Eğer başa dönseydim ve bana hayatım boyunca tek bir roman okuma hakkım olduğunu söyleselerdi, fazla tereddüt edeceğimi sanmıyorum, tercihimi Dune olarak belirtirdim.

Serinin 6 kitabı hayatın hemen her alanına dokunmuş… Bana kalırsa eksik yok. 6 ciltlik bir yolculuk ve her kitapta artan bir farkındalık.

Okumakta olduğunuz yazı, aslında Dune hakkındayazdığım ikinci yazı. İlkini yayınlamaktan vazgeçtim, çünkü sadece kitabı okumuş ve detaylar üzerinde kafa patlatmış bir gruba hitap ediyordu. Bunu belki ileride, başka bir başlık altında yayınlarım. Ama ilk önce, Dune hakkında hiçbir şey bilmeyenlere hitap etmek istedim. Bir tanışma yazısı… Önsözlerden faydalandım, benim katkım yok gibi…

Sizi ilk önce yazar Frank Herbert ile tanıştırmak istiyorum. 1920’de doğmuş. Televizyon kameramanı, yorumcu radyo spikeri, istiridye avcısı, vahşi ormanda hayatta kalma eğitmeni, yaratıcı yazarlık öğretmeni, muhabir ve editör olarak çalışmış. Bilimkurgu edebiyatının en büyük ödüllerinden biri olan Nebula’yı ilk alan roman Dune olmuş.

Herbert, bir röportaj esnasında Dune’u yazma süreci ile ilgili şunları söylemiş: “Kitabın başarısı veya başarısızlığıyla ilgili hiçbir düşünce yoktu kafamda. Yazmayı düşünüyordum sadece. Altı yıllık bir araştırmadan sonra öyküyü toparlamak için oturdum; bir sürü konu katmanını planladığım şekilde iç içe dokuyabilmem için, daha önce hiç yaşamadığım derecede yoğunlaşmam gerekiyordu. Mesih mitini irdeleyen bir öykü olacaktı bu. Bu öyküde, insanların işgal ettiği bir gezegeni bir enerji makinesi gibi gören yeni bir bakışın yaratılışı olacaktı. Siyasetin ve ekonominin birbirlerine bağlı işlevlerine giriş olacaktı. Kesin tahminde bulunmanın ve bunun yaratacağı tuzakların sınavından geçiş olacaktı. Bu kitapta bir ‘herşeyin farkında olma ilacını’ bulmak ve böyle bir şeye bağımlı olunursa neler olacağını görmek olacaktı. İçme suyu petrolün ve her gün kıtlaşan suyun bir analogu olacaktı. Bu hem ekolojik bir roman olmalı, hem de insanlarla ve onların insan değerleri hakkında insanca düşünceleriyle ilgili bir öykü anlatmalıydı ve bu katmanların her birini kitabın her aşamasında gözetmeliydim. Bunlardan daha fazla bir düşünceye yer yoktu kafamda. İlk kitabın ilk baskısının ardından, yayıncıların raporları çok yavaş geldi ve geldiğinde de doğruluktan uzaktı. On ikiden fazla yayıncı bu kitabı baştan reddetti. Reklamı yoktu. Ama bir şeyler oluyordu yine de. İki yıl sonra, kitapçılar ve okurların kitabı bulamadıkları yönündeki şikayetleri karşısında zor durumda kaldım. Bütün Dünya Katalogu kitabı övdü. Yeni bir kült mü yarattığımı soran telefonlar alıyordum insanlardan. Yanıt: ‘Vallahi hayır.’ Anlatmak istediğim şey, başarının yavaş yavaş farkına varılmasıdır. İlk üç Dune kitabı bittiğinde bunun popüler bir kitap (bana dendiğine göre, dünya çapında on milyon baskıyla yayın tarihinin en popüler kitaplarından biri) olduğundan pek kuşku kalmamıştı artık. Şimdi insanların en çok sorduğuysa ‘Bu başarı sizce neyi gösteriyor?’ sorusu. Bu beni şaşırtıyor. Başarısız olacağımı da beklemiyordum gerçi. Ama bu bir işti ve ben de yaptım. Ikinci ve üçüncü kitabın bazı bölümleri ilk kitap bitmeden önce yazılmıştı. Yazarken daha da geliştiler, ama esas öykü değişmedi. Ben bir yazardım ve yazıyordum. Başarı yazmaya daha çok zaman ayırabileceğim anlamına geliyordu sadece. Dönüp de bu kitaba baktığımda, içgüdülerimle davranıp doğru bir şey ürettiğimi görüyorum. Başarı için yazılmaz. Böyle bir tavır sizin dikkatinizin bir bölümünü çekip yazma işleminden uzaklaştırır. Gerçek anlamda yazmak istiyorsanız yapacağınız tek bir şey var: Yazmak. Sizinle okuyucu arasında, yazılı olmayan bir sözleşme vardır. Birisi kitapçıya gider de zorlukla kazandığı parasını (yani enerjisini) sizin kitabınız için verirse, o kişiye, onun hoşça vakit geçirmesini sağlamak için verebileceğiniz her şeyi vermekle yükümlüsünüzdür. Gerçekten de, başından beri benim amacım hep buydu.”

Frank Herbert, 1986 yılında öldü.

Serinin kitapları sırasıyla şöyle: Çöl Gezegeni Dune, Dune Mesihi, Dune’un Çocukları, Dune’un İmparator Tanrısı, Dune’un Kafirleri, Dune: Rahibeler Meclisi. İngilizcesine güvenenlere, kitapları orijinal dilinden okumalarını öneriyorum. Fakat aklınızda bulunsun, diğer bir çok bilimkurgu romanla karşılaştırdığımda Dune’daki ingilizcenin çok daha zengin bir kelime hazinesi içerdiğini gördüm. Yanında bir sözlükle kitap okumaktan keyif alanlardan değilseniz, bence türkçesine yönelin… İlk üç kitabın çevirisi mükemmel. Son üç kitapta çevirmen değişmiş, vasat. Birkaç ay öncesinin aksine, artık serinin tüm kitaplarını piyasada bulmak mümkün. İflas edip kapandığı söylenen Sarmal Yayınevi tekrar faaliyete geçmiş.

Kitap hakkında söylenebilecek çok söz var, ama dediğim gibi, bunları bir başka bahara erteliyorum. Keyifli okumalar…