Birkaç basit sorudan açıldı konu… Yasemin Pulat’ı kolay sorularla geçiştiremedim. Öyle ki aldığım cevaplar soruları zorlaştırdı kendiliğinden. Zor bir kadın gibi göründü önce. Değişken bir ruh hali var. Gözlerinden ifadeler geçip duruyor. Başkası olmaya çalışmamış hiç, belli. Zorlaştırmamış hayatı ne geldiyse diklenmiş karşısında. Bazen küçük bir çocuk gibi bakıyor gözlerinizin içine bazen de tam bir savaşçı gibi. Aynı anda bir o kadar da ürkek görünüyor. Tam bir çelişkiler silsilesi… 

Ne sorarsanız dürüstçe yanıtlıyor. Cesur, doğal ve net! Kitabının ismi gibi çok gürültülü düşünen, konuşan ama sükûnet dileyen bir kadın…Ben sordum, o söyledi… Çok uzun konuştuk Yasemin Pulat ile. Hemen her konuda, bazen de yazmamak kaydıyla.

 

İşte Yasemin Pulat ve “İçindeki gürültü”… O anlattı ben düşündüm. Ben sordukça o biraz sarsıldı biraz diklendi, biraz daha sahiplendi kendini! Yasemin Pulat bana bir kez daha “İçindeki Gürültü’yü anlattı.

Ç.Onat: Yeni kitabınız “İçimdeki Gürültü” yine sıra dışı bir anlatım… İçiniz çok mu gürültülü sizin? Neyin gürültüsü bu?

Yasemin Pulat: Kafa karışıklığı aslında; kendi içimde tezler üretip bir de onlara antitezler üretmek meselesi, düşünce yoğunluğu, his yoğunluğu, iç gürültüsü işte adı üstünde. Yaşadıklarım ve onların bana geri dönüşleri. Bir de tabi fazla kurcalama hikâyesi her şeyi. Bir sürü soru bir sürü cevap. İnişler, çıkışlar, gidişler, dönüşler… Kendi gerçeğimi aramaktayım hâlâ. Sanırım asıl mesele bu.

Ç.Onat: Bitti mi peki yoksa devam ediyor mu?

Y.Pulat: Bitmez. Düşünmek biterse biter. Ama tabi insanın her şeyi her zamankinden daha yoğun yaşadığı zamanlar vardır. Bu kitap biraz böyle bir döneme denk geldi belki. Ben zaten genel olarak yaşadıkları ve hissettikleri üzerine düşünen biriyim fazlasıyla. Hayatı kurcalayıp, eşeliyorum maalesef. Üzerinde düşündüğüm ve kafa patlattığım şeyler olmasa yazacak bir şeyim de olmazdı galiba.

Bir de yoğun hisleri olan biriyim hayata karşı. Ucundan kenarından geçemiyorum hiçbir şeyin. Tam göbekten dalıyorum her şeye. Ne varsa dibine kadar yaşıyorum her şeyi. Aşktan da çok etkileniyorum, acıdan da.

Ç.Onat: İlginç bir kitap. İnsanı duygudan duyguya sürüklüyor. Şaşırtıyor, hüzünlendiriyor, güldürüyor, kızdırıyor, düşündürüyor… Kendi içinizden bu kadar hızlı nasıl geçebiliyorsunuz?

Y.Pulat: Işık hızıyla! (haha) Aslında çok hızlı düşünen ve hızlı hareket eden birisiyim. Ama yazarken, yaşarken olduğundan daha süratli oluyor her şey. İşin içine içinizde ne var ne yok her şey karışıyor. Yaşarken daha kontrollü biriyim belki ama yazarken değil. Düşünerek yazmayı sevmiyorum. Yazmak bir yaşamak şekli. Yani, yazdığım gibi yaşıyorum, yaşadığım gibi yazıyorum.

Ç.Onat: Kendinizle dalga geçiyorsunuz zaman zaman. Acılara gülüp geçen biri misiniz genelde?

Y.Pulat: Bazen çok ciddiye alıyorum, bazen hafifletici nedenler buluyorum. Bazen ağırlığınca yaşıyorum her şeyi, bazen bir kelebek gibi.

