Bu sözler bize her ne kadar komik de gelse, ‘Seni bütün kalbimle seviyorum’ dememizden daha doğruymuş. Bunun nedenini bu yazının ilerleyen satırlarında açıklayacağım.
Bu ayın yazı konusunu tüm derKi.com köşeyazarları için ‘Sevgi ve Cinsellik’ olarak belirlenmiş. Ben de bu konuda yazılmış olan bence en güzel kitaplardan biri olan John Baines’a ait ‘Evrenin Sevgi Bilinci / The Science of Love’ adlı kitaptan söz etmek istedim. Bu kitap Hermetik Öğreti’ye dayanarak hayatımızın en önemli konularını inceliyor ve bize Hermetik Bilim açısından Gerçek ve Gerçek Olmayan (Sapkın) Sevgi, İlişki, Cinsellik, Evlilik gibi kavramlarda doğruyu seçmemiz için yardım ediyor. Kitabın bir de altbaşlığı var: ‘Varoluşun Temeli: Kadın ve Erkek’. Kadınların ve erkeklerin biyolojik, psikolojik, ruhsal ve manyetik açıdan incelendiği kitapta bu özelliklerin doğasına inerek birbirleriyle nasıl ideal bir ilişki kurabileceklerini de anlatır.
Gerçekten de çok etkilendiğim bu kitaptan sizlere bazı bölümleri kısaca aktarmak istiyorum. Umarım bundan sonra kitabı da alıp okuyabilirsiniz (birçok arkadaşıma da tavsiye ettim son zamanlarda).
“Sevgi Nedir?”
Sevgi evrensel manyetik enerjidir. Adına Kozmik Eros denen evrensel yaratılış prensibi ve bunun insanın içinde akan parçası ‘İnsan Eros’tur; ve insanları birbirlerini sevmeye zorlar. Sevgi soyut bir fikir değildir. Somut bir enerjidir ve insanın içine aktığında üremek ya da birleşmenin zevkini yaşamak için onu karşı cinse belirli bir biçimde davranmaya zorlar.
“Sevgi ve Cinsellik Aynı Şey midir?”
Sevgi cinsellik değildir ama cinsellik sevginin aşağıda belirtilen seviyelerinden birinde akabilir ve bu seviyeler en fizikselden en soyuta doğru sıralanmıştır:
-
Cinsel ifade
-
Karşı cinsten kişilere duyulan daha yüce sempati duyguları
-
Kardeş, evlat ve ebeveyn ifadeleri
-
Kişiyi daha yüksek ruhsal, felsefik, entelektüel veya sanatsal yaratımlara yönlendiren, daha yüce (bazen ilahi olarak da tanımlanır) sevgi ifadeleri.
“Sevgi Biyolojik İhtiyaç mıdır?”
Sevgi biyolojik bir ihtiyaçtır çünkü hayatın kişi üzerindeki yönlendirici baskısıdır. Kişinin özelliklerine ve bilinç seviyesine bağlı olarak, basit cinsel zevklerden daha yüksek kişisel tatmin biçimlerine kadar kendini ifade tarzı değişebilir.
“Sevmeyen İnsan Var mıdır?”
Nefret etmek için yaşıyor gibi görünenler olsa bile tüm insanlar sever. Bu tür insanların yaptığı da aslında İnsan Eros’un enerjisini kendi özgür seçimleriyle bozarak, yanlış kanallardan akıtmaktır. Nasıl ruhsuz bir canlı yaşayamazsa, sevgi enerjisi olmayan bir canlı da var olamaz.
“Sevginin Fiziksel Bir Yer Var mıdır?”
Sevginin merkezi omuriliktir ve oradan akan enerji kendini çeşitli biçimlerde ifade eder.
Sevgi enerjisi, insan vücudunda hareket eden özel türde bir manyetik enerjidir. Onun için ‘Seni bütün kalbimle seviyorum’ demek yerine ‘Seni bütün omuriliğimle seviyorum’ demek gerekir. Sevgi enerjisi duygu olarak sevme dürtüsünün oluştuğu manyetik güçtür.
“Hayvanlar Sevgi Duyar mı?”
Sadece hayvanlar değil, bitkiler, mineraller, gezegenler, yıldızlar ve galaksiler; evrende akla gelebilecek her varlık sevgi enerjisini taşır. Çünkü bu enerjiyle yaratılmışlardır. Sevgi için yaşar, sevgi için ölürler.
“Nefret Sevginin Karşıtı mıdır?”
Hayır. Sevginin karşıtı ölümdür. Çünkü sevgi evrenin temel yaşam enerjisidir. Nefret, şefkatin ya da sempatinin tersi bir duygudur ve sevginin çok sayıdaki ifadesinden sadece biridir.
Kitabın 2 bölümü var, birinci bölümde ‘Sevgi ne değildir’ prensibinden yola çıkarak ‘Sapkın
Sevgi’nin çok çeşitli formları ele alınıyor ve maalesef normal, olağan, güzel olarak adlandırdığımız birçok sevgi-ilişki formunun aslında doğaya aykırı ve dolayısıyla ‘Sapkın Sevgi’ olduğunu üzülerek ve bazen şaşırarak öğreniyoruz. Bu bölümde narsisizm ve kıskançlık, manyetik sarhoşluk, sado-mazoşizm, maço ve anaerkil davranışlar, yalnızlık ve korku, kadını cinsel bir nesne olarak görmek, yanlış romantizm gibi konuların ‘Sapkın Sevgi’ özellikleri oluşu üzerine derin bir analizle karşılaşıyoruz. İnsanların uzun zamandan beri neden kadın-erkek ilişkilerinde hayal kırıklığını, mutsuzluğu, soğukluğu ve nefreti yaşadıklarının çok net ve sade bir biçimde yanıtlandığı kitapta, gerçek sevgi’nin ancak kendi egosunu eğiterek belirli bir bilinç seviyesinin üzerine çıkmayı başarmış iki kişi arasında varolabileceği anlatılıyor.
