Bir gün bir yerde bir yazı okumuştum… Diyordu ki… Ruh, ˋherşey’ ile ˋhiçbir şey’i bilendir. Kişi, ˋherşey’ ile ˋhiçbir şey’ arasında gidip gelendir. Ne istediğini bilmeyen ˋherşey’i deneyendir. Ve her deneyim sonundaˋhiçbir şey’i hissedendir.
Okurken, okudukça içim daralıp daralıp duruluyordu… Ve derken bir de gönlümün sesine kulak vereyim dedim…
Diyordu ki…
Ruha ne iyi gelir’i sorgular oldum?
Yana yakıla da..
Binlerce kez O’na sordum…
Bir içime döndüm, bir kendime durdum…
Ne TÜM’e VAR’dım,
Ne TÜM’le EŞ oldum…
Vardır bir hikmet-i aliyesi,
Nedir bunun nihayesi?
Ne reddi? Ne parçası?
Ruha ne iyi gelir’i sorgular oldum…
Gönlümün sesini susturamaz olmuştum… Her önüme gelene sorar buluyordum kendimi… Sokakta, parkta, işyerinde… Sorgusala düşmüş bir Garip misali dolaşıyordum artık…
Ne hikmetti Kİ; VAR olanı sürdürmek,
HİÇ’liğin bilmecesiyle…
Ne TÜM’dü ne TÜM’e VAR’ım
Benzersizliğin eşliğiyle…
Hatta arada bir Celal de (Mevlana Celaleddin-i Rumi) bir şeyleri aktarıyordu yazılarıyla, süslüyordu gönlümün bahçesini…
“Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti, cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım…”
Mevlana Celaleddin Rumi…
Buna yanıtım elbette olacaktı… “Ruha ne iyi gelir” sorgusalım devam ediyordu çünki…
“Düne ait ne varsa, HİÇ’likte…
Bugün VAR olan ise yarın YOK artık…”
Derken sevgili Tijen Aykut’a da sorar buluyorum kendimi, sordukça soruyordum… Elbette yanıtlıyordu kendince, düşünceleriyle… Konuşturuyordu klavyesini…
Deneyim sessiz ve sedasız yasanir, kalbinde ve gönlünde… Bu arada birikimler aktarılır geçmişten geleceğe… Ama ya sonrasi? Yani deneyiminin hiçligine yolcu olmasi? O da deneyimi yaşayan kisinin aldiklarina bagli. Kendi hiçliğine, dolayısıyla Bütün’ün hiçligine yolcu olabilmesi icin gorevini tamamlamis olmasi gerekir, yani kisinin veya bütün’ün ondan almasi gereken dersi almasi da diyebiliriz buna…Sonrasi ise hicliginden dualiteye yolculuk yapan baska bir deneyim… Başka bir yolculuk, yolcusuyla…
Hiçlik.. Denge ya da notr olma noktasi demiştik.. O noktada surekliligi bulabilmekse bizim amacimiz… Bu tipki Sema’ya duran semazenlerin donuslerindeki doruk noktasi gibi. Ya da derin meditasyon yaparken bir anda kafanin bilincsizce one dustugu an gibi… Bizler icin surekliligi henuz yok. Çunku insanin gozu cok parlak isikta da tipki cok karanlikta oldugu gibi net goremez.. Adim adim aşılacak bir yoldayız… Sakin ve emin adimlarla hep ileriye dogru yürümekteyiz.. Hafif ve arinmis olmak esas bu yolculukta o yolun yolcularıyla… Niyeti en zor anlarda, en keşmekeşlik durumunda bile degistirmemek onemli.. Sade olmaksa şart… Özverili ve kendine güvenli… Yine de sorgulamakta bilinç her AN “Ruh’a ne iyi gelir’i?..”
Ama, ama diyorum Tijen’e…
‘hiçbir sey’i hissediyorsan
“Ne mutlu sana ki,
Bir adim daha yaklasmaktasin O’na…
‘Hiç’ligi bulmak için..
Ruh’a ne iyi gelir’i sorgulamakla…”
Dur diyor, daha bitmedi… Devam ettiriyordu sözlerini klavyesinin tıktıklarıyla…
Her deneyim sonunda hissediliyor mu “Hiç”lik duygusu? Herkes gibi sen de hissediyor musun peki? Her deneyimden sonra hissedilmeyebilir de… Ancak insan ruhu ileri aşamalara geçtikten sonra hissetmeye başlar elbet. Yalniz “Boşluk”la “Hiç”liği karistirmamak gerekiyor burada… Her deneyimden sonra bir bosluk oluyor bu muhakkak… Ama “Hiç”lik baska bir şey.. Yani.. Hicligin varligini duyumsayabilmek (idrak edebilmek yani) kişiyi O’na yaklastiriyor. Çünkü aslinda herseyin bir oyun oldugunu gorebiliyorsun o zaman. Normale gore biraz daha yukardan bakabilirsek buna, bundan sonra perdenin biraz daha aralanmasini beklemekten baska yapacak bir sey yok gibi… Bu dualitenin ustunde bir şey. Bir de “Hiç”lik aslinda nötr bir durumu da ifade ediyor. Artı (+) ile Eksi’nin (-) dengelenmis hali. Aynı zamanda da “Hiç”lik “Bütün”lük oluyor… O halde “Ruh’a ne iyi gelir”i hala sorgular buluyorsun kendini… Bir yanıt da bulamaz, bulacağın da yok… Çünki… “Herkes farklı deneyimlemekte yaşamını…”
Bu üçleme ile yanıtlıyor gönlüm yine kendini…
Madem herkes farklı deneyimlemekte yaşamını… Neden sorgularsın ruhsalını… Ruha ne iyi gelir’ini…