Böyle bişi… Ama gülüyorum tabi. Yani komik işte!Başına işler açıp sonra onlar için ağlıyor insan. Kendi kurduğumuz oyunlara yeniliyoruz galiba.

Bir de acının da kıymetini bilen biriyim. Gülüp geçmekten ziyade kabulleniyorum diyelim.

Aldatıldım ve aldattım!

Ç.Onat: Yazdıklarınızın, kitaplarınızın ne kadarı sizsiniz?

Y.Pulat: Tamamı.

Ç.Onat:Yani kitaplarınızdaki karakterler, yaşadıkları, anlattıkları hep siz misiniz? Hayatınızı mı yazıyorsunuz yani.

Y.Pulat:Evet, benim. Ama hayatımı yazıyorum denemez. Kitabı yazdığım dönem itibariyle yaşadıklarım ve onların bana hissettirdikleri diyebiliriz daha çok. Düşünce ve duygularım demek lâzım.

Ç.Onat:Yazarken çok açık sözlüsünüz. Kaygılarınız yok mu?

Y.Pulat: İnsanın başkalarını kandırabilmesi için önce kendini kandırabilmesi gerekli. Böyle bir duruşum yok hayatta. Kendi gerçeğini kabullenmiş birisiyim. Ortam insanı değilim.” Aman kimse beni yanlış anlamasın, aman üstüm kirlenmesin” diye düşünerek yazan biri de değilim. Bir de hiçbir şeyi kıvıramıyorum bir dansöz edasında. Neyse o. Herkes gibi benim de korkularım var tabi. Yalnızlıklarım var, düşmelerim kalkmalarım var ama açık sözlülüğüme dair bir kaygım yok. Gerçek gerçektir. Buna inanıyorum. Acı da olsa, yanlış da olsa, hata da olsa, gerçek gerçektir. Bunu değiştiremezsiniz. Gerçek neyse odur doğru.

Ç.Onat: Kadınlar anlatır, erkekler anlamaz mı?

Y:Pulat: Bir kadını anlamak için bir kadın gibi düşünmek gerek. Bana pek mümkün gelmiyor. Erkekler daha basit düşünüyor, kadınlar daha karmaşık. Ama bu da bir genelleme sonuçta. Anlamaya çalışan erkek anlar eğer anlamak istiyorsa. Netlikten yanayım ben insan ilişkilerinde. Anlaşılabilir olmanın yolu net olmaktan geçiyor galiba. Hayatı daha da yorucu bi hale getirmek gereksiz.Net cümleler kurmak lâzım diye düşünüyorum.

Ç.Onat: Aşka inanıyor musunuz?

Y.Pulat: Bilmiyorum aslında. Aşkın var olduğuna inanıyorum ama öyle şeyler yaşanıyor ki bazen, yaşananın aşk olduğuna olan inancımı kaybediyorum. O zaman aşkın kendisine de şüpheli gözlerle bakmaya başlıyorum. Bir şey yaşıyorsun. İki kişilik bir şey! Sonra bir gün hiç olmaman gereken bir zamanda bir bakıyorsun tek başınasın. Aşk, yaşanırken hem kendi anlamını hem de yaşayanı yani insanı sınayan bir şey. “Aşığım sana” demekle olmuyor yani. Yürek meselesi!

Ç.Onat: Hiç aldatıldınız mı?

Y.Pulat: Evet.

Ç.Onat: Aldattınız mı peki?

Y.Pulat: Evet.

Ç.Onat: Kısasa kısas mı yani ilacı?

Y.Pulat: Hayır. Bunlar hesaplı yaşanan şeyler değil, tam bir hesapsızlık örneği aslında. Tıpkı aşk gibi…

Ç.Onat: Peki sizce bir kadın ya da erkek neden aldatır?

Y.Pulat:Herkese göre değişir. Bilemem. Mutsuzdur, tatminsizdir, eksiktir, kızgındır, öfkelidir, başkasına âşıktır ya da değildir vs… Bu ve benzeri her şey olabilir.

Ç.Onat:Zor bir kadın mısınız ilişki de?