‘Gerçek sevgi asla psikolojik olarak gelişmemiş ya da dengesiz kişiler arasında varolamaz. Bu kişiler ancak kendi aralarında sevgiyi taklit edip kendilerini ve birbirlerini kandırabilirler.’
Kitabın 2. bölümünde ise ‘Sevgi Nedir’ konusu detaylı incelenmekte. Bu bölümde sevginin ruhsal, psikolojik, ahlaki değerlerin yanısıra, cinsellik ve onun manyetik incelikleri ele alınıyor. Böylece sevginin Cinsel; Duygusal; Entelektüel; Zihinsel ve Ruhsal seviyelerini ve bunların ideal birleşimlerini nasıl hayata geçirebileceğimizin ipuçlarını alıyoruz. Enerjetik ve manyetik açıdan ele alınan cinsel ilişki, hangi şartlarda olmaması gerektiğinin de çok net bir tanımıyla karşılaşıyoruz. Aslında benim daha önce diğer manevi öğretilerden almış olduğum bilgilerle çok iyi örtüşen Hermetik Okulu’nun bilgilerinde daha önce bu kadar net bir biçimde rastlamadığım bazı ezoterik bilgiler de dikkatimi çekti. Bunlardan biri de cinsel çekimin aslında kadın ve erkeğin manyetik kutup enerjilerinin gerilmesiyle varolabileceğini ve eğer kişiler birbirlerinin içinde eriyor ise, kısa zamanda bu gerilimin ve dolayısıyla çekimin azalıp yok olacağı bilgisi. Buna karşılık bu manyetik çekimin ruhsal yolla nasıl zinde tutulabileceğini de öğreniyoruz.
Ve tabi ki; gerçek sevginin amacının ne olduğu ve asla cinsel tutkularla karıştırılmaması gerektiğini tekrar hatırlıyoruz.
Kitabın en sonunda bir ek var. Bunda insanların genellikle sevgi, cinsellik ve ayrıca evlilik hakkında yanlış beklentilere sahip olduklarından, sonunda hayal kırıklığı ve ıstırapla başbaşa kaldıklarını anlatıyor. Bu yanlış beklentilerin başlıcaları kitapta şöyle sıralanıyor:
Sevgi Hakkında Yanlış İnançlar:
1- Sevgi kolaydır, doğaldır ve herkes buna hazırlıklıdır
2- Tutku ve kıskançlık gerçek sevginin göstergeleridir.
3- Sevgi bencilce olmalıdır
4- Sevginin patlayıcı ve insanı sarhoş edici bir deneyim olması gerekir
5- Sevgi kör olmalı, herhangi bir nedene dayanmamalıdır
6- Sevgi cinsel birlikteliğe dayanır
7- Kişi bütün zamanını ve enerjisini sevgilisine adamalıdır
8- Sevgi kişisel tatmin ve üremeye odaklanır
Cinsellik Hakkındaki Yanlış İnançlar:
1- Cinsellik günahtır
2- Cinsellik ya bastırılmalı ya da tamamen serbest bırakılmalıdır
3- Tatmin cinsel birleşmelerin sıklığına bağlıdır
4- Cinsel çekim, bir ilişkinin başlangıcından itibaren varolmalıdır
5- Evlilik cinsel ilişkiler için bir onay vaye izindir
6- Cinsellik kirlidir
7- Cinsel çekim sonsuza dek sürer
8- Doğum kontrol yöntemleri kötücüldür
Evlilik Hakkındaki Yanlış İnançlar:
1- Evlilik hayatın nihayi amacıdır
2- Kişi evlilik yoluyla istikrar kazanır
3- Evlilik sonsuza dek sürmelidir
4- Ayrı yataklarda uyumak ilişkiye zarar verir veya ilgisizlik işaretidir
5- Sadat sadece cinsel ilişkiyle sınırlıdır
6- Çocuklar bir evlilikteki sevgiyi kurtarabilir
Sonuç olarak anlıyoruz ki gerçekten sevmek özel bir sanat ve bilim aynı zamanda ve bunda başarılı olabilmemiz için kendimizi ve sevdiğimiz insanı ruhsal açıdan anlamamız gerekiyor. Ancak kendimizi manevi açıdan geliştirdiğimiz zaman Sevgi’nin en yüce şeklini tam olarak yaşayabiliriz ve bunun için de karşıdaki insanın da bizimle aynı seviyede -ya da daha yüksek ve aydınlanmış- olması gerekir. Ya da en azından kendimizi geliştirdikten sonra karşımızdaki insanın gelişimine yardımcı olmamız mümkün. O zaman doğru ve gerçek sevgiden doğan yeni nesiller dünyaya yeni bir soluk getirebilecekler.
Not: Bu arada kitap ‘Kozmik Kitaplar’ yayınevinde yayımlandı. www.yenisayfa.com ve www.kozmikkitaplar.com