(Az sonra okuyacaklarınız gerçekten çok çok rahatsız edici olabilir. okumamayı tercih edebilirsiniz. ya da etmeyebilirsiniz.)

father i’ve seen her through the window
she’s been summoning spirits

Zincirlikuyuyu ilk ziyaret ettiğimde Uğur’un ölümünden 1-2 gün sonraydı sanırım. Cenazenin kaldırıldığı gün başka bir deyişle. Cenaze namazı sırasında resmimizi çekmeye çalışan, mikrofonlarını arkalarına saklayıp gizlice (sanki uğur’un bir yakınıymışçasına) yanımıza yaklaşan basın ordusunun dağılmasını beklediğim için zar zor yetişebilmiştim gömülüşüne… (İsteyen buna toprağa verilişine veya son yolculuğuna uğurlanışına da diyebilir tabi daha az acıtıcaksa). Toz toprak dolu yokuşlu yollarda düşe kalka ilerledikten sonra kafamı bir an için kaldırıp aşağıdaki kalabalığı ve 2 adamın Uğur’un yeşil bi kefen içindeki çıplak ve yaralı bedenini kazdıkları köhne bir çukura savuruşunu gördüm. işte o günden beri tenim bir ton beyaz, kan seviyem bir ton düşük sanki.

Ama gide gele, ziyaretler sıklaştıkça, farkettim ki mezarlık çok tanıdık ve sıcak bir yer olmaya başladı. Nerdeyse tüm yollarını öğrenmeye başladım. Hatta arada geçerken selam verdiğim bazı mezarlar bile var artık. Örneğin bir Fırtına İbo var, ana yolda yürürken sağınızda kalır. Eğer yolunuz düşer de rastlarsanız siz de iletirsiniz selamımı. Tanımasam da gizli bir hayranlık beslemekteyim kendisine. Belki adının başında prof. dr. olan binlerce komşusunun arasında daha bri samimi duruyordur sadece.

 

and i got these voices in my head
telling me i got to stop her
cause she speaks to the dead

 

Şu geçen 2 senede alışamadığım tek şey var, o da uğur’la konuşmak. Ne zaman mezarın başına gelsem kalakalıyorum öylece. Belki de ilk tecrübemin yan etkilerdir, bilemem. kötü hissediyorum kendimi. Ya son aldığım albümden ve saçımı kestirdiğimden falan bahsederek saçmalıyorum, ya da bakıyorum uzun uzun, toprağın üstüne ekilmiş olan çeşit çeşit otları düşünüyorum. Ne işleri var bunların burada diyorum.

Bazen iyice uçuyorum, bugün de olduğu gibi. Sesler duymaya başlıyorum birden örneğin, adımı çağıran fısıltılar veya anlaşılmaz mırıltılar. Hatta toprağa gözlerimi dikmiş bakarken birden hafif hafif inip çıktığını görüyorum tabakanın. Sanki biri içerde nefes aldıkça karnıyla birlikte inip çıkıyor toprak da… Kaan’a gösteriyorum, görüyor musun diyorum. tırlattın mı diyor bana. Tırlattığımı düşünüyorum. Tırlatmaktan korkmuyorum. Gözümde hava kararıyor, ruhum kararıyor, sis bulutu çöküyor kanımın her damlasına. ve ben yine bakakalıyorum çaresizce.

sorrow voices
i’m being embraced by the dark black hole

Eve geliyorum derken. Annem uzun uzun bakıyor bana. Nasıl olduğumu soruyor. İyiyim diyorum. Her yanda onun düşüncesi var oysa. Endişe içinde odama yöneliyorum. Uyumam gerek. Uyumam ve onunla buluşmam gerek. Çünkü bugün yine onu davet ettim rüyalarıma ve bu kez gelmeli. Bu kez gelmeli çünkü konuşacak çok şey birikti.İinancım kuvvetlensin diye bi kaç mum yakıyorum, ışıkları söndürüyorum. Karanlık, her zamankinin aksine, korkutmuyor. Yatağa uzanıyorum. “ugocum,” diyorum “hadi gell buluşalım eski köprünün altındaaa..”. gülümsüyorum kendime. Muma son kez bakıyorum. Biliyorum gelecek diyorum. Biliyorum kendimi kandırıyorum.

there she is
lighting the candles
i’m watching her again
becoming at one with the shadows

Gelmiyor. Son 1 senedir, onu son kez gördüğüm o rüyadan beri gelmiyor. Yeniden suçluluk duygusuyla kaplanıyor içim. Nefret ediyor benden diyorum. ağlamaklı oluyor gözlerim. Sonra kızıyorum kendime bir ölüyü bu kadar düşündüğüm ve bu kadar sevebildiğim için. Deniz’in sözleri yankılanıyor kulaklarımda, “o kadar yalnızsın ki uğur’un hayaletine kaldın” diye bağırıyor bana. Hayır diyorum hayır hayır hayır. Yalnız olmadığımı biliyorum. Onu özlemek için bi nedene ihtiyacım olmadığını da biliyorum. Davranışlarımın analiz edilmesini sevmiyorum. Suçlu suçlu gözyaşları birikiyor burnumun sızısına eşlik ederek. Gölgeler içinde kalmak istiyorum. Kimse görmesin bencilliğimi.

she must be punished
and i am the one
to exorcise the demons
make sure it’s done

Ertesi gün geçiyor her şey. Her şey eski haline dönüyor. Geçmişimin bi parçası olmasından gurur ve mutluluk duyuyorum sadece. Onun beni sevmiş olduğu biliyorum. Sonra gülümsüyorum, uzun uzun gülümsüyorum… Bir dahaki ziyarete kadar.

father
she speaks to the dead

İyi ki doğdun Ugocum. nice yıllara!

E. B.