Y.Pulat: Kolay olduğumu söyleyemeyeceğim. Tutkulu biriyim fazlasıyla. Sevinince çok seviniyorum, üzülünce çok üzülüyorum. Sevince çok seviyorum, öfkelenince çok öfkeleniyorum. Ortasını bulamadım kendimin. Ama karşıdaki erkeğe de bağlı tabi. Zihin kapasitesi meselesi!

Ç.Onat: Nedir anlatmak istediğiniz kitap boyunca? Aşk mı, aşksızlık mı derdiniz?

Y.Pulat: Her ikisi de. Var olanın içinde ki yokluk aslında benim ki. Dedim ya; aşkı biliyorsun ama aşk olması gerektiği gibi değil. O zaman var ama yok işte.

Seçimlerimin sonuçlarına aslanlar gibi katlanıyorum!

Ç.Onat: Kaderci misiniz, yoksa benim seçimlerim diye ısrarlı mı?

Y.Pulat: Kaderci değilim. Seçimlere ve sonuçlara inanıyorum. Seçimlerimin sonuçlarına da aslanlar gibi katlanıyorum. Dik durmak için doğmuşum. Başka şeklim yok. Her zaman iyi şeyler olmuyor hayatta. Her zaman yaz değil mevsim. Bunun gibi işte. Başıma iyi bir şey geldiğinde nasıl duruyorsam, kötü bir şey olduğunda da öyle durmaya çalışıyorum. Fareler gibi kaçacak delik aramıyorum işler kötü gittiğinde. Oturup kendime de acımıyorum. Dedim ya; her şey seçim sonuç ilişkisi. Sorumluluk alırım kısaca kendimle ilgili. Kaçmam. Ama gözden de kaçırmam olanı biteni. Sessizce durup seyrederim her şeyi ve herkesi. Böyle zamanlarda tanıyor insan dostu, dost olmayanı, yanında olanı, olmayanı. Arkadaş dediğini, aşk dediğini vs… O yüzden, severim aslında biraz da zor zamanları. Tabi ki insan bazen altından nasıl kalkacağını bilemediği sorunlarla da karşılaşıyor ama ayağa kalkmak lâzım hep. İnsan sadece ödül aldığında ya da alkışlandığında dik durmamalı. Hayat yalnızca başarılardan ibaret değil. Bu doğaya da aykırı zaten! Beni ancak hiç hata yapmamış biri yargılayabilir diye düşünürüm hep. Hiç hata yapmamış biri olabilir mi? Bu yüzden izin vermem yargılanmaya ve yargılamam hiç kimseyi. Üzerinde yaşadığımız dünya hata yapmaya çok müsait bir zemin ama öğrenmenin başka yolu da yok sanki. Deneme yanılma serüveni gibi hayat ve benim ne deneyimlediğim benden başka hiç kimseyi ilgilendirmez.

Ç.Onat: Hayata nasıl bakıyorsunuz?

Y.Pulat: Her yerinden bakıyorum. Yetmiyor aynaya bakıyorum. Neyi neden yaptığımı ya da neden yaşadığımı düşünüyorum. Anlamaya çalışıyorum kendimi ve dünyayı. Ağaca, çiçeğe, böceğe bakıyorum, sonra tekrar dönüp kendime. Bazen kendimi bir yarışın içine sokmuşluğumdan utanıyorum, bazen yapacak çok şeyim olduğunu düşünüyorum. Bazen zamanın çok hızlı akıp geçtiğini düşünüp panikliyorum, bazen de zamanın geçmediğini, aslında onun içinden geçenin biz olduğumuzu düşünüyorum, sakinleşiyorum… Yaşamayı bir yarış haline getiren biziz aslında. Kariyer planları, statü hesapları ve bir sürü şey anlamsız geliyor bazen. Doğal olan şeyler gerçek gibi sadece. Yani baktığında doğaya, çiçekler açıyor, sonra soluyor, yaz geliyor, kış geliyor, kuşlar ötüyor, balıklar yüzüyor… Telaş yok, her şey olması gerektiği gibi.Böyle işte…

Ç.Onat: Pişmanlıklarınız var mı?

Y.Pulat: Hayır! Tabi ki “ah şunu da yapmasaydım daha iyi olurdu, keşke şuna da şöyle demeseydim” gibi şeylerim var herkes gibi ama soru yaşadıklarımsa, hayır. Çünkü beni ben yapan, yaşadıklarım.

