaşmış, mal indirecekler. Bizim Türk liman personeli de karada bunları seyrediyor. Geminin 2. kaptanı tayfaya sesleniyor: “Carga La Trombaaaa!” Tayfalar da nedense hemen söküp dertop ettikleri ağır yelkenleri karşılıklı iki kişi iki tarafından yakalayıp bir  iki defa sallayıp bir tarafa atıyorlar. Bizim türkler hala seyrediyor. Gel zaman, git zaman, türkler carga la tromba’nın anlamını “söküyorlar”. Ağır şeyleri karga tulumba taşıyıvermek pek hoşlarına gidiyor. Karikatür çizebilseydim, hemen bir düşünce baloncuğu koyuverirdim kafasını kaşıya kaşıya Venediklileri seyreden bizim amcaya: “Anaaa… Karga tulumba deyince bu adamlar her seferinde dertop edip iki yanından kaldırıveriyorlar. Söktüm ben bu italyancayı…”

 

 

Lebalep: Farsçada “Dudak dudağa, ağzına kadar dolu” anlamına geliyor. Leb farsçada dudak demekmiş. Ne tesadüftür ki, aynı kökten Latince dudak manasına gelen labium/labrum geliyor ve İngilizce’de bu lip oluvermiş.

 

Hamarat: Ermenice’de hamarod sıkı, derli toplu, titiz anlamına geliyor. Zaten sözlüğü okurken, günlük dilde kullandığımız kelimelerin arasında Rumca ve Ermenice kökenli olanların hiç de azımsanmayacak bir sayıda olduğunu farkediyorsunuz.

 

Haspa: Bu kelime ise Yahudi İspanyolcası’ndan geliyor. Anlamı ise küstah, saygısız.

 

Rafya: Sıkı durun, bu kelime Madagaskar’ca. Hani şu Afrika’nın doğusundaki kocaman ada! Anlamı ise, hasır örmekte kullanılan ot. Kitapta rastlayabildiğim kadarıyla, dilimize Madagaskarca’dan geçmiş tek kelime.

 

Anadolu: Eski Yunanca’da anatole güneşin doğuşu anlamına geliyormuş. O zamanlarda kullanılan bir diğer popüler anlamı da Ege’nin Doğusu imiş.

 

Maji: Bu kelimenin Fransızca’da büyü anlamına gelen magie kelimesinin ta kendisi olduğunu söylemeye gerek yok. Asıl ilginç olan, kelimenin Fransızca’ya nerden geldiği… Eski Yunanca’da Magos Zerdüşt rahibi, Eski Farsça’da ise Maguş rahip demekmiş.

 

Kırtasiye: Qırtas Aramice’de kağıt anlamına geliyormuş.

 

Lise: M.Ö. 336’da, Atina’daki Apollon Lykeios tapınağının bitişiğindeki Lykeios bahçesinde Aristoteles bu isimde bir okul kurmuş. Aradan 2000 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra, Napoléon tarafından ilki 1801’de kurulan yeni okullara buna atfen lycée adı verilmiş.

 

Lavabo: Kelimenin kökeni Fransızca. Anlamı, Kutsal Perşembe ayinlerinde rahibin ellerini yıkadığı kase. Hikayesi ise oldukça ilginç. İsa’nın çarmıha geriliş hikayesinde kritik bir rol oynamış olan Roma’lı komutan Pontius Pilatus’a atfedilen lavabo inter innocentes manus meas (“ellerimi günahsızlar nezdinde yıkayacağım”) cümlesinden.

 

Lavuk: Kürtçe’de oğlan çocuğu anlamına geliyor. Kıro ise delikanlı manasındaymış.

 

Kanka: Çingene dilinde konka yakın arkadaş, yoldaş anlamına geliyormuş.

 

Kral: Bu kelimenin kökeni Sırpça’daki Frank Kralı Karl’dan geliyor. Nam-ı diğer Charlmagne.

 

Fetiş: Portekizce’de “büyü” anlamına gelen feitiço kelimesinden köken alıyor.

 

Haydut: Kökeni, Macarca’da “çeteci, akıncı” anlamına gelen hajdu kelimesiymiş.

 

Sütliman: Yunanca’da “iç liman” anlamına gelen sotolimani kelimesini devşirmişiz.

 

Şampuan: Eski İngilizce’de shampooing, “saç masajı yapmak, özel merhemle saç yıkama” anlamına geliyormuş. Bunun kökeninde ise Hinduca’daki “saç masajı yapmak, onuşturmak” anlamına gelen sapo var.

 

Sigara: Belki inanması zor, ama bu kelime Maya dilinde de aynı anlama gelen jigar kelimesinden türemiş. Ne de olsa, tarihte ilk tütün yetiştiricileri olarak Mayalar biliniyor. Çok da şaşırmamak gerekir.

 

Çikolata: İspanyolca’da da aynı anlama gelen chocolate kelimesinden dilimize girmiş. İspanyolca ise bu kelimeyi Aztek dilinden  kapmış. Aztekçede çokok acı, atl ise su anlamına geliyor. Aztekçe’de çokolatl denen şey, o zamanlarda da çikolata anlamında kullanılıyormuş. Çikolatanın kendi de, ismi de ilk kez 1528’de Herman Cortes tarafından Avrupa’ya getirilmiş.

 

Hanzo: Bunu okuduğumda çok güldüm. Düpedüz Almanca’daki Hans adından geliyormuş.

 

Bana kalsa, kitabın yarısını yazarım buraya. Ama bunun yerine okurların bir kısmını merakta bırakacak birkaç soruyla yazıyı tamamlamak istiyorum:

 

1)     Dilimize Eskimoca’dan geçen ve bir nevi mont anlamında kullandığımız kelime hangisidir? Diyelim ki bu ilk kelimeyi bildiniz, bu sefer de mont kelimesinin 2. Dünya Savaşı’nda rol oynamış ünlü bir İngiliz generalle ne ilgisi olduğunu bilen var mı?

 

2)     Ketçap kelimesi hangi Doğu Asya dilinden türeyip gelmiş?

 

3)     Klan ve slogan kelimeleri hangi dile ait? (İpuçları: İngilizce değil, fakat aynı coğrafyadan. Viski kelimesi de aynı dilden geliyor. İskoçça da değil)

 

4)     Bilirsiniz, Bask dili yapı ve kelime dağarcığı açısından hiçbir dile benzemeyen (İspanyolca dahil) ve bir avuç Bask tarafından konuşulmakta olan esrarengiz bir dildir. Bu dilden her nasılsa Türkçe’ye geçmiş oolan ve hiç değiştirmeden, aynı anlamda kullanmakta olduğumuz kelime hangisi?

 

Soruların yanıtları Sevan Nişanya’nın kitabında… Keyifli okumalar…

Aycan Çankaya

1976 yılında İstanbul’da doğdum. 1994’te Saint Benoit Fransız Lisesi’nden, 2000’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. Öğrencilik yıllarımda ilgilenmeye başladığım hipnoz ve NLP’yi 2 yıl boyunca pratisyen hekim olarak çalıştığım özel poliklinikte kısmen uygulama şansım oldu. 2002 yılında evlendim ve hekimliğe ara vererek ilaç sektörüne girdim. İki yıl kadar medikal danışman, bir yıl kadar da ürün yöneticisi olarak çalıştığım süre boyunca NLP Practitoner, NLP Master Practitioner, Reiki ve Hipnoterapi eğitimleri aldım.