Arjantin’in Pampalarından Yunanistan’ın Akdeniz güneşinde kavrulan topraklarına uzanan, dünya kadar yaşlı bir saplantının öyküsü: bir kadını arayan erkeğin hikayesi. Tek farkla; Ricardo Vacarezza, Sara’yı üç bin yıl önce tanıdığını söylüyor…
“- Yoksa bana geleceği görmek mümkün mü demeye çalışıyorsun?

– Geleceği ve geçmişi.

– Geçmişimizi hepimiz biliyoruz. Bunda ilginç olan ne?

– Benim sözünü ettiğim geçmiş, geçmişten ve diğer bütün geçmişlerden önceki geçmiş. Yoksa insanın tek bir hayat yaşadığına inanacak kadar saf mısın? Doğuyorsun, ölüyorsun, hepsi bu mu? Hayır. Doğarsın, ölürsün, doğarsın, ölürsün…. sonsuza dek.”

ˍˍˍˍˍˍˍˍˍˍˍˍˍˍˍˍˍˍˍ

Orijinal adı “Des Jours et des Nuits” (günlerim ve gecelerim)

Kitap için şimdiye kadar okuduğum en etkileyici romantik kurgulardan biri diyebilirim. Sadece yapılan göndermelerle değil, hikayenin sizi an be an sarması ve ruhsal mesajların yoğunluğu ile de alıp uzak diyarlara götürüyor… Son sayfayı çevirip de, kapağı kapattıktan sonra, sizin için oralarda bir yerde böyle biri olup olmadığınızı -bir an için bile olsa- sorgulatacak kadar hem de…

Carl Gustav Jung’un kitapta görünmez ama etkin bir ağırlığı var, Ricardo çok uzaklarda ve kendisinin bile tanımadığı bir kadına ait rüyalar/kabuslar görürken de… bunları psikanalisti Adelma Maizani’yle çözümlerken de Jung orada, sanki hemen yanıbaşlarında… (bana kalırsa kitaptaki siyah kedi o ya, herneyse:)

Arjantinin kaotik karmaşasından, Yunanistanın sessiz ve dingin sularına kadar peşinizi bırakmayacak bir heyecan ve merak ile okuyorsunuz… Kitabın bütünlüğü her daim karşınıza çıkıyor, o kadar ki, kahramanımız Ricardo’nun Arjantinde karşılaştığı gizemli yerli Yanpa ile yaptığı sohbetten, Yunanlı balıkçı bir gencin anlattığı mitolojik efsaneye kadar, aynı şeyi birbirinden görünürde çok uzak ve farklı kültürlerin ağzından duymak coşku verici…

Kitabın finalini, sizleri düşünerek anlatmama kararıma rağmen, süpheçi ve materyalist Ricardo’nun kendi düşlerine inanmaması hatta onları yoksayması ama yine de bunu kimseyle paylaşmaması üzerine, (muhtemelen bir ermiş/bilge olan) Yanpa’nın onu daha ilk gördüğünde ve hakkında hiçbirşey bilmiyorken söylediği bir cümleden alıntı yapmadan edemeyeceğim…

– Sen bir şamansın, ama bunu daha bilmiyorsun. Çemberin kapısından geçmek senin elinde.

….Ne yaparsan yap, sakın unutma: düş, tek bir kişinin mantığıdır. Gerçekse, herkesin çılğınlığı!

Rüyalarınıza dikkat edin, kimbilir, belki birgün gerçek olabilirler….:)