Ç.Onat: Dik başlı biri misiniz? Kendi doğrularınız mı var sadece?

Y.Pulat: Dik başlı biriyim evet! Kendi doğrularımın peşinden gidiyorum ama bu başkalarının doğrularına saygı duymadığım ya da duymayacağım anlamına gelmez. Sadece “herkes böyle yapıyor” diye bende aynısını yapmak zorunda hissetmiyorum kendimi. Herkes sağda ki merdivenden iniyor diye bende sağda ki merdivenden inmiyorum yani. Sol boş…

Ç.Onat: Sizce bir ilişkiyi sürekli kılan sır nedir? İlişkide gerekli olan; aşk mı, sevgi mi, seks mi?

Y.Pulat: Bence hepsi birbirine bağlı. Biri olmazsa diğeri olmaz gibi geliyor. İyi sevişemediğin birine ne kadar âşık kalabilirsin ki? Sevişmek içinde aşk olduğunda anlam kazanan bir şey… Sevgiye gelince, o meselenin özü zaten.

Ç.Onat: “Kadınlar ne ister” sorusunu siz yanıtlayabiliyor musunuz?

Y.Pulat: Her kadın ne ister bilemem ama kendi adıma yanıtlarsam bu soruyu, ben çok şey istediğimi biliyorum.

Bir peri masalı istiyorum!

Ç.Onat: Nasıl biri aklınızı çelebilir bu saatten sonra?

Y.Pulat: Bir uzaylı belki! Dünyada bulamadım aradığımı. (haha)

Ç.Onat: Ne arıyorsunuz ki, bu kadar imkânsız?

Y.Pulat: Ben bir peri masalı istiyorum galiba. Bir prens beyaz atıyla gelip kurtaracak beni.

Ç.Onat: Kurtulmaya mı ihtiyacınız var?

Y.Pulat: Evet var. Bir kadın olarak tek başıma savaşmaktan yoruldum. Sihirli değneği olan biri ya da hiç biri! Aşkın mucizeler yaratan bir şey olduğuna inanıyorum. Ben o mucizeyi istiyorum aslında. Daha azıyla yetinebileceğimi sanmıyorum bu saatten sonra

Ç.onat: Çok mu daldan dala atlıyorsunuz yazarken. Takip etmekte zorlanıyor insan sizi okurken. Değişken misiniz bu kadar?

Y.Pulat: Sabit biri değilim. Zaten çivi değilim ki çakıldığım yerde kalayım. Ben buyum diyemiyorum, çünkü sürekli bir şey ekleyerek ya da eksilterek yaşıyorsun hayatı.Düşüncelerin değişiyor, duyguların değişiyor, kararların değişiyor, inançların değişiyor. Nasıl sabit kalabilirsin ki.

Ç:Onat: Yazar olmanın kriterleri var mı?

Y.Pulat: Yazar olmanın bir kriteri yok bana göre. Kuralı kaidesi olduğunu savunanlar varsa onlara da saygı duyuyorum ama ben yazmak dışında bir sorumluluğu olduğunu düşünmüyorum bu işin. Yazıyorsan yazıyorsundur. İçinden geliyordur ki yazıyorsundur. Hepsi bu.

Ç.Onat: Yazmaya nasıl ve ne zaman başladınız?

Y.Pulat: Kendimi bildim bileli yazıyorum. Nasıl olduğunu hatırlamıyorum. Hiç kurgulamadım hayatımı. Olması gerekenler oldu hep, bu da onlardan biri.

Ç.Onat: Yazmak nasıl bir duygu?

Y.Pulat: Büyü gibi, sihir gibi, aşkın ta kendisi! Her şeyle bir olmak gibi… Beni hayata bu kadar bağlayan daha güçlü bir duygum olmadı hiç.

Ç.Onat: Erkeklere sadece “yazar” demek yeterliyken, bir kadın yazıyorsa, özellikle “kadın yazar” diye vurgulanıyor.Kadınların kalemini farklı kılan nedir sizce? Ya da neden bu belirtilir?

Y.Pulat: Kadın işte adı üstünde. Dikkat çeken varlık.

