Pamuk kalp yumuşacık olur. Heyecanlı, çocuk gibi. Atar kendini en yüksek tepelerden aşağı, pek düşünmeden. Bilir ki, kalp hisseder. Hissetmek ağlamaktır. Ve ağlamak güzeldir. Her çöküşün ardından gözyaşlarıyla sırılsıklam olup güneşte kurumaya bırakır kendini. Kurur, rengi solar. Kurumaya asıldığı ipler boğazını sıkar, nefesini keser. Yine başa döner sonra, gelir gözyaşları. Yine güneş kurutur ıslak vücudunu ve gittikçe uçuk, solgun bir kırmızı rengine bürünür pamuk kalp. Pes etmek yoktur ama. Hissedebilmek öyle büyük bir ödül, öyle harika bir şanstır ki, pamuk kalp bıkmaz her uçuşun ardından yere çakılmaktan, ağlamaktan, ıslanmaktan, kurumaktan ve solmaktan. Gün gelir kimse eski kan kırmızısı rengini hatırlayamaz olur. Kendi bile…

 

Ağaç kalp de en az pamuk kalpler kadar sulu göz olur. Belki de sulu gözlük denemez buna. İnsan olmanın gereği; aşkın, duygunun, ruhun gereği. Ağaç kalp ıslandığında, pamuk kalp gibi güneşe karşı iplere asılmaz. Ağaç kalp, tahtadandır. Tahta ıslanır, şişer. Odun diyebiliriz biz ağaç kalplere; ama onların içindeki hassas çocuk, bir kovuğun içine öyle güzel saklanmış ve kapılarını sıkıca kapamıştır ki, onu bulmak, çıkarmak her şeyden zordur. Ama sulu gözlük bu ya, aşka düşüp hüngür hüngür başladığında ağlamaya, koskocaman olur kovuğunun sımsıkı kapısı. Şişer, göz yaşları akar, şişer, gözyaşları akar, şişer… Öyle çok şişer ki kapı, açılmaz. Ne kadar zorlasa da, açamaz onu bir daha kimse.

 

Demir kalp ise farklı sanar kendini. Kendini hayatta kalmaya, dolayısıyla güçlü olmaya adamıştır. Gözyaşı haramdır demir kalp için. Her kim ya da ne onu zayıf kılıyorsa, yok sayar onu, kaçar ondan. Bu yüzden hissetmeden, düşmeden, düşlemeden, anlatmadan, ağlamadan ve sevmeden yaşamayı seçer demir kalp. Anlatmaz, çünkü bilgi güçtür. Kimseyi güçlü kılmak istemez, onu yaralayabilirler. Düşlemez, çünkü her düş yaralar onu eninde sonunda. Her duygu onu bağlar bir şeylere, ve her bağ onu köleleştirir, yavaşlatır, zayıflatır, sıkar, çeker, acıtır. Serttir, soğuktur demir kalp. Böyledir çünkü hayatın kuralı. “Madem ayakta durmamız lazım, o zaman oyunu kuralına göre oynamak gerek” der. Sevmez demir kalp. Sevmez, çünkü… Aslında bir şeyi unutmuştur. “Demir” değil ki adı sadece. Demir kalp, demir kalp. Kalp! Kalp, neyden yapılmış olursa olsun, hisseder, titrer! Ne kadar soğutursa soğutsun kendini, bir an gelir ki göz yaşı döker! Ağlayamadığı, kendini inkar ettiği, bastırdığı, düşleyemediği onca zamana inat, sağanak sağanak ağlar demir kalp. Ama demir’in yanı sıra, kalp de olduğunu fark ettiği an, “demir” de olduğunu unutuvermiştir şimdi. Yaşları süzülür gider. Ve demir kalp paslanır.

 

Not: Yazıya ilham kaynağı olan bir şiir ve şarkı sözünün yaratıcılarına teşekkür ederim.

 

Yüreğim ıslaktır benim   
Kuytularda ağlamaktan   
Ve hafif uçuktur rengi   
Kurusun diye kaç kez   

Güneşe asılmaktan  

Sunay Akın 

 

Tek başımayım hiç güzel değil bu
Hiç özlememisim kendimi
Rutubetimden şişmiş kalbim
Artık açılmıyor bir türlü