Dilbilimciler, çoğunlukla bir yazarın ilk müsveddesinden sonuncusuna kadar nasıl geliştiğini görmekle ilgilenirler ve bu müsveddelerin değişik versiyonların görmeyi çok severler. Bu aktivite genellikle “not defteri eleştirisı” olarak adlandırılır. Not defteri karalamaları veya metinlerin çeşitli versiyonları üzerinde iyi bir eleştirmen olmak istiyorsanız, yazarın arkasında değişik safhalarda karalamalar bırakması çok önemlidir. Örnek olarak elimizde Alessandro Manzoni’nin “La Pentecoste”sinde değişik zamanlarda yazılmış karalamaları vardır ve bunlar yoluyla değişiklikleri takip etmek, yazarın metin üzerinde yaptığı varyasyonları görmek ilginçtir. Benzer olarak Giacoma Leopardı’nin bugün bildiğimiz muhteşem şiirlerinin geçirdiği aşamaları görmekte çok dokunaklıdır ve bütün bunlardan sonra yapılan küçük bir değişikliğin mısrayı nasıl radikal bir şekilde değiştirdiğini anlama noktasına geliriz.
Metinlerdeki değişikliklerden bir anlam çıkartmak için gerekli olan, yazarın, orjinal metinden nelerin değiştirildiğiyle ilgili geride işaret bırakmasıdır. Mesela Dante Alighieri gibi bir yazar sözkonusuysa, İlahi Komedya’nın geride kalan el yazmalarından bahsetmiyorum bile, oyun başlamadan sona erer.
Elyazmalarındaki değişiklilere ait sorular edebi eleştiride, yaratmanın psikolojisinde ve diğer edebi çalışmalarda çok önemlidir. Bu yüzden Paris’te ki “Institute of Texts and Modern Manuscripts at the National Centre of Scientific Research”in bu konuda bir çok toplantı ve seminer düzenlemesi anlamlıdır.
Son günlerde yapılan bir seminer yanlış bir yere odaklanan soru üzerine yapıldı: konumuz bugünlerde yapılan genel uygulamanın metinlerin direk bilgisayarda yazılması olduğu, bu durumda sadece tek bir versiyon oluyor, ve bunun değişiklikler üzerine yapılan çalışmaları öldürmesi değil miydi? Şimdi farzedelim bir yazar ilk müsveddesini yazıyor, buna A versiyonu diyelim. Olayı basitleştirmek için yazarın bunu direk olarak bilgisayarda yazdığını veya elle notlar almış olsa bile bunların kaybolduğunu düşünelim.
A versiyonunun bilgisayardan çıktısı alınıyor ve yazar bunu elle düzeltmeye başlıyor. Bu durumda B versiyonunu elde etmiş oluyoruz ki bu da gene bilgisayara aktarılacak, düzeltilecek ve yeni haliyle bir versiyon C elde edilecek. Bu durumda tekrar elle düzeltme yapılacak, D versiyonu olarak bilgisayara geçirilecek, daha sonra da bundan versiyon E yaratılacak. Bilgisayar düzeltmeleri ve yeniden yazılımları kolaylaştirdiği için bu işlem Z varyasyonuna kadar sürücek, tabii ki yazar aradaki işlemleri çöp sepetine atmazsa.
Bu, teoride müsveddelerle daha fazla çalışması gereken dilbilimciler için iyi bir haber. Ancak mesele burada bitmiyor. A’nin çıktısı alınmış ve elle düzeltilmiş halı olan versiyon B’ye geri dönelim ve B’nin oldukça kötü bir durumda olduğunu farzedelim. Yazar acaba B’yi bilgisayara aktarırken kelimesi kelimesine mı yapacaktır bunu? Neredeyse hiç bir zaman.
Basit bir mektup yazarken takip edilen genel uygulamayı düşünelim,bir müsvedde oluşturmak, silmek veya yeniden yazmak gereken durumlarda mesela. Oluşturduğumuz yeni halini başka bir yere kopyalarken yaptığımız bir değişiklikten pişman ölür, onu siler ve bir dahada eski haline bakmayız bile ve gene yeni versiyonun çıktısını aldığımız zaman B’nın tamamen aynısı olması gereken C versiyonunu elde edemeyiz. Onun yerine Versiyon X diye adlandıracağımız başka bir versiyon alırız. Ancak B versiyonu ile X versiyonu arasında aslında birde “hayalet” versiyon vardır, hepsi de birbirinden farklıdır.
Çok nadiren, yazar yaptığı değişiklikler konusunda narşist ve fanatikse ve özel bir bilgisayar programı kullanıyorsa, bilgisayarın hafızasında bir yerlerde yapılan bütün bu değişiklikler kaydediliyor olabilir. Ancak genellikle bu olmaz. Bu hayalet kopyalar ortadan kaybolur: değişiklikler yapılır yapılmaz silinirler.
Bu durumda gelecekteki dil bilimcilerin çalışmaları bu varsayım üzerinde olacaktir, bu “hayalet” kopyaların kaçı tutulacaktır ve kimbilir bunlardan kaç tane önemli metin ve bilimsel çalışma doğacaktir? Yabancılar için problem sadece kolej sınavlarına uygulanabilir gözükebilir. Ancak tartışma gösteriyor ki yazı için mekanik sistemlerin kullanılmasının yaratıcı aktiviteyi basitleştirip mekanize etmesi gerekmiyor, tersine onu daha karanlık ve kompleks bir hale getiriyor.
Örnek olarak, bir metni sayısız kereler düzeltme imkanının olmasının işi geliştireceğini kim söyleyebilir? Gerçek şu ki, bir yazı programıyla, yüzlerce sayfalık bir metinde bile bir kelimenin kaç kere tekrarlandığını bulup aynı anlamı veren başka bir kelimeyle değiştirme kararını verebiliriz.
Ama biliyoruz ki, örnek olarak, Manzoni’nin kelime haznesi oldukça zayıftır ve “iyi” kelimesi romanı “I Promessi Sposı”de aşırı bir şekilde kullanılmıştır. Acaba Manzoni bu tekrarları azaltarak, bir bilgisayara sahip olmanın avantajlarından faydalanabilir miydi veya bu yazı tarzını daha barok bir hale getirip anlaşılmasını güçleştirir miydi?
(© Umberto Eco/New York Times)