Ç.Onat: Sizce bir kitabın çok satması neye bağlıdır?

Y.Pulat: İçeriğine galiba. İnsanların yüreğine ne kadar dokunduğuna ya da belki koşullara da bilemem. Sadece yazıyorum, daha sonrasıyla ilgilenmiyorum. Hayatın profesyonel tarafında durmayı başaramadım çok.

Ç.Onat: Kitaplar, çok dinlenen şarkı sözleri,köşe yazıları yazdınız. Yasemin Pulat hep yazacak mı? Gelecekteki projeleriniz neler?

Y.Pulat: Yazacak tabi ki. Yazı yazmayı bırakmam diye bir şey söz konusu bile olamaz benim hayatımda. Yazmadığım gün ölmüşüm demektir. Projelere gelince, var tabi üzerinde çalıştığım birçok şey ama hayata geçtiğinde konuşmak lazım.

Ç.Onat: Kendi şarkılarınızı yazıyorsunuz. Albüm çalışması yaptığınız doğru mu?
Y.Pulat: Evet arada bir esip duruyorlar “hadi yapalım” diyorum sonra vazgeçiyorum. Yıllardır giden gelen bi ruh halim var bu konuda ki daha önce hazırlanmış olan albümümü de kendimi hazır hissetmediğim için çöpe atmış biriyim bu yüzden. Bir de şu promosyon meselesi gözümü korkutuyor. Bu yarışa girmeli mi, girmemeli mi iyi düşünmek lazım. Hayatın üretim kısmında durmak daha doğru geliyor sanki şu anda bana. Bir gün benimle aynı yöne bakan bir prodüktörle karşılaşırsam ve heyecanlanırsam belki. Emin değilim.

Ç.Onat: Eğer olursa, ne olacak bu albümün tarzı?

Y.Pulat: İşte bu bir türlü cevabını bulamadığım bir soru. Belki de bulamadığım için hayata geçiremiyorum. Bilmiyorum. Kitaplarımda da aynı şeyi soruyorlar.“Ne yazıyorsunuz” ya da “türü ne” diye. Türsüzüm galiba! Ne roman ne şiir ne öykü… Bulamıyorum. Müziğimde de aynı şey var. Bilmiyorum.

Ç.Onat: Gündemi takip eder misiniz?

Y.Pulat: Etmem. Haber seyretmem, gazete okumam, önemli başlıkları okurum bazen internetten, hepsi bu kadar, magazin programı seyretmem, modayı takip etmem, politikadan hiç hoşlanmam. Sadece sevdiğim birkaç program var, denk gelirsem seyrederim. Daha çok film seyretmeyi ve kitap okumayı seviyorum ya da hep yazacak bir şeyler oluyor elimde.

Ç.Onat: Dünyadan bi haber mi yaşıyorsunuz yani?

Y.Pulat: Değil aslında. İnsan hayattan kopuk yaşayamıyor. Hayatın tam ortasındayım. Merkezdeyim yani. Ama kimin nereye gittiği, kimin ne giydiği ya da kimin kimle yatıp kalktığı gibi şeyler hiç ilgimi çekmiyor.

Ç.Onat: Peki son zamanlarda hakkınızda çıkan haberlere ne diyorsunuz? Okumadınız mı gazeteleri?

Y.Pulat: Doğrudur ama üzerinde konuşacak bir şeyim yok.söylemediğim her şey dedikodudan ibarettir. Dedikodu ise sıradan insanların konuşma biçimleridir.

Yazmadıklarım var, sormadıklarım da… Gülerek üstünden geçtiklerimiz, elimizi yanağımıza dayayıp düşünüp susmak için direndiğimiz anlar da var… Biz 2 kadın bir tek hayattan konuşmadık. Bir tek kitaptan ya da… Aşk mı? Konuşmayan kim kaldı? İhanet mi? Yapmadım diyen var mı? Yasemin Pulat cevap verdi ben sordum. Her şey tersine işledi bu röportajda. Sorularıma mı cevap verdi cevaplarına mı soru sordum bilmiyorum! Yasemin Pulat’a ve sustuklarına teşekkür ederim. Çok büyük AŞK-olsun!

Çisel Onat