En büyük acıyı ruhları acıyanlar, dünyayı anlamakta zorlananlar çekiyor sanki.. Hiç kimsenin acısı bir diğerininkiyle kıyaslanamaz, manasız olur. Çünkü her bireyin kendi taşıma kapasitesine göredir deneyimlerinin büyüklüğü, derinliği, zorluğu. Ama benim dikkatimi en çok ruhu acıyanlar, içi yananlar, dünyaya uyum sağlamakta zorlananlar çeker. Zor gelir çünkü bu kadar mutsuzluğu, hüznü, anlamsızlığı fark ederek yaşayabilmek. Sağa sola çarparlar her hareketlerinde, hatta hareketsizliklerinde, kendi düşünce denizlerinde. Her çarpış başka bir yara bırakır ruhlarında, daha da gevşer yaşamla bağları. Bazı seçenekleri vardır önlerinde. Mesela görmezden gelmek ve her şey normalmiş gibi yaşamak. Arada vah vah, tüh tüh, cok şükür halime diye kendilerini rahatlatmalarla ve boş hedefler peşinde geçen bir yaşamın seçeneği. Maalesef ki ruhu acıyanlar için pek mümkün olmaz bunu seçmek, beceremezler. Doğa üstü yetenekleri olup da algılarını kapatmanın bir yolunu keşfedeflerse belki bir ihtimal…

Diğer bir seçenek kendini uyuşturmadır. Doğa üstü yeteneği yoksa yapay maddeleri, yapay nedenleri vardır algılarını kapatmaya yarayan. Belki alkolle, belki uyuşturucuyla kapatılan algılar, belki bir kariyer hedefi, belki aşırı tutku haline gelmiş hobiler, belki daha fazlasına sahip olma isteği ya da evlilik, çoluk çocuk arkasına gizlenen bastırılmış bir yaşamdır daha tahammül edebilir kılan.

Ruhu acıyanlar için zordur bu dünyaya ayak uydurmak. Aslında en zoru kendileriyle baş etmektir de anlayana kadar bir ömür geçer gider bazen. Ama bazılarında bir mucize olur ve yaralarını sarıp yola devam etmekte kararlı olurlar. Önce acı veren dünyaya bakar, bakar, bakarlar… Neden sonra kendilerine bakarlar. Ve görürler ki en zoru bu dünyada olmak değil, kendileriyle olmaktır. O anda bir barış anlaşması imzalanır içlerinde. Belki hemen bitmez savaş ama en azından ateşkes ilanı olmuştur artık. Çünkü dünyadaki olumsuzluklarla, mutsuzluklarla kavga etmeyi bırakmışlardır. Onları esir alan, algılarını kapatan her şeyi bir kenara bırakmışlardır. Şimdi artık tek dertleri vardır, kendilerini çözmek. Kim olduklarını, neden burda olduklarını, sahip oldukları ruhsal acının ne işine yarayacağını keşfetmektir artık tüm dertleri. Çünkü artık bilirler ki ruhlarının savaşı bittiğinde onların da dünyayla olan savaşı bitecek. Acılarını dönüştürecek ve dünyanın hizmetine sunacaklardır. Ruhsal acıyı hissedebilmenin mükafatıdır dünyaya hizmet etmek. Gönlünden verdikçe artar sahip oldukları, büyür ruhları, kaplar her yanı. Ne dünyayla kavgaları olur ne de dünyayı kurtarma hayalleri. Tek bir amaçları vardır, yapabileceklerinin en iyisini yaparak bu dünyadan ayrılmak.

Eğer sen de şahit olduğun olaylardan, gördüklerinden dolayı acı çekiyorsan, bir an önce dön içine bak. Içindeki kavgaları fark et, kendinle bir ol, kendini koşulsuz sev, iyinle kötünle, saçmalığınla güzelliğinle, olduğun halinle… Çünkü dünyanın ruhu acıyanlara, daha fazlasını hissedenlere ve acısını dönüştürebilenlere ihtiyacı var!

Acının öte yanında seni bekliyoruz…

Nadide Özge Ozanoğlu